Viyana Günlüğü-1 Şehre ilk bakış…

Bu aralar anlatamadıklarım o kadar çoğaldı ki, şimdi nereden başlasam diye düşünüyorum. Keşke günler daha uzun olsa, dilediğimiz her şeyi yapabilsek. Bir türlü zamanı yettirmeyi başaramıyorum. Malum gezmeyi çok seviyorum, gezerken her yeri göreyim diyorum, hadi gördüm yazayım diyorum. Tabii yapılacak onca işin arasında birçok şey kaynayıp gidiyor. 2012’nin son günlerinde gittiğimiz Viyana’yı yazamadım diye içim içime sığmazken, üstüne Dubai’ye gittik birkaç günlüğüne. Şimdi aklımda kalanları yazabilmek istiyorum.
Viyana seyahati önceden planlanmış bir seyahatti. Cafe Melange’ın 2011 senesinin son günlerinde anlattığı çakırkeyif Viyana pazarlarının cazibesine karşı koymak mümkün değildi. Beni benden alan, aklıma Viyana düşüren çok keyifli anlatımlardı okuduklarım. Zaten yola çıkmadan önce de tekrar dönüp dönüp yazdıklarını okudum, yanıma gidilecek kafelerin, yenecek tatlıların listesini aldım. Viyana’nın güzel kafelerinde içtiğim tek bir içecek vardı: Coffee Melange!
Ben geçen senenin başlarında, bir daha ki sene Viyana gideceğim diye bir türkü tutturmuşken, arkadaşlarımda eklendi gezinin bir ucuna. Çoluk çocuk toplanıp yollara düştük sonunda…
Havaalanında indiğimizde şehir merkezine ulaşmak için seçeneklerimizi değerlendirdik. Dört yetişkin ve üç çocuk için otele gitmenin en ucuz yolu hepimizi içine alacak bir taksi bulmaktan geçiyordu. Üzerinde ”Taxi” yazan banko bize gereken taksiyi hemen ayarladı. Şoförümüzle beraber aracın durduğu garaja kadar uzun bir yol yürüyerek vardık. Çocuklar ellerinde bavullarla neşeli neşeli yürüyorlardı.
Çocuklarla beraber bir gezi planladığımız için çok pahalı bir otelde kalmak istememekle beraber, tatsız bir sürprizle de karşılaşmamak adına şehirdeki Hilton Otelleri’nden birinde karar kıldık. Otelin yeri çok merkeziydi ve kahvaltısı harikaydı. Odaysa klasik Hilton standartlarındaydı. Viyana’ya çocukla gidecek olanlara tavsiye edilir.
Havaalanından çıkar çıkmaz gözlerimiz bizi karşılayacak karları aradı; ama ne yazık ki bu nafile bir arayıştı. Yılbaşı için gelmiştik gelmesine ama havada bizim beklediğimiz yeni yıl coşkusuna katılacak kar yağışı yoktu. Üstelik taksi şoförünün dediğine bakılırsa yağma umudu da yoktu. Oysa ben Cafe Melange’ın anlattığı Yeni Yıl Marketleri’nde karın altında duracaktım ve punç içip çakırkeyif olacaktım.
Otele varır varmaz hemen dışarı çıktık tabii ki. Karnımız acıkmıştı ve şehri görmek için sabırsızlanıyorduk. Açıkçası oğlanlar sıcak bir yerde oturup, ellerindeki I-Padlerle oynamaktan başka bir şey düşünmüyordu. Eh, onların punç içip kafayı bulmak gibi bir niyetleri yoktu.
Otelden yürüyerek on dakikada şehrin alışveriş caddesine ulaşmıştık bile: Kärnster Straße
 

 

Günlerden Cumartesi ve yeni yıl gecesinden bir gece öncesi olduğu için etraf çok kalabalıktı. Hızlı adımlarla ilerleyen insanlar nereye gideceklerini bilen insanların adımlarıyla ilerliyorlardı. En çok sokaklarda görmeye alışık olmadığım satılık çam ağaçlarını sevdim. Bilmediğim bir ritüeldi. Şimdiye kadar çoktan evlerdeki yerlerini bulmuş olmaları gerekiyormuş gibi geldi bana. Belli ki düşündüğüm gibi değildi. Sokakların açıldığı birçok alanda sıra sıra dizilmiş çam ağaçlarına ve içlerinden birini sırtlamış evine götüren insanlara denk geldim. 

 

 

 

Alışık olduğum Avrupa görüntülerinden biri daha vardı etrafı süsleyen: Sokak çalgıcıları.

 

 

 

Noel Marketleri’nin içinden geçerken tezgahlarda satılan yiyeceklere, kokusu gelen karanfilli punçlara, ağaç süslerine, kokulu mumlara bakarak ilerledim. 

 

 

 

Yapmamız gereken ilk iş çocukların ve bizim karnımızı doyurmaktı. Sonra büyüklerin keyfi için güzel bir kafede soluklanacaktık elbet.

 

 

 

Akşamüstü yemeğimizi balıktan yana kullandık. Kärnster Straße üstündeki Nordsee‘de harika bir yemek yedikten sonra Sisi’nin Sarayı’na doğru yürümeye başladık. Yolda nereye mi uğradık? 

 

Tabii ki, Demel‘e! 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Viyana Günlüğü-1 Şehre ilk bakış…” yazısında 5 düşünce

  1. lale diyor ki:

    Viyana'yı bir bardak suda eritip içtim.
    Yazıların hakkındaki düşüncelerimi biliyorsun ben yaz yaz dedikçe sen daha az yazıyorsun:))
    Ben yine okumalara doyamadım seni.Bi de özledim

    • özlem öztürk diyor ki:

      Haklısın:) Ben de seni çok özledim. Bu aralar çok gezdim ben:) yerimde oturmadım, o yüzden sıkıştım kaldım. Bir de hasta oldum ben:( Burnum akıyor, kafamın içi sanki kocaman olmuş gibi hissediyorum… İyileşince görüşsek ne güzel olur:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir