Biraz önce yollamak üzere yazmış olduğum postu yanlışlıkla basılan bir ”delete’ tuşu sayesinde silmiş bulunmaktayım. İkinci kere aynı konu ile yazılmaya çalışılan bir yazı nasıl bir tat verir bilemesem de, sanki bana tekrar tekrar ısıtılan yemek tadı verirmiş gibi gelmekte. Kitapsever herkes tarafından bilindiği üzere 29. İstanbul Kitap Fuarı başlamıştır efendim. Sevenlere, o kadar yolu…
Aylık Arşivler: Ekim 2010
Sonunda uyudu. Düzenli soluk alıp verişlerini dinliyorum. Ne kadar düzeltirsem düzelteyim yine rahat ettiği o garip karışık yatma pozisyonunda buluyorum oğlumu. Hâlâ minicik gözümde. Her gece yatmadan önce aynı cümleler dökülüyor dudaklarından kocaman kocaman esnerken: ”Daha benim uykum gelmedi ki!” Ve her sabah yataktan kalkarken zorlanma hali. Allahtan okulu seviyor da, koşa koşa…
Haftanın sonuncu gününe eriştik yine. Günler ne çabuk geçiyor böyle, ne hafta içini yakalayabiliyorum ne de hafta sonunu. Ben bu duygular içindeyken haftanın yedi günü erken kalkmak zorunda olan oğlum için üzülüyorum. Uyku biz büyüklere bile yetmezken, sabahları yataktan bu kadar erken kalkmak zorunda olan çocuklara üzülmemek mümkün değil. Oysa ne sıcak bir bilseniz sabahları…
Kaç gündür uzak kaldım kendimden. Kendime dönemediğim, içimi gözleyemediğim garip günler içindeyim. Güze dönen günlerin yorgunluğu mudur bilemem ama dilimde hep tekrarlanan nedense bir türlü tüketemediğim ”çok yorgunum ” nakaratı. Oysa hiç sevmem yorgun, bıkkın olmayı… Bütün suçu mevsimlere yüklemek ne kolay değil mi tadını çıkarmak, rüzgârın esintisini yüzünde hissetmek varken? Elimde aslında okunması çok…