Aylık Arşivler: Mayıs 2014

Yaşamımıza dokunan küçük mutluluklar!

Güzel kitaplar okumak, neşeli filmler izlemek istediğim bir zamandan geçiyorum yine! Ne zamandır iş yerinden, masamdan kalkıp, canımın istediği yerlere gidemiyorum. Bir uçağa atlayıp ülke sınırını geçmek değil kastettiğim. Kadıköy’ün balık kokan sokaklarında yürümedim mesela nicedir, ya da kahveyle koyulaşan sohbetlerin sigara bulutu gibi dolaştığı kahvecilerin sokağına uğramadım. Aklıma ne zaman Kadıköy düşse, en son…

Paris’te yaşadığım hayal kırıklığım: La Bague de Kenza

Paris’e her gidişimde ilk defa gidiyormuşum gibi hazırlık yapıyorum. Ne zaman Paris özlemim depreşse ve göğsüme hafif bir sızı gibi otursa kitaplığımın önünde buluyorum kendimi. Paris ile ilgili bir şeyler okumaya başlıyorum. Olmadı, Woody Allen’dan ”Paris’te Geceyarısı”. Bazen şehre gidişim yaklaşmış oluyor. O zaman da yeni bir yerler keşfedebilir miyim, bilmediğim bir yerin adını duyup…

Yine Julia Child’ın kollarına bıraktım kendimi!

Bahçedeki zeytin ağacı çiçeklendi. Elbet, bir zeytin ağacını ilk görüşüm değil; ama bahçedeki yerini aldığı günden beri her gün yanına gidiyorum. İnce dallarına ve solgun yapraklarına dokunmaktan çok, gövdesine sürüyorum elimi. Hemen hemen aynı yaşta olduğumuzu düşünüyorum. Bir zeytin ağacına göre çok genç, insanoğluna göre orta yaşı devirmek üzere. ” Sen benden daha gençsin!” diyorum….

BARSELONA 8- Hadi sizi Raval’da eski bir esnaf lokantasına götüreyim!

Cennet Mahkumu, Carlos Ruiz Zafon‘un çok beğendiğim serisinin üçüncü kitabıydı. Kitabı İngilizcesinden okumaya başladığım günlerde, kitapçı raflarında kitabın Türkçeye de çevrildiğini görüp çok mutlu oldum. Böylece koca kişisiyle birlikte eş zamanlı olarak kitabı okuma şansımız oldu. Kendi başıma kitabı okurken şöyle dedim Selçuk’a: Kitapta adı geçen bir restoran var. Restorandan daha çok Raval’ın arka taraflarında…

BARSELONA 7- Barselona’nın Saklı Kalmış Hazinesi: Plaza de San Felipe Neri

İstanbul’da neyin eksikliğini hissediyorsun diye bir soru sorsalardı bana, meydanlar derdim: Sürpriz, küçük meydanlar!   Etrafını saran binaların alt katına kurulmuş kafeler: Bir bakışı paylaşan liseli öğrenciler, eve gitmeden önce yakın bir arkadaşla yapılan kısa sohbetler, işte karşılaştığımız sıkıntıları unutturan bir kahve içimi ferah nefesler… Barselona’da bolca oturup, soluklandığım meydanları yakında sıralayacağım size. Ama öncelikle…

”Toskana Güneşi”nin altında…

Yeni açılan alışveriş merkezi Akasya’daki D&R’ı çok beğendim. Yolumuz buraya düştükçe,-Kidzania sebebiyle sıklıkla düşüyor- D&R’a giriyor ve oğlum arkadaşlarıyla eğlenirken kitapçıda bol bol vakit geçiriyorum. Başka alışveriş merkezlerindeki zayıf kitap raflarına inat, burada aradığım birçok kitabı kolaylıkla bulabiliyorum.  Frances Mayes’in ”Toskana Güneşi” isimli kitabını ise kitapçıda ilk gören ne yazık ki ben olmadım. Hangi kitapları…

BARSELONA 6- Petritxol Sokağı ve churros’cu!

Tüm İspanyol şehirlerini görmemiş olsam da, ”Barselona İspanya’nın en güzel şehri olmalı”, diye düşünüyorum. Yaz aylarında sıcağın insanları kavuracağını, bitkinlik savuran bir yorgunluğun insanı oturduğu yere mıhlayıp, nefesini keseceğini biliyorum. Ama bahar başka! Bahar, bu şehre yakışıyor. Gelir gelmez birkaç terslikle karşılaşıyoruz. Bizim suçumuz: Birkaç tecrübenin bizi rahatlatmasına izin verip, dikkatsiz davrandığımız için şimdi kiraladığımız…

Masamın üstünde ne var?

Masamın üstünde ne var ya da masamın üstünde ne yok? Çalışma masam yeni! Daha önüne oturup gerçekten hakkını verecek kadar çalışamamış olsam da, yakın zamanda evimize geldiğinden beri onunla uzun saatler geçirmeyi hayal ediyorum. Hayallerim daha çok, artık çalışmayıp evimde oturup keyif çatabileceğim zamana gelip dayanıyor. Sen çalışmadan yapamazsın diyor etrafımdakiler! Bunun büyük bir yalan…