Milano

Milano’ya gittim ben. Hiç hesapta yokken. Birdenbire.
-Perşembe günü bir planımız var mı?, diye sordu sevgili koca.
-Yok, dedim. Yoktu zaten.
-Haftasonu Milano’ya gitmemiz gerekiyor, haberin olsun, dedi.

Böyle gelişti işte Milano yolculuğu.
Daha önce de bulunmuştum bu şehirde. Yine bir fuar sebebiyle gemiştik bu kente. Sonra buradan yine benzeri bir fuar için trenle benim güzel şehrim Paris’e geçmiştik. Trenle yolculuk yaparken yanımızdan Alpler geçip gitmişti. Muhtemelen o zamanda elimde kağıt kalem vardı. Como’ya gitmiştik Milano’dan. Milano’dan daha güzel bir yer olarak hatırladığım Como da, ne yazık ki o günkü beklentilerimi karşılamamıştı benim. Ne düşündüğümü, kafamda Como ile ilgili ne hayaller kurduğumu bilmesem de, hayran olmamıştım Como’ya. Hem yolda George Clooney ile falan da karşılaşmamıştım. Onun yerine çok uygun fiyata, harika çizmeler almıştım Como’dan. Tekrar Como’ya gidelim teklifime beni tanıyan yoldaş, gidelim de o ayakkabıcının yerini hatırlamıyorum baştan söyleyeyim diyerek cevap verdi. Hem Milano’da daha çok mağaza var, buradan al ne istiyorsan dedi.
Dedi demesine de, fiyatlar yanına yaklaşılacak gibi değildi. Alışveriş anlamında elim boş döndüm Milano’dan. Tavsiye isteyecek ve parası çok olan varsa aramızda, onlara tavsiyem gidip alışveriş yapmaları olacaktır; her yer şahane kıyafetler ve ayakkabılarla dolu. Ben de oğluma kitap ayracı alarak döndüm:) Uğradığım La Scala Tiyatrosu’nun satış mağazasından da üstünde Leyla Gencer fotoğrafı olan bir kitap  ayracı bulsaydım alacaktım ama oradan da elim boş çıktım.

Bir önceki seferim, kumaş fuarı niyetine gerçekleşmişti. Giderken içimden çok sıkılacağımı geçirdiysem de, bir sonraki seferlerde yol arkadaşlığından atılmamak için düşüncelerimi kendime sakladım. Nihayetinde bu fuarlar her sene aynı tarihlerde tekrarlanıyor. Ayrıca ‘susmak, yalan söylemek değildir’ diye düşünüyorum.En azından bu kadar masum bir konuda. Şansıma fuarımız gelinlik fuarıymış. Her genç kızın rüyası !

Fuarın kapısından içeri girer girmez etrafımdaki beyaz elbiseler beni hemen etkisi altına aldı ve yüzüme o kocaman gülümseme gelip oturdu. Nasıl gülümsemem düşünsenize, her yer gelinlik. Yıllar önce bu beyaz elbiselerden birini üstüme geçirmiş olmama rağmen, her bir gelinliğe dokunmak istedim. Oysa etrafım, bir gelinliğe sadece saten, güpür, dantel diye bakıp, gelecek sezonun moda kumaşının ne olacağını konuşan insanlarla çevrilmişti. Sevincimi gören arkadaşlar, ”Özlemcim, gel bize istediğin gelinliği giydirelim sana” diyerek bıyık altından güldüler. Olsun gülsünler, kendileri bilirler.

Sonra şanslıyım ya ben, güzel bir şey oldu. Bir defile izledim ben. Dediklerine göre iyi bir modacının defilesiymiş. Amelia Casablanca. Tanıyormuş gibi davranmadım. Muhtemelen yemezlerdi. Ön sıralardan bir yere oturup defileyi izledim. İlk defilem olmasından mı yoksa sunulan kıyafetlerin gelinlik olmasından mı bilmiyorum ama içim mutlulukla doldu. Defilenin sonunda bir mankenle beraber podyuma çıkan Amelia ise iyiden iyiye şaşırmama sebep oldu. Çok beğenerek izlediğim gelinliklere ruhunu katan bu minicik kadın rahat seksenlerinin içindeydi.

Ne yazık ki, şimdi yanımda olmadığı için fotoğrafları yükleyemiyorum buraya ama akşam eve gittiğimde ilk işim buraya fotoğrafları koymak olacak.

Gelelim Milano’ya. Size Milano’nun orta yerinde yükselen kocaman Katedral’den bahsedebilirim ya da içinde lüks mağazaların bulunduğu büyük pasajdan; gel gör ki bu şehir benim şehrim değil. İtalya’yı çok sevmeme rağmen, burası bana İtalya gibi de gelmiyor. Her sokağın modayla dolu olduğuna hem fikirim. Sokakta yürürken ünlü bir mankenle çarpışabilirsiniz mesela; ama sorun şu ki ben bu mankenlerin çoğunu tanımıyorum. Hâlâ Cindy Crawford ve Claudia Schiffer yürüyor zannediyorum podyumlarda. Dolce Gabbana’nın önünde park etmiş üstü açık küçük arabaya bakıp, içinden çıkan dünyanın en ünlü modellerinden David Gandy’yi tanımıyorum.

Moda benim için alışveriş mağazalarında bulunan dükkanlarda gezinip, beğendiğim kıyafetleri kendi beğenim doğrultusunda giyip, Sex and the City seyretmek.

Ben de hal böyleyken, Milano yakınlarında bulunan Bergamo Şehrine gidip orayı gezeyim istedim ama fuarda geçirilen yorucu saatler, çalan saatin ziline inandırmadı beni. Bergamo seyahati de başka bir bahara kaldı şimdilik.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Milano” yazısında bir düşünce

  1. zero diyor ki:

    "Hâlâ Cindy Crawford ve Claudia Schiffer yürüyor zannediyorum podyumlarda" demişin ya, pek bi güldüm, ben de aynı durumdayım, oralarda bi yerlerde kalmışım. bi tek son yıllardan Adriana Lima'yı tanıyorum, o da sağolsun babam yüzünden. aşık da kendisi hatuna:)))
    Milano ömür boyu merak edeceğim şehirlerden biri olmayacak sanırım. Ama İtalya başka, çok başka… Gerçi yolculuk olsun be Özlemcim. Bazen en güzeli yolda olmak:) sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir