Sosyal medya fenomeni olamamanın hazin hikâyesi

     İnstagram hesabımdaki izleyici sayısına bakıp ne kadar ezik olduğumu daha iyi anladım. Bir türlü kitleleri etkisi altına alan, bir ”günaydın”larıyla cevap olarak binlerce günaydın alan, parmaklarına geçirdikleri yüzük moda olan o insanlardan olamıyorum işte. Bu halimle evdekileri etkilemekten bile çok uzağım.
     Ne zaman instagrama baksam tüm İstanbul’un aynı şeyleri yaptığını görüyorum. Mesela bundan bir ay önce gezi yazıları yazan tüm bloggerlar Berlin’e gitti.  Yıllar önce gitmiştim Berlin’e. Bir daha da gidemedim. Herkesi bavulunu toplamış, Berlin kafelerinde gezer görünce, ”Herhalde birileri bedava bilet dağıtıyor.” dedim. Yine çalışırken dağıtılan beleş biletleri kaçırmış, Berlin’i bir kez daha görme şansından mahrum kalmıştım. Zaten o bedava biletleri de kimsenin bana vereceği yoktu. Bu kadar az izleyici sayısıyla bana kim bilet versin? İlgilenmem gereken bir oğlum vardı. Birkaç haftadır da  bana çok işi düştüğü için yorgundum. Mesela geçen hafta sahip olduğu tüm montları okulda unuttuğu için okula gidip kayıp montların peşine düşmek zorunda kalmıştım. Söylene söylene gittim. Kayıp montlardan ikisini buldum ama çocuğu da doğduğuna bin pişman ettim. Gidince okul açıldığından beri çocuğa her gün  giydirip de okula yolladığım eşofmanının yanlış olduğunu fark ettim. Herkesin üstünde düz siyah eşofmanlar vardı. Benimkinin eşofmanının yanlarında kocaman renkli şeritler. Meğer spor eşofmanıymış çocuğa her gün giydirdiğim. Üstünden iki gün ancak geçti ki Bilişim Öğretmeni ile görüşmek için tekrar okula gitmem gerekti. İyice çileden çıktım. Selçuk’a carladım. ”Bir daha bir şey olursa sen gidersin,” dedim.

 

     Berlin biletleri dağıtılmış ve ben bunları kaçırmışken İbs Anne- Bebek-Çocuk Fuarı başlamasın mı? Ben daha ”Bu da ne ki?” demeye kalmadan sosyal medya çalkalanmaya başladı. Tüm müthiş anneler çoktan fuara gitmişlerdi. Millet, ”Nasıl daha iyi anne olunur?”u öğrenmeye çalışırken ben bir hafta içinde sadece iki kez çocuğum için okula gittim diye söylenip duruyordum. Benden iyi anne falan olmazdı. Tüm İstanbul’un gittiği burnumun dibindeki fuara gitmeyi başaramamıştım. Bir ay önceki Kahve Festivali’ne de bilet bulamamıştım zaten. Kıt zekalı aklım biletlerin haftalar öncesinden biteceğini düşünememişti. Oğluma da ”Seni Haydarpaşa Garı’na götüreceğim,” demiştim. Biletleri bulamayıp da oğlana rezil olunca hemen çark ettim. ”Başka zaman gezeriz fuarı! Zaten bir halta benzemiyormuş.” dedim. Annelikten bir kez daha sınıfta kalmıştım. Hem Anne-Bebek-Çocuk Fuarına hem de Haydarpaşa Garı’ndaki etkinliğe gidememiştim. Kendi kendimi teselli ettim. ”Zaten oğlan çocukluktan çıktı artık, nerdeyse ergen olacak Özlem, anne- ergen fuarına gidersin,” dedim. İstanbul’da fuar mı bitiyordu sanki?

 

     Tam her şeyden bıkmış, kendimden nefret etmek üzereydim ki oğlanın okulu bir hafta tatile girdi. ”Ohh be!”dedim. Bir hafta boyunca sabahın kör saatinde kalkmak zorunda kalmayacaktım. Zaten sabah erkenden kalkmamın tek sorumlusu Kuzey’di. O, bu kadar erken gitmeseydi okula, ben de daha fazla uyuyabilecektim. İşime ve kendime ayıracak da daha fazla zamanım kalacaktı.
Nerdeee?
Star Wars vizyona girdi. Girmez olsaydı arkadaş!
Sosyal Medya dellendi. Evren, Star Wars’a vizyona girdiği gün gidenler ve gitmeyenler olarak ikiye ayrıldı. Gidenler gittiklerinden cümle alem şüphe duymasın diye Star Wars sinema afişlerinin önünde fotoğraflarını çektiler, paylaştılar. Kimileri de gittiklerini daha iyi anlayalım diye filmin sonunu yazdılar.
     Ben anne-bebek-çocuk kisvesi altında yapılan tüm etkinliklere katılamaz ve bunlarla mücadele etmeye çalışırken millet hem bu etkinliklere katılıyor, hem işlerinde başarılı oluyor, hem çocuklarına nefis doğum günü partileri hazırlıyor, hem tatillere çıkıyor, hem kitap okuyor, hem de mükemmel eş oluyorlardı. Saçlarının, makyajlarının yerinde olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Üstüne üstlük Louis Vuitton marka çantalarını koydukları tüm fotoğrafları binlerce beğeni alıyordu. İzleyicileri gün be gün beşerli-onarlı gruplar halinde artıyor, izleyici sayılarının yanına ”k” harfleri gelip yerleşiyordu. Arada bir birkaç densiz izleyiciye de haddini bildirdin mi senden harikası olmuyordu. Nasıl da yorumlar yazılıyordu o had bildirmenin altına. Tüm avukatlar kendilerini belli ediyor profil sahibinin avukatlığını üstleniyor, ağızlarına geleni söylüyorlardı. Eee, kolay değil! İnsanın eline kaç kez kendini belli etme fırsatı geçer.
      Peki ama ben nerede yanlış yapıyordum?
Neden benim fotoğraflarımı kimse beğenmiyordu. Benim oğlan çok çirkindi herhalde. Bazen kedi mi alsam diye düşünmüyor değildim. Allah sizi inandırsın moralim çok bozuktu. Kocamla bir markalı çanta almıyorsun, istikbalimle oynuyorsun diye kavga bile ettim.
    Çaresizlikle Kuzey’e şöyle dedim: Bak Kuzey! Millet instagrama kedisinin böyle kitapların arasında, masanın üstünde falan fotoğrafını koyuyor, bir de onları konuşturuyor. Acayip beğeni alıyorlar. Ben de senin öyle fotoğrafını koysam, seni sanki kediymişsin gibi konuştursam falan, ne dersin?
Keşke demez olaydım. Arada sırada paylaştığım iki fotoğrafını da paylaşmamı yasakladı. İnstagram izleyici kavgasında tek başıma kaldım.
     Arkadaşlar!
Artık yapacak bir şeyim kalmadı. Bundan sonra ben de başkalarının çocuklarının fotoğraflarının altına elimden geldiği kadar yalakalık yapacağım, koydukları tüm çantaları kıskanıp, ”Keşke benim de olsa!” yazacağım. Millete tanıtım yapsınlar diye beleş dağıtılıyor olabilir biletler. Olsun! Ben de daha fazla çalışıp, daha fazla kazanıp o uçak biletlerini alıp gideceğim neresi popülerse.
İzleyici mi istiyorum? Olmadı çekiliş falan yapayım, iki oje vereyim diyorum izleyicilere.
Bu toplum beni de sevsin, beni de kıskansın istiyorum.
Çok mu şey istiyorum?

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Sosyal medya fenomeni olamamanın hazin hikâyesi” yazısında 40 düşünce

  1. Begonvil Sokağı diyor ki:

    Merhaba, blog okumalarım sırasında rastladım size ve göz gezdirirken de bu keyifli yazıyı okumaya başladım. Benim için günceldi çünkü benzer sebeplerden fotoğraf çekmeyi sevmeme rağmen instagrama es koymuştum. Gülümseyerek okudum, sonunda baktım aşağı yukarı 2 yıl önce kaleme alınmış, iki yılda değişen bir şey yok dedim. Ama bu tür konularda ibrenin normale kaymasını bekleme şansımız yok galiba, bir yol bulup oradan kendi doğrularımızla gidiyoruz..
    Selamlar..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Kesinlikle haklısınız. Körler sağırlar, birbirini ağırlar durumu var hem IG'de hem de diğer mecralarda. Takibe takip nedir Allah aşkına? Burası benim mutlu olduğum, gerçek dünyada arasam da bulamayacağım ama burada benimle aynı ilgileri, aynı hayalleri olan insanlarla dertleştiğim bir mecra. İzlemek istediğim insanlar kitap okuyanlar, sinemadan hoşlananlar, gezi keyfini amatör ruhla üzerlerinde taşıyanlar ve kesinlikle ama kesinlikle samimi olanlar. Birini izliyorsam, izlemekten sahiden keyif aldığım/alacağım içindir. Yoksa beni takip eden birini sırf beni takip ediyor diye takip etmek bana göre değil.
      Her konuda olduğu gibi bu konuda da yanlış yere bakıyoruz/ yanlış hissediyoruz. Yozlaştık bence, nezaketimizi kaybettik. Yazmaktan keyif aldığım bu tek yerde bunu kaybetmemeye niyetliyim.
      Eminim söylediklerimin hepsini kalben anladınız siz 🙂
      Birlikte olalım yeter bana 🙂
      Ama evet, keşke daha çok insan bu kadar emek verdiğim bir şeyi daha çok okusaydı. Bunu isterdim ama bunun yolu benim seçtiğim yol değil.
      Kendi doğruma sahip çıktığım için mutluyum.
      Çok ama çoook sevgiler.

  2. SEVİLAY EFSA AKTAŞ diyor ki:

    tam böyle anlattığın bir hesabı takip ediyordum gezdikleri yerleri paylaşıyorlardı ama o nasıl bir gezmek hiç türkiyede değiller sürekli bir yerlerdeler yahu bunlar ne iş yapıyorlar diyordum ki bir photoshopfail hesabında bu hesabın resmini gördüm. Meğersem bu gitmediği yerlere gitmiş gibi yapıp resmini oralara photoshopla koyuyormuş 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      🙂 Hahaha, amma velakin bu yalan dünyayı çok seviyor bizim toplumumuz ben ona şaşırıyorum. Başkalarının çocuklarını bile kendi çocuklarından çok seviyorlarmış gibi davranıyorlar. Ben bu sahteciliği anlamıyorum işte. İnsan neden kendi olmaktan çıkar? Bu kadar mı ihtiyacımız var ünlü olmaya, tanınmaya, sevilmeye? Burada yazmayı çok seviyorum ama herkes okusun diye bir iddiam yok yazdıklarımı. Yazdıklarımdan keyif alanlar, ruhumuzun bir yerde buluştuğu insanlarla gönül bağı kurmak istiyorum. 🙂
      Dürüst olsak yeter; bir de kendimiz.
      Yorum için çok teşekkürler. Bu arada aramıza hoş geldiniz.

  3. özlem öztürk diyor ki:

    Sosyal medyanın insanları bu hale getirmesi fena bir şey. Paylaşmak çok güzel, gezdiğin yerleri, yaşamındaki keyifli anları, huzur veren köşeleri…. Elbette insanın çocuğundan bahsetmesinden daha doğal bir şey de olamaz. Aynı yaşadığım ülke gibi ig'deki çoğu Türk kullanıcı. Yabancı profiller için bir yorum yapamayacağım. Her şeyi mi mükemmel yapar bu profiller onu merak ediyorum. Hayatlarının her aşaması ayrı bir muhteşemliğe açılıyor. Hiç yorulmuyor, hiç öff demiyor, bir kere bile çocuklarına seslerini yükseltmiyorlar. Öyle mi? Bana hiç sahici gelmiyor. Anneliğin üçüncü ayında kitaplar çıkarıyorlar annelik hakkında. Kızıyorum elbet. Hele keyifle seyrettiğim profillerin izleyici sayıları artınca nasıl da havalara girdiklerini görünce kusasım geliyor. Birileri birileri eziyor. Sana yorum yazan birini (Karşıdaki kaba olmadığı müddetçe) azarlamak bana okulda çocuklara uygulanan şiddetten pek de farklı gelmiyor.
    Elbette sitem var yazdıklarımda. İlk önce kendim için yazıyorum. Ama birileri de sevdiğimi söylediğim bir kitaba yorum yazsın istiyorum. İki oje için onlarca yorum yazan ve reklam yapan insanların olmasından üzüntü duyuyorum.
    İşte öyle.
    Bir ara oturur karşılıklı konuşuruz.
    Yeni yıla az kaldı. Belki, 'mevsim değişir, Akdeniz olur, gülümse' diyorum kendime.
    Başka konulara geçiyorum.
    Öpüyorum seni çok.

  4. Berfin Yalcin diyor ki:

    Özlemcim.. Yazın eğlenceli aslında. Ama sitemlide aynı zamanda. Hem önemli değil diyorsun, hem önemsiyorsun aslında takipçileri ve Yorumlarını. Elbette önemli yorumlar. Pozitif veya negatif. Eğer sosyal platformlarda çok yorum, beğeni almıyorsan bu senin kötü olduğun anlamına gelmiyor. Kendine inan yeter. Yorum yapılmıyor diye okunmuyorsun sanma. Hem ayrıca o senin kişisel bloğun. Önce kendin için yazıyorsun. Kendine notlar bunlar. Var mı ötesi? IG de keza öyle. Sonu k ile biten takipçim olsun ister miydim? Belki evet, ama o zaman kontrolümü kaybederdim, kim bana yaziyor bilemezdim. ve yazık olurdu buna. Az ve öz. Daha samimi, daha içten ve çok daha özel.

    Bak bu yazın neden çok yorum aldı? Hiç düşündün mü?

  5. Yolcu diyor ki:

    Özlem, gülümseyerek okudum yazını. Bebeğini bekleyen bir anne adayı olarak bahsettiğin annelik furyası beni acayip telaşlandırdı, ne yapacağımı şaşırdım. Hem çalışıp, hem evi idare edip, hem çok yabancı olduğum bebek bakımı konusunda bu denli başarılı olamayacağımı biliyorum çünkü. Halihazırda ikisini bile zor hakediyorum. E ben de insanım. Ev-iş arası bile kendime bakmakta zorlanırken o kadar faaliyet arasında koşuşturup, bakımlı saçları ve özenli kıyafetleriyle boy gösteren arakadaşları tebrik ediyorum ama kulvarlarımız farklı sanırım.
    Diğerleri bir yana seni okumaktan çok keyif alıyorum, gittiğin yerleri seninle geziyorum, içtiğin kahvenin kokusunu duyuyorum, okuduğun kitabı merak ediyorum. En çok da yazma konusunda adım adım ilerlemeni takip etmeyi seviyorum. Yüzlerce insandan, özensiz kurgusu olan filtreli fotoğrafa beğeni almaktansa birkaç kişiye kalpten gerçekten ulaşabilmenin daha değerli olduğunu düşünüyorum. Kuzey ve sen benim için örnek ana-oğullardansınız. Ben de oğlumla sizin gibi seyahat edebilmeyi, dünyayı yapabildiğim kadar, gücüm yettiği kadar onunla paylaşmayı düşlüyorum. Sen yazmayı bırakma, olur mu?

    • özlem öztürk diyor ki:

      Çok mutlu oldum şimdi ben. Teşekkür ederim. Hamile olduğunu öğrenince boğazım düğümlendi vallahi. Keyifli bir hamilelik geçiriyor olduğunu varsayıyorum. 🙂 Umarım öyledir. Senin anneliğin, senin bebeğin. En güzeli, kendi yolunu kendinin bulması. Biliyorsun değil mi? Öyle güzel bir şey ki çocuk. Öyle de yorucu, seni senden alan, önceki ben nerede sorusunu sorduran. Her yaşanan zorluğa rağmen de bir gülümsemeyle tüm sıkıntılarını unutturan.
      Sık sık neden yazıyorum diye sorduğumu biliyorsun zaten, değil mi? Senin yorumun cevap oldu bana. Yazdıklarımda birilerinin duygusal anlamda bir şeyler bulması ne güzel. Yoksa gezmeye dair her soru bir kitapçıdan alacağının her kent rehberinde mevcut. Çocukla seyahate çıkarken alman gerekenleri de benim buradan yazmama gerek yok zaten 🙂 Asgari bir zekanın üstündeki herkes bunu anlıyor.
      Ben yazmayı bırakmam ama sen de bize kendinden haber ver olur mu?
      Oğlun olunca da bol bol gez. Yollarda sana nasıl saçını başını yoldurttuğunu, sonra bir gülücüğüyle nasıl dünyaların senin olduğunu anlat. Uyurken fotoğrafını çek, sonra da ''Ohh be! Uyudu da ben de çayımı, biramı içiyorum.''yaz. Olur mu?
      Bekliyoruz.
      Sevgiler

  6. Sittirella diyor ki:

    Len kediylen fenomen olunsaydı iki kediyle 100K yapardım, delisin! 🙂
    Sen kedi alma zaten, kedi alınca seyahat planlarını yirmi kez düşünerek yapmak zorunda kalırsın :)))
    Bi' milyonculardan plastik "Made in China" aksesuar alıp dağıt, posta ücretinin kazanana ait olması şartıyla. "Çekiliş var kızlaaar!" dedin mi fenomen olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyorsun. Yüzde yüz çalışıyor, kesin bilgi 😉

    • özlem öztürk diyor ki:

      Kuzey köpek alalım diye tutturuyor zaten. Biz de, ''Olmaz, biz köpeğe bakamayız.'' diyoruz.
      Yazılarımdan da anlaşılacağı üzere ben Kuzey'e yetişemeyip çocuğu hırpalıyorum. Bir de kedi ya da köpek! Sevdiklerime hediye yolluyorum zaten ama bir halta yaramıyor. Olar zaten beni ben istemeden takip ediyorlar. Dediğin gibi bi' milyoncuya uğrayayım ben. Aslında evde kullanmadığım ojeler falan da var. Ne dersin?

    • Sittirella diyor ki:

      "Olur!" derim 🙂
      Şart koşmayı unutma.
      Bu ojeyi kazanmak!?! istiyorsanız:
      1- blog sayfamı izlemeye alın
      2- gönderiyi blog ve instagram hesaplarınızdan #macerakitabımdaçekilişvar etiketiyle paylaşın.
      3- Paylaşım linkinizi aşağıya "istiyorum" yorumuyla bırakın.
      Asdkdkskaksdkdk

  7. sezer eser perker diyor ki:

    :))) Tamamen katıldığım şahane bir yazı olmuş:)
    Bir şey diyeyim mi? Sosyal medya annelerine asla tahammül edemiyorum. Takip etmiyorum. Ama bir şekilde rastlıyorsun. Bazı firmalar katalog çekimleri için yarışma yapıyorlar, çocuklarını yarışmaya sokan anneler bir de üzerine "nasıl bu çocukk kazanır da benim çocuğum kazanmaz" diye kavga ediyorlar yahu. Bunu gördüm, sahiden gördüm:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Her birimizin çocuğu ayrı ayrı harika. Allah hepsini bağışlasın, gözetsin. Tamam da, bizim bu çocuklardan önce bir hayatımız yok muydu? Ya da bu çocuklar hayatımızdan çıkınca ne olacak? Samimiyetle ben bazen kendi çocuğumdan sıkılıyorum. Açıkça da söylüyorum bunu Kuzey'e. Seninle çok keyifli vakit geçirdim, ödevlerini de yaptık. Şimdi sen ya bir arkadaşınla oyna, ya kendin oyna. Benim kendi başıma kalma saatim geldi diyorum. ''Bana dokunmayın biraz!'' diye de ünlemli cümleler kuruyorum.
      Herkes de maşallah birer prens birer prenses var. Yazık çocuklar da öyle zannediyor kendilerini.
      Eğitim şart, diyeceğim olacak mı bilmiyorum.
      Ama itiraf ediyorum Sezer'cim ben de çocuğu için muhteşem kariyerlerini bırakan bu annelerden çok sıkıldım. İş hayatı çok şey kaybetti onlar yüzünden.
      Öpüyorum.

  8. Çileksuyu Sibel diyor ki:

    Çokkkkk keyifle okudum özlem,eline sağlık❤️❤️❤️Benden de ı.ig fenomeni falan olmaz ki 10 yıldır blog yazarım,blog fenomeni de olamadım,bazen takıyorum ne yalan söyliyeyim,gönülden yaptığım şeyin çok insana hitap etmemesine hatta gayet basit bulduğum Iğdır-blog hesaplarının milyonlara ulaşmasına.Sonra da Sibel,ödüllü yabancı film gibisin diyorum çok insana hitap etmese de bir başka olan(anlayana)… Sen de ig ve blog olarak benim için çok özelsin…bir de ig'de takip isteyip,sen takibe geri dönmeyince takipten vazgeçenler var ya,çok alemler bence.Hiçbir zaman beni takip et diyemedim kimseye,sadece sevdiğim ve istediğim insanları istediğim için takip ettim…iyi ki de öyle yapmışım,az ve öz insanlarla gerçekten özel yerler bence IG ve blogosfer..sevgiler,iyi geceler❤️❤️❤️❤️❤️

    • özlem öztürk diyor ki:

      Bayıldım.
      Hepimiz birer ödüllü yabancı film olabiliriz, değil mi Sibel.
      Elbette birileri seni okusun, yorum yazsın, beğensin istiyorsun. Paylaşma ihtiyacın olmasa zaten oturur defterine yazarsın. Muhtemelen blogun haricinde yazdığın bir defterin de vardır zaten 🙂 Gelip önce takip eden sonra sen takip etmeyince çekip giden izleyicilere takmıyorum bile ben. Çok da umurumda değiller. Mesela kilitli profiller var, nereden ne paylaştıklarını anlayıp takip edeceğiz bu profilleri? Neden takip isteği göndermeyince kızıp gidiyorlar? Bence araştırılması gereken bir konu bu 🙂 Sevdiğim profilleri takip diyorum. Keşke beni takip eden insanlar arada sırada birkaç yorum yazsa da ben de onları fark edip takip etsem diye düşünüyorum. Aynı ortak zevklere sahip insanları bulmak kolay değil sonuçta. Bir de severek takip etmeye başlayıp, sonradan hal ve tavırlarından çok itici bulduğum profiller var. Korkumu yenersem onları takip etmeyi bırakacağım 🙂
      Ben şu takip işinden çok insanların kendilerini düşürdükleri duruma kızıyorum. Devamlı bir kavga bir tartışma var zaten çok izleyicili profillerin altında. Anlamak mümkün değil. En iyisi birbirimizin yazdığı yazıları okuyup mutlu olmaya devam edelim.
      Öperim Sibelcim…

  9. Güven Turan diyor ki:

    Ahahah çok güldüm yahu! 😀 Bazıları nasıl oluyor da başarıyor hiç bilemeyeceğiz sanırım ama Instagram konusunda naçizane birkaç tavsiye verebilirim sanırım (Kelin merhemi olsa). 😀 Devir Vscocam devri, mutlaka indirin ve fotoğrafları onda düzenleyin derim ve fotoğrafların altına #vsco #vscocam etiketini koyun. Etiket konusunda bazı daha büyük yanlışlar var gibi geldi bana. Misal kitap fotoğraflarında #kitap #book etiketi yok #kitaplar var. 😀 Bir de karışık etiketler yerine biraz daha basit ve İngilizce yazmak gerekli. #onceuponaday #gezmeler #doğa yerine #gezi #travel #nature #weekend #life vb.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Tavsiyelerini dinleyeceğim. Amma velakin çok da umurumda değil takipçi sayısı. Takipçi sayısı çok olanları görüyoruz. Kaf dağına çıkıyorlar. Oraya erişene kadar her yol mubah; sonra bir tepeden bakma hali gelip oturuyor üstlerine. Niye yazı yazdıklarını, niye gezdiklerini falan unutuyorlar. Gittikleri yerde gezdikleri her yer sadece yapılması gerekenler listesini tamamlamak ve eksik kalmamak için. Vallahi benim umurumda değil. İg'nin git ediği yerlere değil, canımın istediği ve sürpriz misali karşıma çıkan yerlere gideceğim. Yurtdışında gezerken gittiğim kafede internet var mı diye stres olmayacağım. Tam tersine hayatın tadını çıkarmak için yaşıyorum ben. Kocamla sohbet edip, kaefnin penceresinden dışarı bakacağım.
      🙂 İşte böyle.

  10. yeliz diyor ki:

    Bir vakit facebooktan uzaklaşmıştım. Benzer hisleri ig için de duymaya başladım.
    Bir taraftan sevdiğim kadınlar ve tatlı çocuklarını bir süredir takip ediyorum, hoşuma gidiyor, bir taraftan bıktım ya! Yemin ediyorum bıktım. Etkinliklerinden, celebrity hallerinden, sanatçıların bu kadar paylaşımı yok! Ve birkaç tanesini özellikle az iletişimim olanları sildim, takip etmiyorum. Tamam para kazanıyorlar, anlıyorum, ekmek parasını da o paylaşımlardan çıkarıyorlar belli ki (yoksa bir markaya bu kadar adanmışlık?) ama hedef kitleleri ben değilim! Ben kişisel olarak takip ediyordum, ticari hesaplara döndüler. Neyse…
    Ben sana aynı ana fikirli yazımı iletip kaçacaktım, dolmuşum demek:)
    sevgiler
    http://gununcorbasi.blogspot.com/2014/07/benden-sosyal-medya-fenomeni-olmaz.html

    • özlem öztürk diyor ki:

      Yelizcim,
      Bu yazını keyifle okuduğumu hatırlıyorum. Yine okuyacağım elbet. Geçenlerde de Gülçin'in yazdıklarını okudum. Bu arada çok sıktı bu ig olayı. Oysa keyifli bir şeydi. Biz ig falan derken millet snapchat'e geçti zaten. Sosyal medya güzel de hayatımın kıymetli saatlerini alsın istemiyorum. İnsanı içine çeken dipsiz bir kuyu yahu. Yeni yılla beraber ben de sadeleşeceğim. (Yeni yıl, yeni başlangıç hikayesi) Önceden baby shower olmadan ne yapıyormuş insanlar merak ediyorum. Bir hamile kalıyorlar ultrason fotolarıyla başlıyoruz. Her ay santim santim bebeğin büyüdüğüne tanıklık ediyoruz. Bitmeyen bir hikayeye dönüşüyor olay. Her şey bir projeye dönüşüyor nihayetinde 🙂 Çocuk doğum günü partileri falan. Vallahi ben de çok sıkıldım. Muhteşem bir çocuk doğuramadığım için hem kendime hem Kuzey'e kızıp duruyorum valla :=
      Öptüm

  11. Gulsah Onen diyor ki:

    direk takipçi satın al çoğunun yaptığı şey o yalnız bunu anlamadığımızı sanıyorlar oda ayrı birşey :)) bilmem kaç milyon takipçisi var ama fotograflarını 120 kişi begenmişse anlaki takipçi satın almış 🙂 yani alın teri falan hikaye hırs yapılmış bir durum var ortada 🙂 sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ne saçma bir şey değil mi? Kendimi kandırmak için izleyici satın alacağım.
      İzleyicimin fazla olup olmaması umrumda bile değil. Beni sinir eden insanların kendilerini çok önemli zannetmesi. Muhteşem anne olma, muhteşem eş olma, muhteşem bir şey olma hali. Buyursunlar. Sıkıntı yok. Bir ara bir fotoğrafla ve kısa bir cümleyle kendini anlatma hali hoşuma gitmişti. Şimdi galiba yazma eylemine ve yuvaya geri döndüm.
      Sevgiler

  12. ELİF sarı diyor ki:

    Yahu hakkaten bu Berlin olayı ne? Herkes niye gitmiş? Ne yapalım, biz böyle talılıyoruz buralarda, iyiyiz bence. Sahiden kitap okuyoruz, sahiden anneyiz. Bu da züğürt tesellisi galiba:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Züğürt tesellisi olabilir tabii 🙂 Şaka bir yana ig'yi çok severek kullanıyordum. Herkesin kendine ait farklılıkları var. Bunlar değil mi bizleri özgün kılan, kendimiz yapan? Bir kafe açılıyor, hurra herkes aynı kafede. Bunda da bir yanlış göremiyorum. Elbette sosyal medya güzel şeyleri fark etmemizi sağlasın ama sırf reklam yapmak adına aynı şeyleri üst üste yineleyince tadı kaçıyor bence. En son trend de anne olmak ve bunun kitabını yazmak. Kıskançlık galiba benimki 🙂 Anneliğin kitabını yazamayanlar utansın diyorum 🙂

  13. mavi diyor ki:

    Yorum 2- az önce kahveli kitaplı instagram fotoğraflarına laf eden ben yorumu gönderdikten sonra instagram sayfanıza baktım da amaninn kahveli kitaplı paylaşımınız varmış sizin 😛 acaba diyorum o yorumumu o paylaşımın altına yazsam bir tartışma çıksa alsa yürüse sosyal medya çalkalansa şaka şaka..inanın o türlü yorumlara gelemeyen biriyim kalbim dayanmaz..

    sevgiler
    iyi yıllar

    • özlem öztürk diyor ki:

      Benim de kalbim dayanmıyor kavgaya gürültüye. Gerçek insanlarla sohbet etmek istiyorum. Sevinçleri, hüzünleri, yorgunlukları olan. Samimiyet güzel şey değil mi? Mesela yazdıklarınız benim çok hoşuma gitti. Beni kırmamak için tekrar yorum yazmak için buraya gelmeniz falan 🙂 Kahve, çay bahane ama kitaplar gerçekten nefis. Sizin ig hesabınız ne ki? Ben de bakayım bir yafu 🙂

    • mavi diyor ki:

      buyrunn beklerim..abonelik yollamışsınız 🙂 evet ya kırdıysam gerçekten affola sadece hissiyatımdı bu aynı şeyi ben de yapmışım mesela..Eh o kahveli tatlılı kitaplı paylaşımlara fon olarak yapıyoruz zaten deyip usul usul gideyim ben :))

  14. mavi diyor ki:

    Ben de türk kahvesi eşliğinde konulan kitapları "Kahvemi içip kitabımı okuyorum" ları anlayamıyorum..Ya bir türk kahvesi zaten 3 yudumluk bişi kahve hemen bitiyor. iki kahveden yudum alırken kitaba konsantre olamıyorum ki ben 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Vallahi ben devamlı kitap okuyorum. Bir de devamlı bir şeyler içiyorum. Yemeden çok içmeyi sevenlerdenim. 🙂 İnsanların keyifli anları paylaşması hoşuma gidiyor. Çay, kahve öyle basit şeyler ki. Keşke herkes bu küçük anlarda mutluluk bulsa. Zaten mutluluk da bu küçük keyiflerde. Kendi mutluluğumuz kendi ellerimizde, başkalarında değil. Şimdi ben de gelip sizin ig heabınıza bakacağım. Bakalım neler varmış orada?

  15. İki Balık Bir Kedi diyor ki:

    İçimdekilerin söze dökülmüş hali 🙂 Geçen günkü "sosyal medya" yazısından sonra ben de Berlinci, fuarcı, çantacı kısacası "bir-şey-ci" olma çabasındaki insanları sildim.
    Sadece gerçekten(buranın altı çizili) kitap okuyanları ve yurt dışında çizim yapanları bıraktım, rahatladım.
    Bu ülkede "anne blogger" olmanın haricinde iş yapan insanları görmek istiyorum sanırım artık 🙂
    Sevgiler ve bu yazıyı çok sevdim 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Neden bu kadar şiştik acaba diye düşündüm şimdi. Sanırım keyifle başladığımız bir şeyin amacından uzaklaşmasından olabilir bu durum. Tuhaf ki çok amatör heveslerle başlayan insanlar bile bir müddet sonra izleyici sayılarını arttırınca kendilerini bir şey zannediyorlar. Egoları kişiliklerinin önüne geçiyor ve bağırıp çağırmaya başlıyorlar. Hoşlarına gitmeyen en ufacık bir cümle ettiğinde hemen seni engelliyorlar. Neden herkesin mükemmel olmaya ihtiyacı var? Ne sevimsiz bir şey bu. Ben de ig'den aldığım keyif bittiği için biraz kızdım galiba. Etkinlik takvimine döndü. Herkes birbirini beğeniyor ama tek bir kelam etmiyor. Önceden yaptığın bir yoruma cevap yazan insanlar izleyici sayısı artınca seni görmez oluyor. Aynaya baktığında tek gördüğü kendi kocaman aksi çünkü 🙂
      Bu günler de geçer diyorum. İg biter, snapchat başlar; lakin ben daha fazla koşturamayacağım.
      Sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Yok, dert ettiğim yok açıkçası. Tabii bazıları bu yazıdan dert ettiğimi çıkarabilir ama öyle değil. Sadece çoğunluk her gördüklerinin gerçek olduğuna inanıp, mutsuz oluyor. Bekarken en çılgın insanlar bir bakıyorsun evlenmiş ve nasıl muhteşem bir ev hanımı olduğunu anlatıyor. Sonra bir bakıyorsun çocuk ve hooop müthiş anne! İnsan kendinden utanıyor vallahi. Ben çoğu akşam bugün kendim için ne yaptığımı soruyorum kendime. Sadece çabalamakla geçiyor ömrüm. Hayat herkese başka demek ki 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir