”Çelınç varmış!” Benim de yapasım var vallahi- Gün:1

Fermina‘da gördüm önce. Saçaklı, challenge’ı başlatmış. Sonra giderek çoğaldı düelloya katılanlar. Benim de içim kaynadı.

Tamam, hiçbir şeye tam anlamıyla zaman ayıramıyorum, yetişemiyorum ama gönlüm de her şeye bulaşmayı istiyor işte. Annem ben daha küçükken bu huyuma çok kızar, ”maymun iştahlı” derler senin gibilere diye söylenip dururdu bana. Her gün okuldan başka bir istekle gelirdim: Koroya katılmak istiyorum, hafta sonu folklor kursu açılıyormuş, arkadaşlarım mandolin kursuna gidiyor…. gibi isteklerim annemin çatık kaşlarıyla karşılaşırdı. Gerçi az önce saydığım her şeye bulaşmış olduğum düşünülürse, istediğim her şeyi de cebren ve hile ile almışım bizimkilerden.
Bu arada, konuyu dağıtmak da en iyi becerdiğim işlerden.

Efendim, neymiş ilk soru?

Müzik listemizdeki ilk on parçayı ve nasıl hissettiğimizi paylaşacakmışız. 

Şimdi bu şarkı sıralama işleri bana çok zor gelir. Bir şey sorulduğu zaman bildiğim şeyi de unuturum zaten. Karışık çalacaktım aslında listeyi ama işime gelmedi pek. Zaten çok sevmediğim bir şarkı gelince geçiyorum ben o şarkıyı hemen. Diyeceksiniz ki şimdi siz bana: Sil o zaman.
Hehe, tembellikten şekerim. Tembellikten silmiyorum.

1) James Blunt- Same Mistake
Sabahları yürüyüş yaparken James Abi çoğu zaman yanımda yürüyor oluyor. Nerdeyse tüm şarkılarını seviyorum. Sesi bana nefis geliyor. Sokakta görsem koşup alnından öperim. O kadar seviyorum. Açık ara en sevdiğim şarkısı, Same Mistake. Her dinlediğimde hata yapasım, ”Hata yaptım ulan, ne var bunda?” diye bağırasım geliyor. Öyle iyi geliyor bu şarkı bana.

2) Michael Buble- That’s Life
Michael’ın da nerdeyse tüm şarkılarını seviyorum. Hangisini seçsem diye düşündüm uzun uzun. Bu istede başka Michael şarkıları da çıkabilir yani karşınıza ama ”That’s Life” yine yaşamla ilgili, hayatı bana her unuttuğumda hatırlatan ve şükür duygularıyla dolduğum bir şarkı. Yaşlanıyor muyum ne?

3) Michael Buble- Home
Seviyorum bu çocuğu. Şarkı adından da anlaşılacağı gibi özlem, aşk, ev kokusu taşıyor. Dinlerken hayallere dalıp gidiyorum. Valizimi hazırlıyorum, sadece gerekli şeyleri alıyorum yanıma, evdeki tüm muslukların kapalı olduğundan, fişte bir şeyin kalmadığından emin olup yola çıkıyorum.

4) Edith Piaf- Non, Je ne Regrette Rien
Tartışmasız şu dünyaya gelmiş en güzel kadın sesidir kendisi. Kimse onun gibi içten söyleyemez benim için. Pişmanlık yoktur kitabında. Şarkıyı dünlerken neler hissettiğimi keşke anlatabilsem. Edith, başka bir şey benim için. Paris sevdamın ses olmuş hali.

5) Edith Piaf- La Vie en Rose
Bu listede bolca Fransızca şarkı olmasının bir sakıncası yoktur herhalde. Eşi dostu kandırmaya da gerek yok. Oğlanla ortak noktamız olsun diye Katy Perry, Taylor Swift denemelerin oluyor sıkça ama yok! Benim gerçek dünyam yalnız kaldığımda ortaya çıkıyor hemencecik. Mutlu hissediyorum bu şarkıyı dinlerken. Bir de ülke değiştiriyorum. 🙂

6) Stacey Kent- Jardin d’hiver
Dönüp dönüp ardından koşturduğum bir kadın sesi varsa, o da Stacey Kent. Huzuru kollarında, şarkılarında buluyorum. Kafam boşalıyor, içimdeki sıkıntılar hafifliyor. Dertlerimden arınıyor, hayat daha kolay geliyor.

7) Nina Simone- My Baby Just Cares for Me
Kendisi benim güzeller güzeli Nina’mdır. Öyle severim. Laf söyletmem, söyleyeni oyarım. Dünüm, bugünüm, yarınımdır. Sanırım vazgeçilmezimdir. Hep daha çok yaşamasını hayal ettiğimdir desem, onu nasıl sevdiğimi anlarsınız, değil mi? Yukarıdaki şarkı sadece sevdiklerimden biri.

8) Passenger- Let Her Go
Şükür ki oğlumla bir yerlerde buluştuğumuz oluyor. Passenger, ikimizin müzik listelerinde de yer alan bir grup. Son zamanların keşfi benim için. Ama belli ki hayatımıza girdiler ve artık hep aramızda olacaklar çünkü naifler. İnsana inanç ve umut veriyorlar. Onları dinlerken dünyada hâlâ iyilik varmış gibi hissediyorum.

9) Damien Rice- Blower’s Daughter
Dünyayı güzel kılan böyle içten sesler midir? Bilmiyorum.
Bu şarkıyı her dinlediğimde ağlamak istiyorum. Peş peşe dinlemek…
Şimdi ne hissettiğimi yazarken bile tıkandım, boğazıma bir yumru geldi, oturdu. Damien Rice İstanbul’a geliyormuş. Gitsem mi acaba?

10) Feridun Düzağaç- Tüm şarkıları
Seviyorum Feridun’u o kadar! Bir gün konserine de gideceğim elbet, o kadar! İçip, kesinlikle sarhoş da olacağım. Hatta kusabilirim bile. Hiç sorun yok.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

”Çelınç varmış!” Benim de yapasım var vallahi- Gün:1” yazısında 2 düşünce

  1. SaÇaKLı diyor ki:

    bu meydan okumalar hem uğramadığım köşeleri bulduruyor hem de kendimize dair unuttuklarımızı hatırlatıyor sanırım… müziklerin arasından ordan oraya giderken çoktan dinlemediğin eski arkadaşını bulabiliyorsun… ne kadan güzel! 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Seninle aynı fikirdeyim. Blogun ilk yıllarında etrafta daha çok dolanır ve daha önce denk gelmediğim bloglara denk gelir, takibe alırdım. Sonra yıllar içinde ara ara bloga ilgimi yitirdim, ara ara gaza geldim, bir durup bir koştum yani. Her şey nasıl karışıksa benim kafam da öyle karışık aslında. Meydan okuma işi, Fermina'dan sana getirdi beni. Ne iyi etmişsin.
      Bir de yazmak iyi geldi. Hiç düşünmediğim şeyleri yazarken buldum kendimi. Hızla diğer üç günü yaptım. Bugün belki bir üç gün daha yazar, yakalarım sizi.
      Öperim çok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir