Kaçırdığım güzel şeyler: Öykünün Ev Hali

     ”Pencerenin önüne, çayınızı, kahvenizi, defterinizi, biraz kurabiye ve telefonunuzu alıp uzunca bir süre kalkmamak üzere yerleşin. Bulutların akışını, rüzgârın değişimini, gök gürlemesini, şimşekleri dikkatlice izleyin. Defterinize notlar alın. Beş duyunuzu açın. Yağmur “birdenbire” yağmayacaktır artık öykülerinizde.Gözlem yapmak, yazıyla dünyalar kurmak ve yazının gücüyle okuyucuyu öykünün biraz öncesinin ve biraz sonrasının içinde tutmak yazarın tek sorumluluğudur. Bu özellik de “birdenbire” oluşmaz.”

Tam olarak böyle demiş Füsun Çetinel. Şurada!

Yukarıdaki paragraf bana ilham veriyor. Bu aralar devamlı yazıp, sonra yazdıklarımı siliyorum. Daha önce de aynısını yapıyordum. Bu sefer ne fark var diye soracak olursanız artık sildiklerimi tekrar yazacak gücü buluyorum kendimde. Çabalarsam ileride okuduğumda keyif alacağım, yaptıklarımdan memnun kalacağım öyküler yazabileceğimi fark ettim. Sonra bana yardımcı olacak insanlar var etrafımda. Fazlasıyla içinde olduğumdan yazdığımın dışına çıkıp, oradan bakamadığım anlarda bana fikir veriyorlar, eksiklerimi söylüyorlar. İyi okumayı bilmek gerekiyor, satırlarda yazanları görmek, anlatılmak istenenle anlatılan aradındaki boşluğu sezebilmek, üstü örtülmeye çalışılan gerçekleri saklı oldukları yerlerden çıkarmak…

Füsun Hoca, Yazı Evi’nde Öyküye Giriş Atölyesi’ne başladı yine. Çalıştığım için kahrettiğim zamanlar işte böyle zamanlar. Yazı Evi’nin yeni yeri yazmak isteyeni kendine çekecek güzellikte bir mekan. Moda’daki bu eski apartman dairesi dış kapıdan girdiğiniz ilk anda sizi çarpıyor. Dairelerin geniş ahşap kapıları var. Yıllardır anahtarı çevirip de açtığımız kişiliksiz çelik kapılar gibi değil. Yüksek tavanlar insanda ferahlık hissi yaratıyor. Pencereyi açmak isterseniz pervazı yukarı kaldırmanız ve bir mandalla tutturmanız gerekiyor. Anneannemin seneler önce yıkılmış ve yerine apartman dikilmiş evini hatırlatıyor burası bana. Yine de mekan ne kadar güzel olursa olsun, bir yeri kıymetli kılan şey içindeki insanlar. Evim rahatlığında kahvemi alabildiğim, edebiyattan bahsettiğim bu yeri çok seviyorum.
Her dersten içimde yazabileceğime dair müthiş bir inançla ayrılıyorum. Elimde olsa daha çok zamanımı orada geçiririm. Şimdilik bu mümkün değil.
Vaktimin biraz daha bana kaldığı zamanları hayal etmekten, bu arada da hayıflanmak yerine yazmaktan başka yapacak bir şey yok. Füsun Hoca’nın derslerini de bir yerlerden mutlaka yakalayacağım.
Bugün değilse yarın!

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Kaçırdığım güzel şeyler: Öykünün Ev Hali” yazısında bir düşünce

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir