Liste 46- Biraz liste, biraz da kitap

52 Liste Projesi

Liste 46- En çok rahatlamanızı sağlayan şeylerin listesini yapın.

Kısa başlıklar altında beni en çok rahatlatan şeyleri yazacağım. Sonra da haftalık hayallerimi yazıya dökmeye çalışacağım. Sıcak suyun altında dakikalarca dikilmek, sonbahar yaprakları ayaklarımın altında çıtır çıtır sesler çıkarırken yürüyüş yapmak, yağmurlu bir günde battaniyenin altına gizlenip kitap okumak, uzaktan duyulan bir müziğin hayatımıza eşlik etmesi, mutfaktan yayılan kahve kokusu, annemin varlığı, annemin hazırladığı sofralar ve yemekler, masaj (bayılıyorum), Kuzey’in kokusu, Selçuk’un varlığı…

Üç Yaşam- Gertrude Stein
Üç Yaşam- Gertrude Stein

Onlarca sebep sayabilirim. Benim #hygge‘lerim işte bunlar. (Kaç haftadır şu kelimeyi bir yerde kullanayım diye çıldırıyordum. Şükür bu fırsatı verenlere.) Seyahat demedim, Paris demedim. Ehh, hem oraları biliyorsunuz, hem de bu iki kelimenin altında huzurdan çok daha başka şeyler de var. Uzun lafın kısası, başımı ellerimin arasına alıp da düşününce en mutlu ve huzurlu olduğum yerin evim, yuvam olduğunu görüyorum. Muhtemelen hepimiz evimizin en huzurlu yer olduğunu düşünüyordur. Seyahati ne kadar çok seversem seveyim, evimde olmayı da o kadar çok seviyorum. Hatta evimin keyfini süremediğim için üzülüyorum da! Öyle ama. Sabahın köründe kalkıp akşamın bir vakti eve dönüyorum. Hava çoktan kararmış oluyor ve evde hep işte geçirdiğimden daha az vakit geçiriyorum. Umuyorum bir gün evimde daha fazla vakit geçirme şansım olur. (Milli Piyango bu sene 61 milyon lira verecekmiş. Bu sene alacağım şu bileti!)

Yazı yazmak da beni çok rahatlatıyor. Gel gör ki sinirli zamanlarımda yazı yazamıyorum. Deftere döktüklerim aynı şeylerin tekrarından ibaret oluyor. Yazarken saf gibi gözlerim sulanıyor; böylece sinirimi törpülemek yerine cilalamış oluyorum. Bu yazdıklarıma güldüğüm tek zaman geri dönüp de yazdıklarımı tekrar okuduğum zamanlar oluyor.

Bugün kasım ayının son günü ve ben tam bir haftadır diyet yapıyorum. Sabah erkenden yine diyetisyene gittim. Durumumdan memnun kendisi. Ben bir haftada beş kilo vermeyi planlıyordum, olmadı. Bu hafta da diyetisyenin dediklerini uygulayacağım. Ondan sonraki hafta malum sıcak şarap içmeyi planlıyorum. ?  Bu kararımda ciddiyim. Elimdeki listeye bakarak yemek yediğimde anladım ki aslında aç olmadan ve gereksiz yere yiyorum. An itibariyle yediklerimin miktar olarak az olduğunu biliyorum ama daha önce yediğim birçok şeyde de biraz kantarın topuzunu kaçırmışım. Gelsin kestaneler, gitsin incirler, kayısılar, hurmalar şeklinde olmuyormuş. Hayatımda ilk defa bunu anlamış oldum. Tabii, her konuda olduğu gibi bu konuda da hırslıyım. Diyet yaparken bile kendini kasan kaç kişi vardır buralarda bilmiyorum ama ben kalori değeri olmayan şeyleri içerken bile on kere düşünüyorum. Sanırım her şey ekmeklerin ve üzerine sürülen sıcak tereyağının suçu. İki haftalık diyetin sonundaki kısa seyahat süper gelecek bana. Umarım verdiklerimi kısacık üç günde geri almam ama hayatın da tadını çıkarırım. Mesela yarın öğleden sonra mango yiyeceğim. Kocam Çin’den buraya kadar mango getirmiş. Benim de onu yemem lazım. Diyet meselesini de hallettiğimize göre gelelim en son okuduğum kitaba: Gertrude Stein ve Üç Yaşam.

Kitabı kitapçının rafında görür görmez aldığımı herkes tahmin ediyordur. Paris, Kayıp Jenerasyon, Hemingway‘in sık sık evine gittiği Gertrude Stein ve Rue de Flerus’taki ev... Bunların hepsi sevdiğim zamana, sevdiğim yere, Paris’te yaşayan Amerikalı expat yazarlara işaret ediyor. Paris’te yazmaya ve yaşamaya çalışan yazarların da hem sıcak bir ev, hem yemek ve içki, hem de Stein’ın eserleri hakkında yapacağı eleştirileri duymak için bu evin kapısını sık sık çaldığını biliyoruz. Şimdiye kadar Gertrude Stein’ın Türkçeye çevrilmiş herhangi bir eserinin olup olmadığından haberdar değilim; ben denk gelmedim. O yüzden Gertrude Stein’ı okumayı çok istiyordum. Kendisine akıl danışan tüm yazarları ya da sanatçıları sıkı eleştirilerle küstüren bu kadın acaba kendi nasıl yazıyordu? Kendisinin edebi dili nasıldı?

Bir paragraf önce bahsettiğim gibi nihayet Delidolu Yayınları Gertrude Stein’ın Üç Yaşam isimli kitabını yayımladı. Üç yaşam, üç kadın, üç öykü… Okuduğum ilk hikâye Stein’la tanışmam için bir vesile oldu. Yinelenen cümleler, tekrar tekrar okuyucuya anımsatılan kişilik özellikleri, günlük hava durumunun aynı cümle içinde sıklıkla kullanılmasıyla bence anlatılmak istenen bir şey vardı. Ben anlamamıştım. Yazarın bildiği bir şeydi sanırım. Kafam karıştığından kitabın arkasını çevirdim, ne yazılmış diye şöyle bir baktım, yayınevinin internet sitesindeki kitap tanıtımından da kitabın, “Kültleşmiş bir ilk eser” olduğunu öğrendim. Denildiğine göre Stein, deneysel yazılarıyla Kübizmin resimde gerçekleştirdiğini edebiyatta gerçekleştirmek istemiş. Bu konuda ahkam kesemeyeceğim çünkü anlamam. Sadece hislerimi size aktarabilirim. İlk öyküde biraz şaşırmış olsam da ikincisini okumaya devam ettim. Aman Allahım! Hayatımda hiç bir öyküyü okurken bu kadar sıkıldığımı, içimden çığlıklar attığımı hatırlamıyorum. Anlam veremediğim diyaloglar sayfalar boyunca devam etti. Sanki ağzımda yutamadığım bir lokma vardı da durmadan aynı şeyi çiğneyip öğütmeye çalışıyordum. Ömrümde edebiyat alanında maruz kaldığım en büyük işkencelerden biriydi dile gelen ikinci yaşam. Bir ara şöyle düşündüğümü anımsıyor: Yazar karşısındaki okuyucunun aptal olduğunu ve yazılanı bir kere de anlayamayacağını mı düşünüyor? Karakterler kendilerini ve konuşmalarını her bir okuyucuya tek tek ezberletmek istermiş gibi soruyordu: Beni tanıdınız değil mi? Ben bilmem kim ve sarı benizli bir zenciyim.

Üçüncü öykü neyse ki biraz daha hafif bir tonda yazılmıştı. Sıkılmış mıydı acaba Stein? Bilmiyorum. “Acaba?” diye düşündüm. “Stein sırf etrafına topladığı edebiyatçılara kol kanat gerdiği için mi böyle bir övgüye layık görülmüştü?”

Gelelim çevirmen meselesine. Öykülerin benim tarafımdan sıkıcı bulunması çevirmenin başarısız olduğunun göstergesi değil. Tam tersi! Çevirmen Gökçe Yavaş kesinlikle zor bir işin altından hem de büyük bir başarı ile kalkmış. Metnin İngilizcesinin ne kadar zor olduğunu tahmin etmek zor değil. O yüzden çevirmeni tebrik etmek lazım. Pek tabii Delidolu Yayınları’na da öyle ya da böyle Gertrude Stein’ı Türkçe’ye kazandırdığı için kocaman bir alkış. Sonunda Stein okuyup merakımı giderdiğim için çok teşekkürler.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Liste 46- Biraz liste, biraz da kitap” yazısında 18 düşünce

  1. şule uzundere diyor ki:

    Benim de vermem gereken bir 30-40 kilom var 🙂 Hiçbir zaman zayıf biri olmadım ama özellikle son 3 yılda işin rengi değişti, obez sınıfına girdim. Bu yaşıma kadar hiç diyetisyene gitmedim. Bana gereksiz geliyordu, kilo vermek için neler yapmam gerektiğini biliyorum, bana ne faydası olacak diyordum ama baktım ki bu işi tek başıma başaramıyorum, yardım almaya karar verdim. Haftaya çok tavsiye edilen bir diyetisyenle görüşmeye gideceğim. Umarım bu sefer başarırım.

    Sen az kilona rağmen ilk haftanda çok iyi sonuç elde etmişsin. Hırsını takdir ediyorum, kilo vermek için kafaya takmak lazım. benim gibi nasıl olsa veririm diye rahat takılırsan veremiyorsun, daha beter alıyorsun.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ah, çok sevindim diyetisyen yardımı almanıza. Ben de üzerimdeki birkaç kiloyu diyetisyensiz veremedim. Benim de önümde gidilmesi gereken bir yol var ama şunu fark ettim ki tek başıma başaramayacaktım.Yol gösteren ve kontrol eden biri olunca daha kolay oluyor. Kilo, ne yazık ki sağlık açısından kötü bir şey. Fiziksel görünümümüzün dışında işin içine sağlık girince daha dikkatli davranmamız lazım. Mesela benim kiloma göre yağ oranım çok fazla. Bu durum şeker hastalığının belirtisi olabilirmiş. (özellikle karın bölgesinde yağlanma) O yüzden hep beraber 2018'e daha sağlıklı girmeye çalışalım.
      Öperim sizi çok.

  2. Gamze Esra Ersöz diyor ki:

    Ben de bazen evimde yeterli zaman geçiremediğim için üzülüyorum ama sonra dışarısı daha cazip geliyor :)Bu arada yaptığın ekmeğin kokusundan bahsetmemişsin Özlem. O da huzur veriyordur diye tahmin ediyorum.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Üç haftadır diyet yapıyorum. Umuyorum ki yeni yıla biraz daha hafif gireceğim. Son iki senede ikişer kilo yapıştı üzerime. O yüzden üç haftadır hiç ekmek yemedim. Kokusu acayip bir şey. Tüm eve yayılıyor ve insana huzur veriyor. Biraz daha sıkacağım dişimi. Sonra hak ettiğim o ekmek dilimini götüreceğim 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Sakin, biraz da sinirlerin yumuşak olduğu bir zaman için uygun bir kitap 🙂 Evde vakit geçirmeye gelince; gezmeyi ne kadar seviyorsam, evde vakit geçirmeyi de o kadar seviyorum. Hele ki İstanbul! Kabul etmek gerekir ki son zamanlarda iyice yoran bir şehir oldu. Ne yazık ki. O yüzden vaktimin çoğunu evde kitaplarımın arasına gömülerek geçiriyorum.
      Sevgiler çok 🙂

  3. Hayat İzlerim, Kitap Sesleri diyor ki:

    Ben de zorunlu diyete başlayanlardanım. İnsülin direncim yüksek çıktı çünkü. Hem de rutin kontrolde çıktı. Ben bazı sıkıntıları menopoza bakarken suçlu insülin direnci çıktı. Neyse ki şimdi işler yolunda. Bilmiyor tabii insülin benim inadimi öğrenecek inşallah. Ama bir de spor yapabilsem. Çok kızıyorum kendime .☺☺

    • özlem öztürk diyor ki:

      Sağlık çok önemli Özlemcim, ihmal etmemek lazım. Ben de pek seviyorum çayımın yanında bir kaçamak yapmayı ama biraz ara vereceğim bu duruma. Bakalım ne kadar sürecek. Niyetim kendimden mutlu olana kadar devam etmek 🙂
      Ağır spor yapmasan da yürüyüş yapmayı ihmal etme. Bir kere adımını attın mı dışarı, gerisi geliyor emin ol. 🙂
      Sevgiler şekerim.

  4. hüznün tadı diyor ki:

    Az kilo vermek hedefinse kilo vermek çok zor oluyor. Bu iki üç kiloyu ben nasıl olsa veririm diye işi gevşek tutuyorsun çünkü. Tabi kilolar gidip gidip geliyor. Ben artık sadece sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Arada bir tartılıyorum. İstediğim kiloda değilsem de fena değil. Kafaya takmıyorum fazla.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Aslında ben de öyle birkaç kiloyu kafaya takmıyordum. Veririm nasılsa diye düşünüyordum ve zaten hep az yiyordum. Gel gör ki karın bölgemde biraz fazla ca gözüme gelmeye başladı yağlanmalar. Diyetisyene gittiğimde "Aaa, sizin hiçbir şeyiniz yok. Maşallah, süpersiniz."dedi. Sonra tartıldım ve acı gerçek ortaya çıktı. Olması gerekenden çok fazla yağ vardı vücudumda. Karın bölgesindeki fazla yağlanma şeker hastalığının belirtisiymiş. Annemde de var ne yazık ki şeker. Hâl böyle olunca diyetisyen yardımıyla o lüzumsuz yağlardan kurtulmaya karar verdim. Diyetimin başındayım daha. İkinci hafta fakat iyi gidiyorum. Çok dikkat ediyorum diyetisyenin dediklerine ve hiç sözünden çıkmıyorum. Çok inatçıyımdır, çoook 🙂
      Hedef sağlıklı yağ oranına kadar devam etmek 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Serpil, süpersin. 20 kilo, bravo 🙂
      Ben de fark etmeden kilo almışım, ufak ufak çaktırmadan. Bir senenin sonunda pantolonlarımı giyince patlayacakmış gibi oluyordum. İkinci haftanın başındayım. Fena gitmiyor. Hedefim 5-6 kilo vermek, sağlıklı bir şekilde ve yaptığım yanlışları fark etmek. Umuyorum ki çok uzun sürmez. Sabırsız yapım burada da kendini gösteriyor. Geçen hafta 1.3 kilo verdim. Yarısı karnımdaki yağlı bölgeden uçtu gitti.Çok mutluyum. Bakalım perşembe günü ne olacak?
      Sevgiler yolluyorum çoook 🙂

  5. Leylak Dalı diyor ki:

    Ben de 15 gündür diyetteyim ve senden daha fazla diyete ihtiyacım olduğu çok açık. 2 kilo verdim, belki biraz da ödem çözüldü ama senin için bir haftada 5 kilo abartılı değil mi? Uzun döneme yaydım ben diyeti, bahara kadar sürdürmeyi planlıyorum yoksa bu diz beni taşımayacak, üstelik bugün biraz tansiyonum yükselmiş, diyetteyken niye yükselir anlamadım, eski düzenimi istiyorum diyor galiba :)Bunlar hep benim için yapılan komplo teorileri, tansiyon, diyet D&R hep bir olmuş bana cephe almışlar 🙂 (paranoyak olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum)Neyse ben gidip limonlu su tüketeyim, öperim…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Bir haftada beş kilo vermek elbette şaka ama hani bir haftada olsa da şu diyet konusu hemen kapansa iyi olur. Diyette olma fikri, düşüncesi ve ruh hali hiç iyi değil. Bir de ben sahiden çok abartı yemem ama buna rağmen kilo aldım ve fark ettim ki atıştırıyormuşum. Eee, şimdi yine o düzene geri dönmek istiyorum. Akşamları güzel güzel bir muzumu yiyordum, yatmadan önce kocaman bir bardak sütümü içiyordum. Hurmaların arasına kahve koyup çayın yanında götürüyordum. İkinci haftanın başındayım. Yediklerime çok dikkat ediyorum. Benim de vücudumda yağlanma çıktı yani görünen iyi fiziğimin altında sorun var. Neyse, yapacak bir şey yok. Sağlıklı olmak için biraz çaba göstermemiz gerekiyor. Sana da bana da kolay gelsin.
      Ve dediğin gibi bu günlerde nedense dünya bana da gıcık galiba. Aynı hissiyatın içindeyim. Takılmamaya çalışıyorum yoksa elimdeki birazcık huzur da gidecek. Bir de haftaya kısacık bir seyahat var. O yüzden dayanıyorum an itibariyle. Şafak:7
      Öperim mis kokulu kadın 🙂

    • SaÇaKLı diyor ki:

      hanımlar maydanoz ayağınıza geldi! 🙂 (evet, ben)
      Bu diz ve bel+sırt ikilisi öyle lanet şeyler ki iki kilo bile az taşısa gerçekten rahatlıyor. 2018'de acayip sağlıklı dolanıcaz etrafta, inanıyorum! 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Saçaklı,
      Kesinlikle sana katılıyorum. Kilo devrimini başlatıyorum! (Hahahah) Aynı şeyleri tekrarlayıp bir türlü başaramamaktan o kadar sıkıldım ki diyetisyene gittim. Ve evet! Atıştırıyormuşum ben. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir