Sevdiğim bir kitaptan, sevdiğim bir yazardan, Defne Suman’dan ve yazdığı nefis kitap Mavi Orman ‘dan bahsedeceğim size. Mutlu olmak, insanı korkutur mu? Korkutmalı mı? Sanırım beni korkutan çok güldüğümüzde, ardından çok ağlayacağımıza dair beynimize kazınmış olan önyargı. Ne zaman mutlu olsam, hemen beynimde tehlike çanları çalmaya başlıyor. Kötü düşünceleri kovmaya çalışıp derin bir soluk alıyorum ciğerlerimin…
Aylık Arşivler: Şubat 2011
O yıllarda hayatını kaybeden cadıların isimlerinin yazılı olduğu plaket Idstein ile anlatacaklarım bitmedi henüz.Çok birşey kalmadı aslında ama yazmak istediğim son şeyi de yazmazsam içim rahat etmez.Kasabada meydana vardıktan sonra sağda yukarıya uzanan ”Hexenturm ” adında bir yapı var.Yanımızda Almanca bilen biri olmasaydı ,burayı görür ama muhtemelen ne olduğunu anlamadan gelip geçerdik yanından.Hexenturm,Cadılar Kulesi demekmiş…Benim…
Ekmek yapmaya çalışıp bir türlü başaramıyorum. Oysa makineyi alırken ne heves ve umutla doluydu içim. İçim demişken bu aralar pek bir domestik haller var üstümde nedense. Şu an klavyeye dokunan ellerimde bile hamur izleri! Annem yanımda şimdi, kardeşimle beraber. Dün gece burada kaldılar, sabah da işi astım. Hava ne güzeldi bugün. Diyeceğim o ki, gözleri…
Birden fazla uğradığı şehirlerde insanı ayakları hep aynı yerlere götürüyor gibi geliyor bana.Yılların ritmine alışmış cefakar bacaklar,alışıldık adımlarla sizi alıp götürüyor aynı bilindik yerlere.İşte sanırım bu sebeptendir ki benim de Frankfurt’a her gittiğimde soluklandığım yerler hemen hemen aynıdır.Eğer şansım varsa ve daha önce gittiğim bir yerde keyifle tekrarlayabiliyorsam yediğim yemeğin aynını,sanki gelip geçen bir yolcu…
Dün gece geç bir saatte vardım evime elimde ev ahalisini sevindirecek ufak tefek hediyeliklerle. Her zaman sevmişimdir dönüşlerde evde bekleyenlerin yüzündeki mutlu ifadeyi. Birkaç gün bile olsa ayrı kalınan, kavuşmanın güzelliği yoktur bence başka hiçbir şeyde. Ah içi kirli çamaşırlarla dolu olsa bile, bir de bavulları talan etme durumu vardır ki… Bazen küstürür, bazen güldürür….
Amsterdam hakkında benden de bir şeyler olsun diye bilgisayarın başına oturdum. Ben bu şehirde çok mutlu oldum. Ünlü meydanlarında, ünlü müzelerinde dolaştım, kafelerinde oturdum, avucumda tuttuğum sımsıcak kahveleriyle hem ellerimi ısıttım hem de yüreğimi. Oturun bir kafeye, bırakın kendinizi ve seyre dalın etrafınızı. Havanın soğuğuna karşılık, kuzey insanının gülümseyen yüzü ısıtır sizi… Bu yüzdendir ki bu soğuğa…
İnsan hep aynı hızla yürüyemiyor önündeki yolu. Bazen yavaşlıyor, bazen hızlanıyor, bazen önündeki yokuşlar dümdüz geliyor gözüne, bazen de dümdüz yollar engebe. Zaman da böyle akıp gidiyor işte. Elinde olmadan sorguluyor insan kendini ya da gün geliyor ipin ucunu koyverip bırakıyor. Doğru ya da yanlış yok bu hallerde diye düşünüyorum. Bazen içimde bir enerji ne…