Baltık Başkentleri Gezisi: Vilnius



Baltıklar’a gitmek Selçuk’un fikriydi. Uzun zamandan beri bu düşüncesini sesli olarak dile getiriyor, benden bir program yapmamı bekliyordu. İşin doğrusu nedense Baltıklar programını ben yapmadım. Daha doğrusu Selçuk uçak biletlerini alacağını söyledi. Bana düşen nereye kaç gün ayıracağımızı araştırıp ona cevap vermekti. Ben de biraz internet sitelerinde gezindim ve genel hatlarıyla bir plan belirledim. O da uçak biletlerini aldı. Son anda Helsinki’ye gitme planımızı erteledik. Çok sıkıştırılmış bir plan olacağını düşündük. 


Vilnius, Riga ve Talin için kaç gün yeter? Baltık Başkentleri’ne kaç gün ayırmalıyım?


Ben nasıl merak ediyorsam başkaları da merak eder diye buradan Baltık Başkentleri’ni içine alan bir seyahat için kaç gün gerektiğini söyleyeyim. Biz seyahatimiz boyunca üç ülke ve üç başkent gördük. Sırasıyla Litvanya’nın başkenti Vilnius’a, Letonya’nın başkenti Riga’ya ve Estonya’nın başkenti Talin’e gittik. 
Ulaşımı dışarda tutarsak üç şehirde de birer buçuk gün kaldık. Fazlasıyla yetti de arttı bile. Şehirler, elbette gezilecek yerler statüsündeki Old Town (Eski Şehir) denilen bölgeler çok küçük. Kısa bir zaman aralığında şehri gezme işini bitiriyorsunuz.


Vilnius’da şehir merkezine ulaşım nasıl yapılır?


Vilnius’a gitmek için THY’den biletlerimizi aldık. Uçağın sabah erken saatte olması İstanbul trafiğine takılmamak açısından harikaydı. Kısa bir yolculuk sonrasında (takribi 2.5 saat) Vilnius Havaalanına vardık. Vilnius Havaalanı küçük! Çıkış kapısından çıkıp da ilerleyince küçük bir tren garına gelmiş hissine kapılıyor insan. Biraz ilerleyince sevimli bir kafe kahve kokularıyla sizi karşılıyor, kafenin hemen karşısında küçük bir market var. Onu da geçince danışmaya ulaşıyorsunuz. 
Biz gittiğimizde biri erkek diğeri kadın iki çalışan birbirleriyle şakalaşıp duruyorlardı. Bizi de yüzlerindeki gülümsemeyle karşıladılar. İlk intiba önemli bir şey. Gülümseyişleri bana seyahatimizin güzel geçeceği izlenimini verdi. Otelimizin bulunduğu adresi gösterdik ve şehir merkezine nasıl ulaşacağımızı sorduk. 
Sevimli çocuk, ”Trip Advisor’u biliyor musunuz?” dedi. Başımızın sallayınca da, ”Doğru oteli seçmişsiniz, bu sene Vilnius’ta Trip Advisor’un seçtiği en güzel otele rezervasyon yaptırmışsınız!”  dedi.
Övgüleri direkt Selçuk’a yönlendirdim. Gidelecek, gezilecek yerleri listelemenin dışında kalacağımız otellerin hiçbirine karışmamıştım. 
Sonuç itibariyle hemen havaalanının dışında 88 numaralı otobüse binersek, otelimizin köşesinde ineceğimizi öğrenmiş olduk.
     ”Peki ya taksiye binersek?” 
     ” Yaklaşık 10 Euro verirsiniz ama paranız cebinizde kalsın. Onunla bira içersiniz.”cevabını aldık.


88 numaralı otobüsle şehrin merkezine ulaşmanın bedeli yetişkinler için 1 euro, çocuklar için 0.50 euro. Otobüs ile şehre varmamız konforlu olduysa da bir saati buldu. Çok yavaş ilerledi ve her durakta durdu. Taksi ile on dakikada şehir merkezinde olmak mümkün. 


Vilnius’da hangi otelde kaldık?


Vilnius’da Shakespeare Boutique Hotel‘de kaldık. Biliyorum ki bu otel kalbimizin bir köşesinde kendine güzel bir yer kaptı. Selçuk’u seçiminden dolayı tebrik ettim. Vilnius’a gidecek herkese bu oteli hiç tereddütsüz tavsiye ederim. Biz gittiğimizde dış cephesinde ne yazık ki tadilat yapılıyordu. Terasına çıkma şansımız olmadı. 
Otelde odaların her birine bir edebiyatçının ismi verilmiş. Biz ilk katta koridorun sonundaki T.E. Lawrence’ın ismi verilmiş odada kaldık. Odanın duvarına yazarın çerçevelenmiş fotoğrafları asılmıştı. Odaya ulaşmak için önce Thomas Hardy’nin, sonra da Walter Benjamin’in odasınının önünden geçmek gerekiyordu. Daha sonra otelde Hemingway’in de adının verildiği bir oda olduğunu öğrendim ya iş işten geçmişti. Umarım odaların içindeki edebi ruhlardan bir şeyler bulaşmıştır ruhumuza. 

 

 

 


Otelin odalarının dışında en çok sevdiğim ikinci şey ise kahvaltı oldu. 2. kattaki kahvaltı salonunda alakart kahvaltı sunuluyordu. Menüden dilediğiniz yemeği seçiyorsunuz ve çalışanlar da yemeklerinizi güler yüzle getiriyorlar. Çayın tadı demleme çay tadında. 



Vilnius’da nerelerde yiyelim?

Otelimiz Eski Şehrin içinde olduğundan kapıdan adımımızı attığımız an tarihi duvarların arasında oluyorduk. Çok yorulmuş olmalıyız ki şehre vardığımız öğleden sonrada ilk işimiz gözümüze kestirdiğimiz güzel bir kafede kahve içmek oldu. Kafe, Vilnius’un en popüler caddesi olan Pilies Sokağı (Pilies Street) üstündeydi. Bu sokak Katedral’in olduğu meydandan Belediye Binası’nın olduğu meydana kadar uzanan, kısa bir sokak. Üzerinde kiliseler, irili ufaklı kafeler, hediyelikçiler, Baltık Denizi’nden çıkarıldığı için burada çok meşhur olan kehribar dükkanları ve restoranlarla dolu bir cadde. Sokak sanatçıları burada performanslarını sergiliyor, ressamlar duvarların üzerine tutturdukları resimlerini satıyorlar. 

 

 


Pilies sokoladine: Pilies Sokağı üzerinde ilk nefeslendiğimiz kafe daha doğrusu çikolatacı burası. Selçuk ve ben tercihimizi kapüçinodan yana yaptık, Kuzey ise İtalya’da denediği ve bayıldığı cafe latteden yana kullandı tercihini. Ben badem ezmeli nefis bir kurabiye yedim, ekibin kalan kısmı çikolataları götürdüler. Kapüçinolar gayet lezzetliydi, Kuzey Amalfi’de içtiğim lattenin yanına bile yanaşamaz bunların lattesi dedi.
 

Adres: Pillies gatve 8, Vilnius

Forto Dvaras: Yine Pilies Sokağı üzerinde geleneksel Litvanya yemeklerinin yapıldığı restoran. Dışarısı tıklım tıklım doluydu. Herkesin masasında da değişik bir patates tabağı vardı. İlk başta dışarıdan oturamayacağız diye biraz naz yaptıysak da içeri girip de neredeyse burada bile yer bulamayacağımızı görünce restoran bir an gözümüzde kıymetlendi. Elbette herkesin masasında gördüğüm haşlama patateslerden sipariş ettim. Birçok yemekte domuz eti olduğu için Selçuk karışık bir peynir tabağı, her ihtimale karşı patates kızartması siparişi verdi. Kuzey, sosis istedi. 


İnsan güzelim patatesi nasıl bu hale getirir karar veremedim. Gelen patetesi ortadan ikiye böldüm. İçli köfte gibi bir şeydi ama patates jölemsi bir sıvıyla karıştırılmıştı. Tadını hiç sevmedim ve tabağımı olduğu gibi bıraktım. Selçuk’un acısı bol peynir tabağına ortak çıktım. Diğer yemeklerin nasıl olduğu hakında bir fikrim yok elbette ama geleneksel Litvanya Mutfağı ile tanışıklığımı bu aşamada bırakmaya karar verdim.
Adres: Pilies g. 16, Vilnius

Pilies kepyklėlė: Aynı cadde üzerinde şirin mi şirin bir kafe. Çayı da kahvesi de tiramisusu da nefisti. Yan masalarda insanların yedikleri salatalar da harika görünüyordu. Her uğradığımızda karnımız tok olduğundan bir türlü yemek yeme şansımız olmadı. İçerinin dekorasyonu, camın ardından izlenen yağmur da Vilnius’a yakışan cinstendi. 

Pinavija Cafe& Bakery: İşte burası bana sorulacak olursa Vilnius’un en güzel kafesiydi. Vilnius’a bir gün yolunuz düşerse, bir çay ya da kahve içimlik nefis tatlılarını ve tatlı-tuzlu çöreklerini denemek için mutlaka ama mutlaka uğrayın. Ben Vilnius’da yeme-içmeyi diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça ucuz buldum. Paris’te bir çaya ya da kahveye 5.5 euro istendiği düşünülürse, burada kahveye 1 euro istenmesi karşısında hayretler içinde kaldım. Bu kafe fiyat açısından şehir normallerin biraz üstünde ama kesinlikle değer!
Adres: Vilniaus g. 21, Vilnius

 

 

Bir akşam yemeğini de Pilies Sokağı üstünde bir İtalyan restoranında yedik. Bir hafta öncesinde İtalya’dan dönmüş bir ekibe burada pizza beğendirmek oldukça zordu tabii ki. Restoranın pek bir özelliği yoktu.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Baltık Başkentleri Gezisi: Vilnius” yazısında 5 düşünce

  1. Buket diyor ki:

    Her şehir de bu kadar kısa süre kaldığınızı bilmiyordum. 3 yer yorucu olmadı
    mı? Gidilecek yerler arasında daha bunlar var. hayal kurması bile çok güzel. bir de şu uçak
    fobim olmasa daha bir keyif alacağım ama gün geçtikçe daha beter oluyorum. salı sabahı
    dalaman için bineceğiz ama 3 gündür karnımda ağrılar :((

    • özlem öztürk diyor ki:

      Buket, ben de bir seferde birkaç yere gitmekten hoşlanmıyorum aslında. Yorucu olduğu konusunda haklısın ama burası öyle değil. Gittiğimiz üç şehirde ne bir Paris, ne Roma hatta ne de Barselona. Şehir merkezlerinin kale içleri gibi küçük yerler olduğunu düşünürsen 1.5 gün gün bile fazla geldi. Her gittiğimiz şehirde iki gece konakladık. Vilnius'a uçakla gidip şehirden araba kiraladık ve Rİga'ya gittik, orada arabayı otoparka bırakıp yine arabayla Talin'e geçtik ve arabayı hemen teslim ettik. Her seferinde bir şehire gitmek fazladan bir uçak masrafı bindirir ve fazla gelir. Bu bölge içim samimiyetle bu kadar konaklama çok doğruymuş. Vilnius'ta gidilmesi gereken yerler diye sıralanan her yer birbirinden beş dakika yürüme mesafesinde yerler. O yüzden buraya giderken aynı planı takip edebilirsin. Biz gitmeden önce çok yorucu olur diye Helsinki'yi eledik. Keşke elemeseymişiz diye düşündük sonradan. Açıkcası bir kere gitmenin yeterli oduğu şehirlerden bahsediyoruz.
      Uçak korkuna yüz verme. İnan aynısı bende de var; ama gezmeyi çok sevdiğim için adını koymamaya çalışıyorum. Hele ki Kuzey benile gelmiyorsa daha da fazlalaşıyor bu sancılar. Ne bencilce di mi?

  2. Gamze Esra Ersöz diyor ki:

    Öncelikle çikolata ve badem ezmeli kurabiye yediğiniz yeri bizim rehber de önerdi.Ancak ben çok kaale almamıştım.Şimdi keşke denseymişim diyorum 🙁 Bu arada senin önerdiğin cafeyi ben hiç hatırlamıyorum, es geçmişim sanırım. Bi daha yolumun Litvanya'ya düşeceğini sanmıyorum ama hayat bu ne olacağı belli olmaz tabi. Eğer gidersem özellikle cafeyi bulup seni anacağım.Kaldığınız otel de çok güzelmiş. Biz de Radisson Blue 'da kaldık. Sonuçta zincir otel mantığı, hzmeti sizin kaldığınız yer gibi olamaz ama yine de memnun kaldı.Bu arada eşinin ve oğlunun da seyahati sevmesi çok güzel. Beraber daha bir çok anınız olmasını dilerim Özlemcim.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Gamze, rehberin gidin dediği ve sizin gitmediğiniz yer için üzülmene gerek yok. Vilnius standartlarında güzel bir yerdi ama kayıp sayılmaz. Dünyada gezilecek öyle çok yer, gidilecek öyle çok kafe var ki. Benim de bir daha Baltıklar'a yolum düşmez diye düşünüyorum. Belli olmaz tabii günlerin ne getireceği ama benim için bu destinasyon bir kere gidilecek yerler listesinde çoktan yerini aldık. Gittik, gördük ve döndük. Şimdi aklımda başka yerler var 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir