Hâlâ yaşıyorum ve ofisten ara ara bildirmeye çalışıyorum.

Nasıl bir tembellik sardı ki etrafımı ben gezdiğim yerleri yazamaz oldum. Bir de utanmadan yazının peşine ”beni izleyin” yazdım ya, utanıyorum kendimden. Ne çok gezdim üstelik ben bu sene başladığından beri, nerdeyse bana bile uçağa binmekten gına geldi diyeceğim ki, sevgili kocam duyar da bunalıma girer diye korktuğumdan sesimi çıkarmıyorum; zira kendisi şu an Hongkong Havaalanı’nda iki saat sonra kalkacak uçağını beklemekte. Üstüne üstlük seni son duyduğumda hasta olmak için evi bekliyormuş gibi haber verir geldi. Umarım tüm tanıdıklarımı yatağa çivileyen şu meşhur gripten olmamıştır ya da Çin’den bize kuş gribi falan getirmeye kalkmıyordur. 
Viyana’yı gezip gördüğümüzü, neler yediğimizi detaylıca anlatmış, okuyan herkesin ağzının suyunun akmasına neden olmuştum. Biliyorum, utanmayın. O tatlıların hepsi insanın ağzının suyu akıtacak, insana rejim bozduracak kadar güzeldi.
Viyana ile aklımda kalan tek yazı, sizlere anlatmak için bir türlü fırsat bulamadığım Freud’un muayenehanesine yapılan geziydi. Ailece gidip, kapının zilini çaldık, muayenehanenin bekleme salonunda sıramızı bekleyip, Freud’un bir seyahate çıktığını, uzunca bir vakit dönmeyeceğini, kendisiyle görüşmek için uzunca bir müddet beklememiz gerektiğini söylediler. 
Biz de şimdilik bu görüşmeyi ertelemeye karar verdik. Zaten kocam hiç hoşlanmaz psikolog ve benzeri ruh doktorlarından. Zorla götürdük desek yeridir. Umarım en azından evin fotoğraflarını  yakın bir zamanda buraya yüklemeyi başarabilirim. 
Yani Freud beklemede…
Viyana’nın peşinden oğlumuzu alıp sömestir tatiline girmeden önce arkadaşlarımızın yanına Dubai’ye gittik. Nasıl güzel bir gezi oldu anlatamam, tadı damağımızda kaldı. Evet, gerçekten tadı damağımda kaldı. Tüm gezimiz boyunca arkadaşlarımızın evinde kalıp, bolca gezdik. Bu arada Kuzey’i de arkadaşlarımızın çocuklarıyla evde bıraktık. Kuzey, Dubai’nin sabaha kadar Play Station oynanan bir yer olduğunu zannediyor. Biz ise arkadaşlarımızla şehrin altını üstüne getirdik. O kadar güzel restoranlarda yemekler yedik ki, ben kilo alarak bu seyahatten geri döndüm. İstanbul’da veririm artık, ya da İstanbul’a dönünce yediklerime dikkat ederim lafları da palavradan öteye geçemedi ne yazık ki. 
Dönmemizin üstünden sadece birkaç gün geçmişti ki bu sefer fuar için Almanya yollarına düşmüştük bile. Frankfurt her zamanki gibi soğuktu. İşle ilgili tüm görüşmeler tamamlandıktan ve fuar alanı tavaf edildikten sonra, hadi Leipzig’e gidelim dedi bendeniz. 
Sanki o an aklıma gelmiş gibi davransam da, birkaç ay öncesinden ayrıntıları tamamlanmış kocaya kurulmuş bir pusudan başka bir şey değildi yaptığım…
Şimdi kaldığım yerden yazmaya devam edeceğim. 
Yazacağım yazmasına da, Kuzey’in çok dersi var….

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Hâlâ yaşıyorum ve ofisten ara ara bildirmeye çalışıyorum.” yazısında 9 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Aslında haklısın. Önceden ödevlerine daha fazla müdahale ederken şimdi o yapıyor, ben sadece kontrol ediyorum. Evde az vakit geçirince biraz vicdan azabı çekiyorum galiba…
      Ben de sıramızı savdığımızı zannediyordum ama daha proje ödevi var yapılacak…
      Bir çay içsek de, ben sana anlatsam mı acaba gezdiğim yerleri:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Tabii ki nasiplenebilirsin, hem çok memnun olurum ben de…
      Bazen iş, bazen sırf gezme niyetine geziyoruz. Ben de gezenleri çok kıskanıyorum. Yakın bir zamanda sana da bir yol varmış gibi gözüküyor sanki:)
      Sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir