Her kitabın okunacağı kendi özel zamanı var!

Her kitabın okunacağı özel bir zaman var.
IKEA’dan alınma kitaplıklarımızın içinde, çalışma masasının üstünde, salondaki köşe sehpada okunmayı bekleyen onlarca, yüzlerce kitap var. Evde bunca okunmamış kitap varken kitap almaya devam ediyorum.
Bazı kitaplar sıcak yaz günlerini, bazıları ılık bir eylül sabahını, kimisi de lapa lapa kar yağan bir kış gününü bekliyor. Kimi kitapların ilk sayfasında ummadığım bir ayaz yüzümü ısırıyor, bazı sayfalarda tuhaf bir cümle sayfanın içinden çıkıp beni sımsıkı kucaklıyor.
Şimdi New York’a gitmeye az bir zaman kalmışken kitaplığın önünde gezinip durmam bu yüzden. New York’a yakışan kitapları bulmak için dolanıyorum. Haziranın ilk günlerine ve gdeceğim yere yakışan kitabı/kitapları bulmak hedefim.
Paul Auster yolculuğuma ve öncesine en yakışan isim. Kış Günlüğü, birkaç kış öncesinin kısa, soğuk gecelerine çok iyi gelmişti. Kırmızı Defter de karamsar ruh halime.
Ne zaman içim daralsa, konusu ne olursa olsun bir Paul Auster romanı alıyorum elime. Bu kadar sevdiğim bir yazarın tüm kitaplarını peşi sıra okumamamın tek nedeni yazdığı her şeyi tüketmekten korkmam.
Paul Auster benim için can simidi, nefes darlığımın çaresi.
Hayatımızı şekillendiren rastlantılar açık açık dile gelmese de, Auster’ın satırlarından bana ulaşıyor. Rastlantılar, insanın kendine inanmasını kolaylaştırıyor bence. Tabii ya, her şey elimizde değil, öyle değil mi? Rastlantının içinde taşıdığı şans faktörü yaşamı kolay kılıyor. İnsanı hafifleten, sıkıntılarından arındıran bir hoşluk taşımıyor mu sizce de yaşama teslim olmak.
Sırf bu sebepten Paul Auster, karanlık gecenin sabahındaki gün ışığı gibi geliyor bana. her yeni gün başka bir şeye gebe olabilir.
New York seyahati aklıma düşünce Sunset Park’ı alıyorum elime. Hayat tesadüflerden ibaret ya, dünyanın bir ucundaki Paul Auster’a duyabileceğini umut ettiğim bir sesle, ufak bir mesaj iletiyorum.
Bir zaman sonra oralarda bir yerde olacağım Paul Auster! Kim bilir belki bir kafede ya da Sunset Park civarındaki bir sokakta denk düşeriz. Yanına gelip de bir imza isteyecek cesaretim olmasa da, seni gördüğüme ve rastlantıların gücüne dair anlatacak ne müthiş bir hikayem olur.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Her kitabın okunacağı kendi özel zamanı var!” yazısında 4 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ben ilk olarak New York Üçlemesi'ni okumuştum ve anlamamıştım. Olayları birbirine bağlamayı başaramadığım gibi 'Paul Auster'ı herkes anlarken ben niye anlayamıyorum?'' diye de kendi kendime sormuştum. Hatta buralarda bu konuyla ilgili bir yazı yazdığımı hayal meyal anımsıyorum.
      Kendisinden vazgeçmedim ama.
      Tek bir kitap karar vermem için doğru olmaz, dedim.
      Kış Günlüğü, Paul Auster'ın otobiyogrofik romanlarından biri ve nefis. Oradan başlayın bence. Çok lezzetli bir kitap. Sonra Kırmızı Defter, ara ara alıp okuduğum harika kitaplarından biri. İncecik zaten. Sunset Park'ı da çok severek okudum diğer nice kitabı gibi. Brooklyn Çılgınlıkları elimde şu an. Çok keyifle okuyorum.
      Hadi siz de okuyun bakalım ne düşüneceksiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir