Alplerin eteklerine yolculuk: Chateau D’oex

Groupe MOB ile Cenevre’ye kadar gelmişken, bir de Alplerin eteklerine uzanayım, Şu Panoramik Trene binip kendi keşfimi kendim yapayım, şu meşhur çikolataların içine katılan lezzetine doyum olmayan tazecik sütlerin sahibi kocaman İsviçre ineklerinin otladığı dağları bir göreyim diyorsanız benim izlediğim yolu sizlerde takip edeceksiniz arkadaşlar!
Bu trenlere ulaşmak için yol kolay. İnternet tarayıcınıza ‘Groupe MOB‘ yazınca treninize giden yol açılıveriyor. Burada içine atlayıp, kıvrılan dağ yollarında keyfine varabileceğiniz çeşit çeşit trenler, güzergahlar var. “Paşa gönlünüz ne dilerse, o yolun peşinden gidin!”, derim ben. Mesela seçenekler arasında ”Çikolata Treni” bulunmakta. Az gidip, uz gidiyorsunuz, kakaonun burnunuza buram buram değdiği yerde duruyorsunuz; çikolata nasıl yapılırmış, nasıl hapur hupur yenirmiş bir de İsviçre’de bakıyorsunuz. Bu seyahat sırasında diyet miyet yapmıyorsunuz ama! Zaten seyahattesiniz, bolca yürüyorsunuz ve yediğiniz bol kalorili ve lezzetli herbir şeyciği de yakıyorsunuz, bilesiniz!
Ya da bilmeyiniz! Ama yiyiniz!
Bu nostaljik ya da panoramik trenlerle yapacağınız seyahatlerde son istasyona siz karar veriyorsunuz. Alplerin eteklerinde tırmana tırmana yol alarak, Lozan’a kadar gitmeniz mümkün.

 

 

Tren dağların arasında akıp giderken camın arkasından yeşilin farklı tonları geçip gidiyor; yağmur hızından ödün verecekmiş gibi görünmüyor; trenle yarışıp durduğunu düşüneceğim nerdeyse. Yine de yüksek camların arkasında hızla giden bir trenin sıcak koltuklarında oturup, etrafı seyre dalmak çok keyifli.
Hayatta hiçbir şey hızla giden bir trenin camından seyre dalmak kadar keyifli değil.
Evet, fotoğraf çekemiyorum, çektiklerimde de camın ıslaklığı ile benim cama yansıyan görüntüm birbirine karışıyor. Yolun ilerleyen kısmında senenin ilk karını görüyorum.
Chateau D’oex Tren İstasyonu
Yolun sonunda inmeyi tercih ettiğimiz istasyona varıyoruz. Bu sene şansıma bolca tren yolculuğu düştü ve trenlerinin hepsinin ”kara” olmadığını öğrendim. ?
Trenin sıcağından dışarının soğuğuna atıyoruz kendimizi. Yüzüme acımadan vuran rüzgârla karışık yağmura vücudumun adaptasyon göstereceğini düşünüyorum.

Chateau D’oex...

İstasyondan çıktığımız anda karşımıza çıkan hemen hemen ilk kafenin sıcaklığına vuruluyorum. Adaptasyon bekleyecek pek vaktim yok. Sıcacık bir çay içmek istiyorum ben, sıcacık.

 

Dönüş yolumuzda tekrar bu kafeye uğrayıp, bu sefer çorba içiyoruz. Yanına da bolca ekmek katık ediyoruz. Burası dağların arasına kurulmuş küçücük bir kasaba. İnsan burada yaşasa ne yapar bilemedim. (Bol miktarda çay, kahve tüketebilir, camın kenarına oturup dağların üstüne çöreklenmiş karı seyre dalabilir, kalın kıyafetleri üstüne geçirip-ki gördüğüm her giyim mağazasında Salomon satılıyordu- yürüyüş yapabilir, sonunda da mutlaka ama mutlaka yazar olabilir)
Meydanı gezmemiz çok vakit almıyor, en fazla bir saatlik bir yürüyüşle etrafı tanımak mümkün. Kasabanın kilisenin olduğu yüksek tepesine doğru yürüyünce, tepeyi çevreleyen evleri yakından görüyoruz. Hepsinin bacalarından göğe doğru dumanlar yükseliyor. Bu seyir tepesi, burada bulunmam için geçerli sebebi bana vermiş oluyor.

 

Genellikle yolculuklarda kamera benim elimde oluyor. Selçuk’un pek de umrunda olmadığından. Onun için seyahat tüm klişelerden başka bir şey. Kendisi için orada oluyor. Yağmur için, yürümek için, etrafa bakmak için, dünyanın başka bir köşesinde olmak için. Anıları vizörün içine sıkıştırıp eve getirmek sadece benim derdim. Ben bu halimi biraz azaltmaya çalışıyorum, o da benim için birazcık daha fazla anı toplamaya gayret ediyor.
Chateau D’oex yol üstünde bir durak. Bizim için rastgele seçilmiş ama belli ki kış sporları için özellikle geliniyor. Kasabanın sakinliği, etrafı kuşatan yeşillik, sessizliğin elle tutulabilir olması insanın içini huzurla dolduruyor. Burayı her anımsadığımda aynı trenin içinde olmayı ve aynı istasyonda trenden inmeyi diliyorum. Trenin vardı her istasyon içinde biraz büyü biraz da çocukluk taşıyor çünkü.

 

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Alplerin eteklerine yolculuk: Chateau D’oex” yazısında 4 düşünce

  1. Adsız diyor ki:

    Ne güzel geziyor ve anlatıyorsun Özlem…çok hoşuma gitti burası da ,trensever biri olarak bu yolculuk da.Son foto da favorim:)
    Yolunuz açık olsun…

    Baykuş gözüyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir