Seyşeller mi dediniz?

Ben böyle hayalin alnından öperim!

Sonsuz gibi gelir bazen bir okyanusun kıyısı ❤
Bazen şöyle oluyor: Sen ne kadar yazmak istersen iste, yazacak kelimeler gelmiyor bir türlü aklına. Yazmak için gereken yalnızlığı, kafanın sakin olma halini bulamıyorsun ne yapsan da! Öğle arasında, kendine ayırdığın hızla ilerleyen bir yarım saatte dökülmüyor kelimeler birbiri ardına. İşin en can alıcı kısmı ise yazamamanın insanın içine dert olması, midesine ağır bir yemekmiş gibi oturması. En azından bende böyle oluyor. Sanki üstüme aldığım bir sorumluluğu yerine getirmiyormuşum gibi bir kalp ağrısı peydah oluyor bana, bir mengeneyle sıkıştırılıyormuşum gibi bedenimin içinde çaresizce çırpınıyor ruhum. Pek tabii herkesten iyi biliyorum ki ruhum yoruyor beni. Yeni yetme bir genç kız, belki de bir ilkokulu çocuğuymuş gibi her istediği olsun istiyor. “Ben şimdi bloguma bir şeyler yazmak istiyorum.” dediğim zaman etrafımdaki herkes de, “Hay, hay canım! Hadi buyur.” diyecekmiş gibi geliyor. Öyle olmuyor tabii. Yapılacak her şey hafta sonunun içine sıkıştırınca da zaman ne bana, ne de şu çekirdek aileme yetiyor.

Nasıl düştün tongaya Mustafa?

Yurttan sesleri dinlediniz sevgili arkadaşlar! Ne de olsa bir blog burası; ara ara dert anlatmadan olmuyor. Bunca yapmak istediğim şey olmasa, bunca zamansızlık derdim de olmaz aslında. Ama ben hep böyleydim. Küçücük bir kızken de listeler yapardım defterlerimin arkasına. Doğum günüm geçer geçmez, bir sonraki senenin davetli listesini hazırlamak için kalemi elime alırdım. Taksim’deki Tüyap Kitap Fuarı‘nın ardından bir sonraki fuarda alınacak kitapları bir yere not etmeye eve dönüş yolunda başlardım. Ben de buyum. Listelerimle, hep aklımda dönüp dolaşan heveslerimle dolaşıp duruyorum kendi etrafımda. Bazen başım dönüyor elbette ama değişen bir şey olmuyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Bu sene seyahat açısından ocak ayına hızlı bir giriş yapmaya karar verdik. ? Son cümleyi yazar yazmaz kendi kendime gülmeye başladım. Elbette böyle bir karar vermedik. Aslında ocak ayında bir seyahate çıkma fikri başka türlü gelişti. Geçtiğimiz aylarda bir arkadaşımızın doğum günüydü. Hep beraber Big Chefs‘e gitmeye ve doğum günü yemeğini burada yemeye karar verdik. Çağlar’ın hediyesini elbette merakla bekliyorduk. İşinin arasında bir hediye almayı beceremeyen Mustafa, günü hızlıca kurtarmak için D&R’a girmiş ve gezi kitaplarının arasından bir kitap almış ve hızlıca paketletmiş. O günü kurtarırken, hepimizden ederi on iki lira olan Seyşeller kitapçığından nasiplendik. O gece gülüp eğlendik. Mustafa’yı takdir ettik ve üstüne birkaç kadeh şarap içtik. Çağlar kitapçığının ona vaad ettiği uçak biletlerinin peşini bırakmadı. Nihayetinde biletler alındı ve hep beraber Seyşeller’e gitmek için hazırlanmaya başladık. Şimdi herkes birbirinin eşinin doğum günü için karısına alacağı gezi kitabının peşinde ? ? ?

Hayat da seyahatler de arkadaşlarla güzel; bazen de yalnız! 

Çok fenayım biliyorum ama zaman zaman da yalnızlığa ihtiyaç duyuyorum. Geçen gün yine kendimi tek başına paris sokaklarında dolaşırken düşledim. Serin bir ılık hava vardı düşümde. Kaldırımlar birkaç saat önce izini bırakıp çekip gitmiş kara bir bulutun ardında bıraktıklarından ıslaktı ve canım feci şekilde bir kahve istiyordu. Hayal değil mi bu? Karşıma çıkan ilk kafeden içeri girdim ve bir cafe au lait siparişi verdim yaşlı garsona. Bir de meyveli tart. (Diyetten gözüm dönmüş vaziyette. Tüm hayallerim bol kalorili bir tatlıyla sonlanıyor.)

Seyşellerde köpek balığı var mı?

İşte şimdilerde bu ay sonunda çıkacağımız Seyşeller seyahatini düşlüyor, kendimce ufak hazırlıklar yapıyorum. İngiltere seyahati öncesinde hazırladığım bavulun uğursuzluk getirdiğine inandığımdan ortalıkta ağzı açık bir bavul yok elbette. Kendi kendime herkesin terliği var mı, mayosu var mı diye sorular sorup duruyorum evde. Kimsenin beni umursadığı yok. Hafta sonu kendi mayo işimi hallettiğime göre, -eee, ne de olsa dört kilo verdim-, mutluyum, huzurluyum. Hint okyanusu kenarında okyanusa gireceğim anı zihnimin önüne getirip, gülümsüyorum. Kuzey’se bol bol köpek balığı videosu bulup, “Seyşeller’de köpek balığı varmış, ben denize falan girmem.” diyerek limon sıkıyor hayallerime. “Köpek balığının işi yok da seninle mi uğraşacak” desem de internette dolaşan bir dolu videoda kıyıya kadar gelmiş köpek balıkları var. Bazen sahiden ağrımayan başıma dert mi açıyorum diye düşünmüyor da değilim. Köpek balıkları ile dalış yapan çok sevgili bir blogger var bu alemde. Aylak İlsu, en sevdiklerimden biri bu alemde. Çok tatlı, çok samimi. Ondaki cesaretin binde biri yok bende. Hâl böyle olunca ben de ona yetişmek için elimden geleni yapacağım elbette. Yemin ediyorum kıyıdan ayaklarımı suya sokacağım. Amme ve lakin, pek sevgili seyahat arkadaşlarımın şimdiden planlarını yaptıkları gibi şnorkelle falan açıklarda gezinmem, hele hele asla ve asla dalış falan yapmam. Kendi oğlumla birlikte yanımızdaki diğer ergeni de kati süratle açıktan denize sokmam. Kim köpek balıklarına yem olursa olsun; seyahatin sonunda alır çocuklarımı dönerim eve!

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Seyşeller mi dediniz?” yazısında 16 düşünce

  1. İzler ve Yansımalar diyor ki:

    Yazının başlığı yüzümde nasıl bir tebessüm hali oluşmasına neden oldu. Harika bir seyahat rotası olmuş bu Özlem. Yerine göre, arada sırada grupla gitmek de keyifli olabilir. Bizim çevremizde bize uyacak hiç kimse yok. Yaşlar ilerledikçe herkesin hayat telaşları da farklılaşıyor. Ebeveynlerin sağlık sorunları, bakımları, çocukların okulları, vs. derken. ..Açıkçası pek de ihtiyaç hissetmiyoruz. Turlarla gidersek şayet, o zaman bir grubun içinde oluyoruz zaten. Size uyan uyumlu arkadaşlara sahipseniz şanslısınız demektir.

    Bence herkesin hayatı kendi gibi, kalbi gibi! Senin de öyle kendin gibi güzel!. Öncelikle insanın karı-koca birbiriyle uyumlu olması, çekirdek ailesinde uyumu yakalayabilmesi en önemlisi. Arkadaşların, birkaç dostun varlığı duruma göre yeterli bence de :)) yakın çevre ise; aman aman! fesatlıklar çok oluyor. İyi niyetli insan öyle az ki!. Kimse kimsenin iyiliğini istemiyor. Yaşadıkların, yaptıkların hep göze batıyor. Kendi hayatlarına bakmazlar!. Ben uzak duruyorum hepsinden. Böyle rahatım.

    Size şimdiden güzel bir tatil diliyorum Özlem’cim. Ama 'Köpekbalıkları' uzak dursun sizden!. sadece ayaklarını değdir suya, bu yeterli oluversin bence de 😉 Bunun yerine konakladığınız tesisin havuzunda yüzersin bu daha şahane olur. Güle güle gidin, güle güle gelin  sevgilerle…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Esin, belki de o yakınlar en yakınımızda durdukları için böyle fesatlıklar oluyor. Başkasının hayatını kendi hayatını ölçmek, karşılaştırmak için kullanmaktan daha fena bir şey olamaz diye düşünüyorum. İnsana mutsuzluktan başka bir şey getirmez bu durum. Yaşım ilerledikçe aynı filmleri tekrar tekrar seyredemez oldum ben. En yakımın bile olsa çekemiyorum artık. Sorun varsa kaçıyorum, görüşmüyorum. Güzel geçirebilecek ne kadar ömrümün olmadığı şu dünyada günlerimi kavga, lüzumsuz muhabbetler ve kıskançlıklarla geçirmeme kararı aldım. Ve şöyle dedim kendime de: Bedeli neyse ödeyeceğim ama aynı kötü kabusları yaşamayacağım. O yüzden yüzümü başka taraflara döndüm artık. Mutlu olmayı, sakin kalmayı seçtim. 🙂
      Jaws'a gelince, uzak dursun benden. Sıcak kumlar, güneş ve okuyacağım kitapları düşünüyorum. La Dolce Vita. Yahu, yaşamak istediğim hayat bu benim. Biraz orda, biraz burda. Esin, Allah inşallah hep gönlümüze göre verir de hep güzel yollara düşeriz. Eşimizle, dostumuzla mutlu sağlıklı günlerimiz olur. Eşim ve Kuzey gerçekten şükür sebebim. Herkesin benim yakaladığım huzuru yakalamasını isterim. İnsanın eşiyle konuşabilmesi, tek başına tatile gitmekten korkmaması (Çok sıkılıyor çiftler yalnız tatilde nedense) nefis. Ve arkadaşlarım. Onlar da birlikte yaşlanmak istediğim insanlar. 🙂
      Zarif sözlerin, pırlanta kalbin için ben sana çok teşekkür ederim. Varlığın bu blogu anlamlı kılıyor inan ki. Çok teşekkürler.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ah, evet Seyşeller 🙂 Ve çok mutluyum ılık sulara, sıcacık kumlara ve güneşe kavuşacağım diye. Umarım kendimizi tavuk gibi kızartmadan güneşin altında geri döneriz. Sonra yine iş 🙂

  2. sezer eser perker diyor ki:

    Köpekbalıklarından uzak keyifli bir tatil diliyorum şimdiden:)
    Güzel olan bir şey dikkatimi çekti Özlem. Arkadaşlarınızla bir anda böyle seyahatler organize edebilmeniz şahane bir şey. Herkesin zevki, ekonomisi, huyu, suyu birbirine uymayabilir çünkü. Mesela bizim çevremizde , biz onlara göre erken evlendiğimizden dolayı, çocukları ufak arkadaşlarımız hatta akrabalarımız var. Bizde tek çocuk varken onlarda 2'şer çocuk var ve çocuklarla ha deyince plan yapılamıyor. Biz de aslında oğlumuzu büyütmüşken fazla çoluklu çocuklu tatile yanaşamıyoruz:) Böyle bir dengesizlik. Ailecek gezmek de güzel arkadaşlarla da. Benim yerime de tadını çıkar:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Köpekbalıklarından uzak tatil dileğin için teşekkürler; biz de öylesini diliyoruz 🙂
      Sezer bak şöyle yapıyoruz. Uzak destinasyonlar için kapalı bir grubumuz var, on beş kişilik. Kapalı dediysek herbirimizin sevdiği arkadaşları da eğer isterlerse grubumuza dahil olabilirler. Grup, kefil oluyor aslında arkadaşına. Bu ekiple genellikle uzun bayramlarda Vietnam-Kamboçya, Hindistan, Küba gibi uzak yerlere gidiyoruz. İsterse çocuklarımız da geliyor. Ama biz hiç götürmedik Kuzey'i buralara. hem çok uzak, hem çok pahalı, hem de tur programı çok yoğun diye. Bir de ara ara bizlerin de çocuksuz olmaya ihtiyacı oluyor. Şimdilerde Kuzey 13 yaşında ama bu seyahatlerde öyle değildi. Sabahın altısında kalkıp gece yarısı dönüyorduk ve akşamları da ahali ya casinolara ya da gece kulüplerine gidiyordu. Bu grubumuzun dışında çekirdek altılı bir grubuz. Hepimiz hemen hemen aynı yaştayız. Bir çiftimiz çocuksuz, biz ve diğer çiftin aynı yaşlarda çocukları var. Çocuksuz çiftimiz (Ki kendileri yukarıdaki çift olur) bizim çocukları çok seviyoruz ve sağ olsunlar hep gözleri, kalpleri çocukların üstünde. Ben geçenlerde "Bu çocukları sevmeye gelince seviyorsunuz ama tur parası biz üçerli aileler olduğumuz için bize fazla geliyor, toplam maliyeti bundan sonra üçe bölelim." dedim. Ona bile razı geldi. 🙂
      Ama birlikte seyahat kolay bir şey değil haklısın. Ortalama bir denge bulmaya çalışıyoruz. Bizim bayram tatili sıkıntımız ok mesela (izin derdimiz yok), onların tarihine uyuyoruz. Onlar biizm başka bir şeyimize uyuyorlar. Yuvarlanıp gidiyoruz öyle 🙂 Küçük çocuklu ailelerle seyahate gelince: Deli misin, kaç onlardan 🙂 Ben büyüttüm, kusura bakmayın diyorum. Sahiden çok zor. Çünkü yapmak istediklerin, yiyeceğin yemekler, dediğim gibi akşam bir kadeh içeceksen falan çocukla, hele ki küçük çocukla imkansız. Vallahi o arkadaşlar çocuklarını büyütene kadar ayrı tatiller yapacağız. 🙂
      Şükür ki arkadaşlarım çok tatlı ama arada kavga ediyoruz tabii.
      Son cümlem. Aileyle ayrı tatil de çok güzel. Beraber dolaşmak, sohbet etmek, İstanbulda bulamadığın zamanı yaratmak. Nefis.
      Ama karı koca yalnız gezmek de başka bir tat.
      hepsini yaşayarak hep tatillere çıkalım o yüzden 🙂
      Öperim çok çok

  3. pelinpembesi diyor ki:

    Özleemm
    Gerçekten aniden en güzeli gerçekleşmiş , umarım herşey rastgider
    ve yollara çıkarız. Liste yalnızca hangi kitapları alacağım, hangi
    filmi izleyeyim diye unutmamak için yapıyorum. hayallerim hep zihnimde.
    ama hayat bu diyorum her an herşey olabilir. sonuçlarına katlanmak mecburiyetinde
    oluyoruz. böyle olacak diye de kafamızdan planlarımızı hayallerimizi de silemeyiz ya. bizimde 23 gibi bir seyahatimiz var. benimde totemim bu işte,
    kimseye nereye gideceğimizi söylemek istemiyorum. ama ipucu
    biz de mayo hazırlıyoruz 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Aaaa, merak ettim bak ben şimdi nereye gideceğini? Neyse az kaldı; nasıl olsa İG'den takip ederim seni. Aslında sana bir şey diyeyim mi, ben de göze inanıyorum. Blogumu takip edenler değil ay nazarı değer diye düşündüklerim; tam tersi yakınızda olanlar ve ne yazık ki bazı bağlar sebebiyle mecburen bir arada olduklarımız. Kem göz mü bilmiyorum ama bazı sözler kem geliyor bana. "Hayat size güzel zaten!", "Az dolaşın, az kıçınızın üstünde oturun!", "Yine mi tatil?", "Kardeşim ne iş yapıyorsanız bize de söyleyin de bizde yapalım." Hele ki çok yakınlarımdan birinden bir keresinde bir cümle duymuştum, hâlâ ara ara aklıma gelir ve neden cevabını vermedim diye düşünürüm. Keşke, hep keşke diyorum, her birimiz kendi hayatımıza baksak ve sahip olduklarımızla mutlu olsak. Başkasının yaşamıyla kendi yaşamını karşılaştırmak çok mutsuz ediyor insanı. Ne bileyim? Bin türlü insan var işte. Ama güzel şeyleri kıskanmıyorlar hiç. Ay ne güzel kitap okuyor demiyorlar mesela 🙂 Tatil dediğin gibi aniden gelişti ama biz böyle çoook ani karar veririz. Bir yemek sırasında ortada hiçbir şey yokken cep telefonuyla bileti alır, sonra düşünürüz doğru zamanda mı gidiyoruz, fırtına mevsimi mi, vizeli mi vizesiz mi?
      Hayat böyle akıyor işte. Sağlıklıyken gezmek lazım. Bir de şu Karadeniz işini halledebilsem. Oy ne süper olacak. Çok, çok öpüyorum seni güzel Buketim.

  4. Oytunla Hayat diyor ki:

    Vaayyyy süpeeerrrrr :))
    Köpekbalığı deyince bir ürperti geldi yalnız içime ahahaaa 🙂 Hani şu Jaws filmlerinin köpekbalığının sinsi geliş müziği vardır ya yeminle o geldi kulağıma. Nasıl bir korkudur bu allahım :)))

    Sen evet çocuklarınla ayak parmağı hizasında takıl Özlem, biz seni seviyoruz, arkadaşımızı elin balığına kaptıramayız :))

    Şaka tabi ki :))) Çok güzel gez, eğlen, dinlen sonra da bize tatlı tatlı anlat dileğindeyim ♥

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ay şekerim kusura bakma, ben teker teker yorumlara cevap yazarken senin yorumunu atlamışım. Çok özür diliyorum. İş arasında yazınca böyle atlıyorum bazen. Sonra fark edince de çok üzülüyorum. An itibariyle içimden inşallah fark etmemiştir diye düşünüyorum. 🙂
      Ben Küçükyalı'da büyüdüm. Çocukluğumda Altıntepe civarında yazlık bir sinema vardı. Üstü açık olanlardan hani. Küçüktüm, küçücüktüm; annemle babamın beni alıp da götürdükleri ilk film Jaws'tı. Sandalyelerin altına girdiğimi hatırlıyorum. O zamanlar beni o filme götürürken ne düşündüklerini bilmek isterdim aslında. İşte ben böyle bir ebeveyn olmak istiyorum; doğal, korkusuz ve çocuk yetiştirmek konusunda hiçbir kişisel gelişim kitabına yüz vermeyen 🙂
      Şimdi rövanşa hazırım artık. Hihihi 🙂
      Ay o nasıl bir müzikti yahu seniden öyle 🙂
      Çok öperim seni. Yorum için çok teşekkürler.

  5. sonat şen diyor ki:

    Yeni yıla hızlı bir giriş yapmışsın Özlem:-)Pek de güzel olmuş. Her ne kadar mevsim normallerinde seyretmeyen bir hava hakim olsa da memlekette, yine de Ocak ayı itibariyle içinde okyanus, mayo, köpekbalığı geçen cümleler okumak hoş oldu. Keyifle gidin gelin. Güzel anılar hanenize bir sürü tebessüm ekleyin. Aylak İlsu'nun ben de sıkı takipçisiyim. Bir de Pigmelerle Dans bloğunun sahibi Meltem'in ve Rotasız Seyyah Mehmet'in…

    Hayallerinin peşinden giden, hayallerini hayatlarının merkezi yapan insanların hastasıyım:-)Büyüyünce ben de öyle olacağım, umarım…

    Sevgi ve dostlukla.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Vallahi hızla gelişti, ne olduğunu anlamadan biletleri aldık ve umarım bir aksilik olmazsa gideceğiz. Şu dolar/euro böyle olmasa ne atraksiyonlar yapacağım daha ama parite yüzünden cimri oldum çıktım. Moliere'in Cimrisindeki karakter gibi hissediyorum kendimi. Peşinden de Paris'im var. O la la! Dediğin blogların hepsini keyifle izliyorum. Hepsi dediğin gibi çok tatlı. O çok izleyicili bloglardan birkaç tanesini sildim listeden ama! Türk insanının klasik, "Ben neymişim be abi?" durumlarını içim kaldırmıyor. Şuraya gittim, şöylede kız ayarladım kendime havasında olanlar mı ararsın, ben çok ama çok güzelim diye Hülya Avşar pozunda kasım kasım kasılanlar mı dersin,bir de bak ben nasıl da konfor alanından çıktım diyenler var ki içim şişiyor çoğunlukla. (Ne yapayım öyle hissediyorum. Samimiyetsizliğe sinir oluyorum. Üç beş izleyici bulunca ahkam kesiyorlar devamlı) Rumi'den alıntılar bana pek iyi gelmiyor. Sana yazarken bana ne oluyor arkadaşım böyle? Tüm içimi döküyorum. 🙂 Yani bir kitapçığa sebep yola düşüyoruz. İmkanları ayarlayınca hep gitmek lazım zaten. Sonra yaşlanınca, hastalanınca ne kadar istersen iste olmuyor. yeni yazılarını heyecanla bekliyorum. Yaz da okuyalım. Beni de selamsız bırakma çünkü çooook iyi geliyorsun bana 🙂
      Sevgiler Sonatcım.

  6. Adsız diyor ki:

    Benim köpek balığı dalışı hayallerimi gerçekleştirenlere hayran olmayayım da ne yapayım??

    Seyşeller'de bunun için bir önlem alınmıştır diye düşünüyorum. Belki çelik ağ gibi bir şeyler olabilir mi acaba?

    Ve şimdiden keyifli ve bol yüzmeli bir tatil diliyorum.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Köpek balığı dalışı hayali? 🙂
      Yok bizde nerde o hayal? Köpek balığının adını duyunca bembeyaz kesiliyoruz. Oğlan elinde bir cep telefonu devamlı köpekbalıkları ile ilgili şeyler gösterip duruyor. İnternet üstünde okumadığı yayın kalmadı 🙂 Aslında şöyle: Elbette Seyşeller'de köpek balığı var ama resif köpekbalığı denilen türlerden. (Bu türden de aklım çıkar benim ya, herneyse) 1969 yılında bir köpek balığı saldırısı olmuş ve derin deniz dalgıçlığı yapan bir avcı ölmüş. Kaplumbağa yumurtalarını aşırıyormuş. Fakat ne yazık ki son altı ay içinde birkaç köpek balığı saldırısı olmuş ve işin kötü yanı saldırıların hepsi çoluk çocuğun denize girdiği kumsallarda ve kıyının hemen dibinde olmuş. Geçenlerde Seyşeller'e giden bir balayı çiftinden adamcağız kıyıdan 25 metre ileride saldırıya uğramış ve bayağı bir yenerek ölmüş. Oğlan bunları seyredip seyredip bunalıma giriyor 🙂
      Havuz yok mu gideceğimiz yerde diye sorup duruyor 🙂
      Ah, ah, biri de beni cesur bulsun, bir hayran olsun isterdim tabii ama o ben değilim 🙂 Ama yorumu okumak bile süperdi. Yaparım ben Sibelynka, dalarım köpek balıklarıyla! Dalarım di mi?
      çoook sevgiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir