Mutfağın Hatıra Defteri

Çocukluğumun mutfağa dair en tuhaf hatırası babaanneme ait. Babamla babaannemin yanına, köye gittiğimiz ilk yalnız seyahatimizdi. Köyün toprak yolundan yürüye yürüye girip de babaannemin bahçesine yaklaşınca babam yorgunluktan bitap bana dönüp şöyle demişti: “Bak babaannen, Karşıdaki yamaçta!”

“Babaanne, babaanne!” diye sesimin çıkabildiği kadarıyla bağırmıştım. Yuvarlana yuvarlana inmişti babaannem bulunduğu yerden. Onca yorgunluğu üstünde taşıyan, yolda ağlayıp zırlayan ben değilmişim gibi ben koşmaya başlamıştım. Yolun sonunda birbirimize ulaştığımız yerde sarılmıştık.  Babaannem ağlamıştı elbette. Biraz saman, biraz güneş, biraz da rüzgâr konmuştu terinin kokusuna.

O yaz, hatırladığım ilk köy yazımdı. Babaannem, dedem, babam ve ben.

Akşamları tek ineğin peşine düşer, Sarıkız’ı babaannemin sevdiği gibi severdim. Babaannem otu ineğin önüne koyduğu gibi ineği sağmaya başlardı. Minik ellerimle ben de denerdim ama asıldığım memelerden bir türlü süt gelmezdi. Mutfaktaki taş ocağın içine kondurduğu isli bir tencerede kaynardı süt. İçine birkaç kaşık da şeker atardı babaannem. Babaannem usulü süt kaynatmanın böyle olduğunu düşünürdüm hep. Yıllar sonra o sütün benim için kaynatıldığını idrak edebildim. Ama beni asıl büyüleyen tavukların altından alınan sıcacık yumurtaların sırf bu iş için kullanılan demir bir faraşın (evet, evet bildiğiniz yerdeki tozları toplamak için kullandığımız faraştan bahsediyorum) üstüne kırılarak pişirilmesiydi ki bir daha asla o lezzette yumurta yemedim.

Leylak Dalı Nurşen Abla’nun çocukluğundan kalan mutfak anıları…

Anneannemle ilgili mutfak anılarımsa sadece anlatılanlardan ibaret. Anneannem babaannemden daha uzun yaşamasına rağmen hiçbir zaman yemek yapacak durumda olmadı. Onun yaptığı likörleri, dondurmaları etraftaki komşu teyzeler anlatırdı. Ben de anlatılanları anneannemin damarlı ellerine yakıştırmaya çalışırdım. O benim için hep kahvesinin yanına yaktığı sigarasıyla var olan  bir kadın. Benim çocukluğum onun aklının benim yaşıma döndüğü bir yaşa denk geldiği için çok kurabiye kavgası yapmışlığımız var.  Çocukluktan çıkıp da dile gelen her şey çok güzel.

Mutfağın Hatıra Defteri- Leylak Dalı
Mutfağın Hatıra Defteri- Leylak Dalı

Mutfağın Hatıra Defteri, böyle bir kitap. Sevgili Nurşen Ablanın kaleminden çıktığını hepimiz biliyoruz değil mi? Bir çocuğun gözünden dile gelmiş, çocuk kalbiyle yaşayan nice hatıra… Yazıların hepsinde hem yoğun bir Ankara havası hem de bu kitapla birlikte sonsuza dek mühürlenmiş bir vefa duygusu var. Nurşen Abla’nın çocukluğu kadar geriye gidemesem de kitabın arkasındaki cümle unuttuğum bir hissi uyandırıyor bende de. Tıpkı ifade edilen gibi benim çocukluğumda da “dar ve sabit gelirli” ama “kimsenin yoksul olmadığı” bir dünya vardı bir zamanlar. Mutfakta hayat bulan hikâyeler, tadına doyulmaz sohbetler, kuzine sobanın üstünde pişen yemekler… Müyesser Teyze’nin ekşi mayalı ekmeğiyle ekmek yapmaya başladığım ilk zamanlardaki ekşi ekmeklere, oradan da babamla annemin birlikte kotardıkları karnıyarık turşusu ve bilumum turşuların kokusuna karıştım. Başka birinin anılarında kendi anılarını bulmak, kavuştuğun anıların büyüsüyle gülümserken kayıpların burnunun direğini sızlatması ne tuhaf.Yemekler kadar anılar da çok lezzetli Mutfağın Hatıra Defteri’nde. Çok sevdiğim, hayatıma şans eseri girmiş Nurşen Abla’nın kitabı için söyleyeceğim sözcükler, kuracağım cümleler hep eksik kalacak biliyorum; zira insan çok sevdiği birine olan hislerini sözcüklerle anlatamıyor. Yemekle aramdaki ilişkiden olsa gerek, kitabın başındaki bir cümle gülümsetiyor beni: “Mutfak mabedim olmadı, anı defterim oldu.”

Leylak Dalı: Mutfağın Hatıra Defteri

Sanırım ben de böyleyim. Yapılan yemekten çok yemeğe karışan sohbetleri, telaşları, masada atılan kahkahaları seviyorum. Afiyet olsunlar’la, eline sağlık’lar aile sıcaklığını getiriyor aklıma. Her ne kadar Mutfağın Hatıra Defteri küçük bir kızın çocukluk anılarından oluşuyor olsa da içinde bir sürü de yol hikâyesi var. Dedenin bahçesine, halanın evine, doğum günlerine, sünnetlere uzanan tüm hikâyeler insanın yüzünü güldürüyor. Yüzümde kocaman bir tebessümle kuzenin alnına uçarak konan takunyayı  okuyorum. Kendi kuzenlerim, dede evindeki buluşmalarımız, kavgalarımız ve oyunlarımız geliyor aklıma.

Tıpkı küçük kızın arada bir yolunun düştüğü dedenin bahçesinin bir hayal olması gibi kendi çocukluğumun da hayallerin arasına karışması yitip giden zamanı ve nice sevdiklerimi anımsatsa da bana, çocukluğun ne güzel bir yer olduğunu düşünüyorum.
Bir de ne kadar lezzetli.

Canım Nurşen Ablacım, Leylak Dalım, ne güzel bir kitap yazmışsın. İyi ki yazmışsın. Seni de içindeki küçük kızı da öperim. Bilesin?

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Mutfağın Hatıra Defteri” yazısında 21 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Çok sevindim beğenmene Özlemcim. Aramızdan birilerinin kitap yazması ne güzel bir şey. Öylesine mutlu oldum ki 🙂 Güzel yorumun için de ayrıca çok, çok öperim seni. Benim daima herkesi yüreklendiren güzel arkadaşım benim. ❤️

  1. Gamze Esra Ersöz diyor ki:

    Babaannem çok fazla yemek çeşidi bilmezdi ama yaptığı bazı şeyler vardı ki o tadı hala kimsenin elinden alamıyorum. Biri katmer, diğeri de Rumeli usulü mantı.Ah özlem'cim paylaştığın anıların bana babaannemi anımsattı.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Babaanneler ve anneanneler gibisi yoktur bence. Şımaracağın yegane mercilerdir kendileri. O yüzden yaşayanlara allah uzun ömürler versin, çoktan aramızdan ayrılanlara da gani gani rahmet.
      Seni de öperim çok.

  2. İzler ve Yansımalar diyor ki:

    İlgiyle okudum çocukluk anılarını Özlem'cim. Okurken yazını, ben de kendi çocukluk anılarıma doğru yol aldım. Hele ki ömrümün en önemli çağları, anneanne ve babaannelerle birarada geçince…ah ah!. nasıl duygulandım. Mutfak bir evin olmazsa olmazı; hem çok özel, hem de çok şeye tanıklık ettiği için evin en renkli, en afilli köşesi bence de. Şimdi Nurşen Hanımın kitabını daha çok merak ettim. Bir an önce alıp okumak istiyorum. Ayrıca yıllardır takip ettiğimiz blog dostlarımızın birer birer ürün verdiğini görmek son derece sevindirici. Gurur duyuyoruz. Bir kez daha Nurşen Hanım'ı tebrik ediyorum, emeklerine sağlık. Sen de Özlem'cim ne güzel yazmışsın…senin de kalemine, yüreğine sağlık. Sevgilerimle..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Esincim, çok tatlısın. Çok teşekkür ederim. Bazen öyle anlar, öyle satırlar oluyor ki insanın alıp kendi çocukluğuna, kendi mutfağına taşıyor. Eski evlerin taş ve mini minnacık mutfakları. Annemi bizim mutfağımızdan çok anneannemin mutfağın yemek yaparken anımsıyorum. Köfteleri, eti hazırlamış ve mangalın başındaki babama vermiş; o da mutfakta minik minik doğradığı domateslerle, soğanlarla bol sulu kaşık salatası yapıyor ortaya. Babamın elinde tombul bir Efes…
      Anılar olmasa insan bugününe tutunamaz gibi geliyor bana. Nurşen Abla'nın kitabı da beni kendi çocukluğuma götürdü.
      🙂
      Sevgiyle kucaklarım seni Esincim.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Sen de çok, çok güzel bir yorum yazmışsın. Bu aralar uçmuşum ben yine. Yetişemedim bir türlü hiçbir şeye. Okumana sevindim ve yorum yazmana da. Sen de yoğunsun biliyorum. Arada ses ver tıpkı benim gibi 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      D&R çok sinir bir kitapçı da onun için. Bildiğin şekilde her şey bu ülkede de ondan. D&R'a parayı verirsen kitabını direkt çok satanlar içine koyuyor. Daha çok para verirsen de kocaman bir rafı, daha fazla verirsen vitrini senin kitabınla donatıyor. Tek-el Kitapçı. Hiç sevmesem de yapacak bir şey yok. El mahkum oradan alışveriş yapıyoruz. Biraz da yayınevinin ve dağıtımcısının işin peşinde olması lazım. Göndereyim mi sana şekerim?
      Öperim.

  3. Begonvil Sokağı diyor ki:

    Mutfak hikayeleri olmayan var mıdır? Mutfak hikayesi yoksa insan biraz eksik midir diye düşündüm şimdi. Karnıyarık turşuları mesela, İzmir'in meşhur Havra Sokağı'nın girişinde sıralı turşucular da görür niye bu yemekleri dizmişler derdim kendi kendime. Anne bunlar ne diye sormayı akıl edemedim mi acaba? En çok zaman geçirdiğimiz yer olmasa da en sıcak olması gereken yer mutfaklar, hele şimdi daha da önemli. Paylaştığımız yegane anların artık sofralar olduğunu düşününce.

    • özlem öztürk diyor ki:

      İçinde soğan kavrulan evleri çok severim. Kek, ekmek pişenleri de… Mutfak hikayeleri olmayan ev yoktur herhalde diye düşündüm. Ya da mutfak hikayeleriyle bezenmiş çocukluk yoksa o çocukluk biraz buruk olabilir gibi geldi. Şükür ki benim mutfakla haşır neşir olmuş çok anım var ki her mutfakta illa ki yemek pişmesi de gerekmiyor. 13 yıl oturduğum evimde mutfağım mini minicikti. Sonraki biraz daha büyük. Şimdikine yemek masasını koydum. Misafirlerimizi de orada ağırlıyoruz. Yemekten sonra "Hadi salona geçelim." diyorum kimse yerinden kımıldamıyor. 🙂 Tıpkı dediğin gibi şimdilerde sofralar daha da önemli. :=)

  4. Arzu Sarıyer diyor ki:

    Ne güzel yazmışsınız ,kutlarım.Ben de sabırsızlıkla okumak istiyorum ama bizim ilin DR sine halen gelemedi bir türlü…Kilometrelerce mesafelerde çocukluk yaşayan bizler özde benzer anıları okuması o günlere yeniden yaşaması oluyor, güzel de oluyor…Selam ve sevgiler.

    • özlem öztürk diyor ki:

      İnanır mısınız İstanbulda yaşamamıza rağmen iki haftada ulaştı kitap elime. D&R hasta etti beni kitap gelene kadar. Biraz Ayizi Yayınevi'nin de ihmali olabilir mi acaba kitabın dağıtımında diye düşünüyorum. Keşke bir el atsalar. Bu durumda beklemeyi göze alarak internetten sipariş vermek yine de en anlamlısı. Ben de Nurşen Abla'nın anılarında kendi anılarımı gördüm. Çok tuhaf bir his 🙂
      İyi ki yazmış da bizler de okuma şansına kavuşmuşuz.
      Size de selam ve sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Minik minik anılar toplamı nefis bir kitap değil mi Lale Abla? Bu arada senin adın sanın değişmiş yorumda. Fotoğrafsız kalmışsın. Niye ki? Çok severek okudum kitabı. Tabii Nurşen Abla'nın yazmış olması en özeli, en güzeliydi. 🙂

  5. Leylak Dalı diyor ki:

    Özlemikom, Şirinem ne güzel yazmışsın. Kitabı yazarken ne amaçladıysam okurken o gerçekleşmiş ki en çok bundan mutlu oluyorum. Yoksa yüksek edebiyat yapmak ya da yazar olmak gibi bir gayem yok, biliyorsundur zaten. Çocukluk en güzel bahçe ve ne yazık ki büyüyünce beton dökülüyor o bahçeye ama aradaki çatlaktan otlar, çiçekler sızıp sızıp boy veriyor, iyi ki de veriyor. Onları koklarken, toplarken buluşuyoruz işte, en güzeli de bu. iyi ki girmişiz şans eseri birbirimizin hayatına, sevgiyle kucaklıyorum…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Çok severek okudum Nurşen Abla. Ellerine, yüreğine sağlık. Mutfak kokusunu severim zaten; hele ki edebiyatta karışmışsa içine. Benim de kendi çocukluğum, kendi mutfak hikayelerim geldi aklıma. 2017'nin en güzel olaylarından biri bu bilesin: Senin kitabını okumak.
      Sıkı sıkı sarılıyorum sana ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir