Bir Paris seyahatinin daha sonuna geldik. Güzel günler hemen geçiyor, değil mi? Bir haftalık tatilin sonunda, ”Bu tatil bana yetmedi.” diyen bir Özlem, ”Bence tam tadındaydı, artık eve dönelim.” diyen bir Kuzey, ” Tamam, sıcak bir havada birkaç günlüğüne tekrar seni Paris’e götürürüm.” diyen bir Selçuk vardı. Hava buz gibiydi, güneş arada sırada kendini gösterdi. Dönüp geriye baktığımda yapmayı hayal ettiklerimin bir çoğunu yapamadan geri döndüğümü fark edip, hayıflanıyorum. Zaman bana hiç yeterli gelmiyor zaten. Ne evimde, ne Paris’te!
Bu gidişimizde Montmartre’da, Sacre Coeur’e birkaç dakikalık uzaklıktaki bir apartmanda bir daire kiraladık. Beğendiğimiz başka evler de vardı ama fiyat açısından bu daire bize çok anlamlı geldi. Evin genel durumunu değerlendirecek olursak fazla bir sıkıntı yoktu aslında. İlk gün eve en kısa mesafedeki metro durağında indik: Chateau Rouge
Metrodan çıkışımızda inanılmaz bir keşmekeşin içinde bulduk kendimizi. Tüm sokağı sokak satıcıları kaplamıştı. Kimi kavrulmuş kabuklu fıstık satıyordu, kimi taze meyve, kimi de uyuşturucu. Kalabalığın içinden sıyrılmakta zorluk çektik desem abartmış olmam. Paris’teki Afrikalı nüfusun tümü sanki burada yaşıyordu. Köşe başlarını tutmuş kılıksız adamlar, ellerinde sigaraları ve içkileriyle volta atan serseriler vardı. Yol boyunca yan yana sıralanmış bir sürü kuaföre denk geldik. Hepsinin içi tıklım tıklım doluydu. Saçlarını taratan mı ararsın, tek tek ördüren mi yoksa tırnaklarını boyatan mı? Paris’in hiçbir yerinde böyle iş yapan kuaförlere denk gelmedim. İlk gün eve ulaştıktan sonra bir daha bu istasyonu kullanmayıp, Montmartre’a çıkan dik merdivenleri kullanmayı tercih ettik. Açık konuşmak gerekirse, hiç tekin bir yer değil bu bölge.
Dönerken bir kez daha merdivenlerden bavul taşımak istemediğimiz için bu metro istasyonunu ve dolayısıyla bu yolu kullandık. Metro istasyonuna giriş de tam anlamıyla bir düş kırıklığıydı benim için. Metrodan çıkışta otomatik göz ile devreye giren ve dışarı çıkışı sağlayan kapıların önünde duran bir adam kapının açık kalmasını sağlıyor ve dışarıdaki grubun içeri biletsiz girmesini sağlıyordu. Görevli kadın da oturup bunu çaresizlikle izliyordu.
Dayanamayıp, ”Bu normal mi?” diye sordum.
”Değil ama ne yazık ki başa çıkamıyoruz.” diye cevap verdi.
Bu gördüklerim de Paris’in başka bir yüzüydü. Kendi adıma şöyle bir sınır çizdim. Benim için Paris’te konaklanacak son bölge Montmartre sınırının ötesi olmayacak bundan sonra.
bizde onumuzdeki hafta bir Paris gezisi planliyoruz 4 gunlugune 🙂 bu benim 5. gezim olacak ama bu sefer cok daha farkli annem ve kizimla beraber…otel konusunda booking.comdan bir iki yer ayarladik ama beni de meuhit korkutuyor guvenli mi vs diye. republic taraflarini onerir misiniz acaba ?
Republic bölgesinde sıkıntı yaşayacağınızı düşünmüyorum ama yine de birçok yere yürüyerek gidecekseniz daha merkezi yerler seçebilirsiniz. St. Germain benim en favori mekanım. Kitapçıların, kafelerin arasında. Montparnasse yürüme mesafesinde, Lüksemburg Bahçeleri dibinizde. 🙂
Ozlem hn bu gidisimde ev kiralayip kalinca sizin Parisi neden bu kadar cok sevdiginizi daha iyi anladim…marketten alisverisini yap gel pencereden disari bakarken elinde kahven ne guzel bir keyif ya….
Ah!Sen yaz Özlemcim bol bol iyisi, kötüsüyle Paris'i…
Natali son gün yüzümü görmeliydin 🙂 Dönüyorum diye acayip sinirliydim. Selçuk'a salça olup durdum devamlı. Uçaktan inip de evimin kapısından içeri girene kadar yüzüm gülmedi. Saat 12.00 demli bir bardak çay koydum da kendime, ancak düzeldim.
Ruhumun bir parçasını emanet edip Paris'e, döndüm yine kürkçü dükkanına 🙂
Paris' e bir kez gittim Özlem.Gittiğimizde tur rehberimiz bizi bu bölge için uyarmıştı ama abarttığını düşünerek dikkate almamıştım, demek doğruymuş.Bu arada seyahatini instagramdan takip ettim ve her anından keyif aldığını buradan hissettim inan. Umarım bir gün Paris'te uzun süre yaşama şansı elde edersin Özlemcim.
Etnik grupların yoğun olduğu bir bölge. Hayatın kolay olduğunu düşünmüyorum elbet; herkes bizlerin olduğu kadar şanslı da değil elbette. Ama yine de farklı bir şey, bir çaba görmek istiyor insan. Kolaycılık böyle yaşamak ve bence hiç hoş değil. Bu bölge benim tanıdığım Paristen çok farklıydı. Yazıda da dediğim gibi sınırlarımı çizmiş oldum böylece, tecrübe oldu yani 🙂
Gamzecim, inşallah güzel dileğin gerçek olur bir gün. Daha uzun bir zaman aralığında, kendime ayırdığım bolca zamanımla dilediğim gibi bir yaşam kesitine sahip olurum bir gün, Paris'te. Hepimizin dilekleri gerçek olsun diyorum ve seni çok öpüyorum.