Gün 13- Çarşamba, fırından çıkan taze ekmek…

Dün gece mesaim uzundu. Akşamın bir saati, -hangi akla hizmet bilmiyorum-, ekmek mayamı çoğaltırken “Hadi bir ekmek yapayım.” diye geçirdim içimden. Aslında bu benim hafta sonu işlerimden biri. Elim hamurun içindeydi, maya da fazlaydı ve evde ekmek yoktu. Mayayı çoğalttım ve kabarsın diye bir köşeye koydum. Elbette stediğim kıvama gelmesi uzun sürdü. Hatta tam anlamıyla kabarması gerektiği kadar kabarmamasına rağmen saat 23.00’de ekmeyi yoğurmaya başladım. Sonraki aşamaları hızlı geçtim. Alelacele gece 01.00’de ekmeği buzdolabına, kendimi de yatağa attım. Uzun uzun yatakta uykumun gelmesini bekledim. Aslında vücudum yorgunluktan ölüyordu. Niyetim sabah altıda erkenden kalkıp evi yeni pişmiş ekmek kokusuyla doldurmaktı. Elbette kalkamadım. Kalktığım da Kuzey okula, Selçuk da işe gitmişti. Fırını ve dolayısıyla döküm tencereyi ısıttım, akşamdan ikiye böldüğüm altı yüz gramlık ekmeklerden birinin üstünü çizip fırına verdim. Nefis bir ekmek olduğu kanısındayım. Çok sıcak olduğu için kesmedim ama ekmekten yayılan koku da ses de çok güzeldi. Akşam eve gidince Selçuk’un eve gelmesine yakın ikinci ekmeği de fırına süreceğim. Hâlâ kocamdan alkış toplamaya çalışıyorum.

Pilatese en son geçen hafta perşembe günü gitmiştim. Bu akşam yine gideceğim. Giderken gitmekle gitmemek arasında bocalasam da işim bitip de eve doğru yürürken ayaklarım bulutların üstünde oluyor. O yüzden içimde konuşan o kötü sesi dinlemeyeceğim. Sonra eve gider, sıcacık duşumu alır ve çayımı içerim. Muhtemelen çayımı içerken Kuzey’le yine mitoz-mayoz bölünme çalışırız. Tekrar edelim, dedi. Pek tabii benim de tekrar etmem gerekiyor. En merak ettiğim konuların başında bu geliyor.

Cuma sabahı beklenen gün. Yazı Evi’ne gideceğim. Koca bir yaz tatildeydim. Şimdi vakti geldi. Duygu çoktan ödevimizi yollamış. Orhan Pamuk’un Manzaradan Parçalar kitabından Babam öyküsü okunacakmış. Öykü müdür bilmiyorum aslında. Şimdi atmayayım burada. Kitabı çıkardım. Okumaya hazırım. Sonra da bundan yola çıkarak bir şeyler yazmam gerekiyor. Umarım yazarım. Masanın başına oturursam yazarım da, önemli olan yazmaya niyet ettiğim güzel kelimelerin beni bulması. Yazıyla ilgili yapmam gereken başka şeyler de var ama herkese dağıtmaktan bana vakit kalmıyor. Buna bir çözüm bulmam lazım ve elbette bu konuda kararlı olmam.

Bugünüm de iş yerinde biraz para hesabı yaparak, biraz müşterilerle sohbet ederek, biraz iş arkadaşlarımla “Yeni ne yapsak?” diye konuşarak geçiyor. Günümün en heyecanlı kısmını fırından çıkan ekmeğin oluşturması da komik bence. Renkli kalemlerle önümdeki deftere bir şeyler karalıyorum ara ara. İnternetten sipariş vermem gereken bir-iki şey var. Birazdan onları halledeceğim. Sonra biraz daha iş, belki araya sıkıştırırsam okumam gereken yazıyı okumak günümün geri kalanını oluşturacak. Saat 15.30 gibi işyerinde çay saati. Mis gibi yeni demlenmiş çay. Az kalmış o saate. Evdeki merdivenin altına koyduğumuz eşyaların da artık yerlerini bulma zamanı geldi. Geçenlerde tavandan kopan cam avize, parçalarıyla birlikte bir avizeciye gidecek. Bakalım umut var mı? Yoksa ne yazık ki çöpe. O zaman ileriki yıllarda bizim de böyle bir avizemiz vardı diye aklıma geldikçe anlatacağım eşe dosta. İyi olmayacak. İnşallah yaparlar avizeyi.
Böyle.
Bugün günü hızlı ve önceden yazdım biliyorum. Eve gidince aklımdaki düşünce için zaman yaratmaya çalışıyorum. Elbette zaman hırsızı Kuzey tüm vaktimi kaplamazsa.
❤️

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Gün 13- Çarşamba, fırından çıkan taze ekmek…” yazısında 14 düşünce

  1. İzler ve Yansımalar diyor ki:

    Ekmeğin kokusu buraya kadar geldi Özlem. Ellerine sağlık, kitaplar, Paris tutkusu, Kuzey'in dersleri, öykü çalışmaları…hepsi ayrı güzel; hayatın içindeki tatlı telaşlar bunlar. Yüreğinden süzülen kelimelerin de fırından yeni çıkmış ekmeğin buğusu kadar sıcacık :)) keyifle okuyorum yazılarını. Sevgilerimle…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Esin, ne tatlı şeyler yazıyorsun. Çok teşekkür ederim. Günler koştura koştura geçiyor ve hep "yapılması gereken" bir şeyler oluyor. Öncelikler, hemen olması gerekenler, ertelenemeyenler… 🙂
      Oysa bugün bir arkadaşımla konuştuk. Hayat, basit aslında. Çay içmekten, mevsimleri izlemekten, sakin yürüyüşler yapmaktan ibaret. Öyle zamanlar diliyorum her birimize. 🙂
      Koşmadan, tadını çıkara çıkara.
      Ekmek yapmak o sakinliği veriyor bana, sükuneti ve sabrı 🙂
      Çok öperim seni.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Yapılacak işlerimiz hiç bitmiyor. Fen bilgisi sorularının içinde kaldık. Bilmiyorum ne olacak halimiz? yine de "İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık." hali mevcut üzerimizde :=)

    • özlem öztürk diyor ki:

      En son ekmeğim ve şimdiye kadar yaptıklarımın en güzeli oldu. Sanırım sonunda kendi reçetemi oturtmak üzereyim. Bir de Amazon'dan aldığım ekmek pişirme tencerem gelsin, hiçbir eksiğim kalmayacak. Teşekkür ederim.

  2. Begonvil Sokağı diyor ki:

    Ekşi mayalı ekmek yapmak istemek ama tembellik etmek, düzenli spor konusunda hep aynı hisler, yazarlık atölyesi heyecanım.. Bir de mitoz konusu, küçük kızım 6.sınıfta bir hücredir gidiyor bizde de. Hayat güzel her anı şükür sebebi, yazma tutkusunda da başarılar bu tutku bir başka..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahahaha, aynı konular etrafında dönüp duruyormuşuz. Ama en çok yazarlık atölyesi ilgimi çekti. Nereye gidiyorsunuz diye sorasım geldi ama elbette cevap vermek isterseniz. Yazı Evi olsaydı belki orada karşılaşırdık. 🙂
      Benim de yarın yazı atölyem başlıyor. Bugün zorla teslim etmem gereken yazımı yazdım. Keşke içimde hiçbir şeye yetememe hissi olmasaydı. Zaman çok şey yapmayı hayal edenler için biraz daha ağır aksın lütfen 🙂

    • Begonvil Sokağı diyor ki:

      Ali Ural'ın yazarlık atölyelerinden birine başladım. Yıllardır istiyordum, şimdi nasip oldu. Çok şey istemek ve yetişememekten ben de muzdaripim. Allah'ım zamanımı genişlendir diye dua ediyorum:)

  3. Gülşah'la Hayata Dair diyor ki:

    Afiyet olsun Özlem'cim.
    Bir ara kafayı ekmek yapmaya takmıştım. Hatta mutfakta koyacak yerim olsa ekmek makinesi almak istiyorum. Kafayı taktım ama denendim mi "hayır". İnternetteki tariflere pek güvenemiyorum.
    Umarım bir gün seninde kitabını alırız ve okuruz. O kadar güzel yazıya döküyorsun ki kelimleri…
    Öperim çok iyi çalışmalar.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Gülşahcım,
      Ekmek makinesi almıştım bir aralar. Hazır paketli ekmeklerden yapıyordum ama ben o ekmeklerden hiç keyif almadım. Ekmek makinesi de bir köşede öylece duruyor. Ekmek makinesinden öte ben kendime hamur yoğurmak için bir makine almak istiyorum. Bunun için de sonunda bir karara verdim. Benim için 1200 gr hamuru yoğurması yeterli. Kenwood'un Kmix modelinin motor gücü en kuvvetli olanını en kısa zamanda edinmek istiyorum. Çünkü bir senedir ya Selçuk ya ben bu ekmeyi yoğuruyoruz. Hahaha 🙂 Selçuk da yoğuruyor evet, yoruluyorum vallahi. Bir de o da çok seviyor ekmek yapma işini. Belki o bu kadar sevmeseydi ben de bu derece ısrarlı olmazdım. İnternetteki tariflere ben de güvenmiyorum. Çok sevdiğim bir arkadaşım var. (bir arkadaşımızın kızı) Ekmeğimin son halini ona borçluyum. Her sorduğum soruya aradığım net cevabı verdi çünkü. Paris'te cordon bleu'da fırıncılık okudu. Yani bu işin de bir okulu var.:) sayesinde her gün ben de yeni bir şeyler öğreniyorum. 🙂
      Umarım o kitap işi bir gün olur. Kısmetse tabii 🙂
      Ben de seni çok öperim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir