Bologna’da ertesi sabahımız yine keyifle başladı. Tatil demek, keyif demek! Dünkü kule tırmanışını unutmuş, şehrin birçok yerinde denk geldiğimiz ucuz pizzacılarda pizza dilimlerinin kalorilerinden çekinmeden yemiş içmiş, Saint Stefan Meydanı’nda kahve üstüne kahve içmiştim. Kaldığımız evin altındaki kitapçı Feltrinelli de benim için güzel bir sürprizdi. Akşam yorgun gezginleri apartmanın kapısında bırakıyor ve illa ki yapmam…
Yıllık Arşivler: 2014
Susan Sellers’ın yazdığı ”Vanessa ve Virginia” adlı kitapta Vanessa Virginia’ya şöyle diyor: Senin kullanacak büyülü kelimelerin vardı ve sen kendine onları aldın. Bana da resim yapmaktan başka çare kalmadı. Bugünlerde üst üste birbirine benzeyen iki kitap okudum. Birini bir gece eve geldiğimde gördüm. Fransızca kursuna başladığım ilk gündü. Selçuk akşam üzeri benimle Kadiköy’de buluşup, kurs…
Kuleden inip sokaklara döndüğümüzde çok sevinçliydim. Yeryüzüne gökyüzünden bakma olayı bana çok uymuyor. Bazı fobilerin olduğu yerde durmasından ve fazla eşelenmemesinden yanayım 🙂 Ayağımın yere basması ve yukarı çıkıp-inerken çok kalori harcamam sebebiyle herkesin çok övdüğü kulenin dibindeki dondurmacıya gidelim dedim. Teklifim herkes tarafından sevinçle karşılandı. Sanal ortamda herkesin dilinde dolaşan ricottalı dondurma gerçekten denildiği…
Bologna’yı yazıyorum, endişeye gerek yok. Taslaklarımda bir günüm daha var nerdeyse. Bugün Cuma olduğu için çok mutluyum. Mutluluktan ne yapacağımı şaşırdım. Dün akşam Fransızca kursuna gittim. St. Joseph’de benim kurs. Daha ilk kurdayım. İkinci kurun başlayış tarihiyle benim tatillerim çakışıyor. İlk kurdan anladığım şu: Her hafta düzenli olarak derlere gitmek zorundasın, gittiğim dersleri bile anlamazken…
Ertesi sabah neşeyle uyandık. Evdeki kahvaltımızın aynısını burada da hazırladık. Tek eksiğimiz demleme çayımızdı. Kuzey için de tereyağlı ekmek, gevrek-süt, nutella ve domatesle işi kotardık. Kahvaltı günün en sevdiğim öğünü çünkü bana mutlu aileleri çağrıştırıyor. İçine ekmek parçası düşürülmüş reçeller, üstüne kekik serpiştirilmiş topraf kokulu domatesler, ağızda eritip giden peynirler ve sohbetle üst üste içilmiş…
Bologna yazılarına kaldığım yerden yarın devam edeceğim. Bugün günlerden pazar, saat 11 ile 12.30 arası evin bana kaldığı saatler. Sabah geç kalktığımız için ve Kuzey’in futbol antrenmanı için hazırlanmamız gerektiğinden haftanın en güzel tatil gününde biz uzun uzadıya kahvaltı etmiyoruz. Kuzey sabahları okul için çok erken kalktığından uyusun istiyoruz. Pazar sabahları bizim için tost sabahı yani….
Neptün’ün sırrını çözmek için yola çıkmaya hazır mısınız? Piazza del Nettuno ve Piazza Maggiore birbirine yapışık iki meydan. Adından da anlaşılacağı gibi Neptün Çeşmesi, Neptün Meydanı‘nın hemen girişinde. Vakti zamanında Floransa’da yapılacak olan Neptün Çeşmesi siparişini Giacomo Della Porto’ya kaptıran Flaman asıllı heykeltıraş Giambologna sonunda dileğine kavuşmuş, meydana ismini veren çeşmeyi yapma görevini kapmış. Bologna’nın…
Uçak yorgunluğunu üzerimizden atıp, yeni bir şehri keşfe çıktığımız fikrini bize tekrar hatırlatan otobüsten şehrin merkezinde indik. Birkaç dakika otobüs durağında durup etrafımıza bakındık. Üç kişinin eşyalarını tıkıştırdığımız bavulumuz da neredeyse bir adam boyundaydı ve ekinin bir üyesi gibi yanımızda dikiliyordu. Parke taşlı Maggiore Caddesi‘nin yanında uzanan porticoların altından yürüyerek, kiraladığımız…