“Neyse halim çıksın falim!” kıvamında bir hafta

Güzellikleri keşfeden “Cuma Şükürcüleri” var blog dünyasında. Huzur, yaşam sevinci ve umut aşılıyorlar bize.

Dün uykuyla uyanıklık arasındaki incecik çizgide aklıma bir cümle gelmişti ve o cümlenin ucundan yakalarsam yazının peşinden başka başka dünyalara girebilirmişim gibi hissetmiştim. “Yarın!” dedim kendi kendime, “Yarın yazmalıyım bunu.” Sonra uykumun arasında sır oldu o cümle. Sabah uyanınca kıymetli bir şeyi kaybetmişim gibi üzüldüm. Peşinden bir bardak çayla, bir dilim ekmek yedim. Cuma sabahlarının cumartesinin bir gece ötede olduğunu haber veren güzel bir yanı var. Biliyorsunuz. Her çalışan, her öğrenci sever cuma günlerini. Ben de onlardan biriyim. Bir de cuma şükürcüleri var. Hâlâ okumayanlarınız varsa lütfen Çilek Suyu‘nu ve Pelin Pembesi‘ni okuyun. Hafta sonuna girmeden insanın moralini düzeltiyor ikisi de. Umudun hep hayatımızın bir köşesinde bizi beklediğini tekrar tekrar hatırlatıyorlar bize. 

Paris'te Sonbahar
Paris’te Sonbahar

Benim haftama gelince. İnişli, çıkışlı, çalışmalı, koşturmalı bir haftaydı. Hayat da böyle bir şey zaten. Hem dümdüz uzanmıyor insanın önünde. Kafayı çok takarsan da daha da karmaşık bir hal alıyor. Çarşamba öğleden sonra blogdan tanıştığım çok güzel bir kadınla buluştum mesela. Başımın üstündeki kara bulutları biraz ötelememe yardım etti bu tanışma, sohbetimiz. Çok yakın arkadaşmışız, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir histi. Saatler aktı. Sonra hayat bir yerden başını uzattı ve evlerimize dağıldık. Çok güzeldi. Ben de bu hafta Işın’la tanıştığıma müteşekkirim mesela.❤️

Haftanın kitabı ve haftanın dizisi

Başka ne yapıyorsun diye soracak olanlar varsa hayatla birlikte sadece aktığımı söyleyebilirim. Paul Auster’ı okumaya devam ediyorum. Akşamları eve gittikten sonra fırsatım olursa ya çayımın yanında eşlik ediyor kendisi bana, ya da yatmadan hemen önce yatakta. Onun dışında Kuzey’le La Casa de Papel’i izlemeye başladık. Ona kalsa hepsini bir günde izleyip bitireceğiz ama yapılması gereken ödevler, okunması gereken kitaplar, edilmesi gereken sohbetler, yazılması gereken mini öyküler var. Hepsi de ayrı keyif.

Geçen gün fark ettim ki nerdeyse iki aydır bahçeye adımımı bile atmamışım. Oysa ki soğuk da olsa engel olmamalıydı bana toprağın üstünde gezinmek. Bu süreçte hep içerden izledim bahçeyi. Yağmura pencerenin sıcak tarafından bakmak, elime çayımı alıp anın keyfini sürmek kışın en güzel yanı bence. İlkbaharın kapıda olması da ayrı bir sevinç öte yandan. Ilık mevsimlerin insanıyım ben. O yüzden etrafın yeşilleneceği, çiçeklerin tomurcuklanacağı zamanı iple çekiyorum. Hem de hiçbir yaz tatili planı yapmamama rağmen. (Yazar burada kendini belli eder.)

Beklenen Elif Batuman Kitabı: The Idiot

Elif Batuman’ın The Idiot kitabını, Yapı Kredi Yayınları Türkçe’ye çevirecekmiş. Bu iyi haber. Ne zaman çevrilir bilmiyorum. Öte yandan Paul Auster’ın tuğla kitabını okuma gayretimden ve başarımdan sonra bir çılgınlık daha yapmaya karar verdim. Anna Karenina ile tanışacağım. Bakalım sevecek miyiz birbirimizi? Sakinken daha cesur oluyorum. Kendimi sınırlandırmayınca da daha özgür. Böyle böyle 2018’in sonunda on tane kalın kitap okumuş olurum. ?

Hafta sonunu biliyorsunuz zaten. Geçen haftanın planı yapılmış ve dilekler evrene savrulmuştu. Her şey umduğumuz gibi giderse yarın kızlar ve sevdikleri şeyler günü. Cumartesi gününü kendime tatilin de tatili ilan ettiğimi evdekilere beyan ettim. Gerisini onlar düşünsünler, değil mi?

Buraya da durum raporumu koyduğuma göre herkese iyi bir hafta sonu dileyip işe geri dönebilirim.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

“Neyse halim çıksın falim!” kıvamında bir hafta” yazısında 8 düşünce

  1. Işın diyor ki:

    Çok incesin Özlemciğim, çok teşekkürler güzel sözlerin için. Ben de çok çok keyif aldım. Tekrarlayabiliriz inşallah. Seyahat telaşından yazmaya fırsatım olmadı. Artık İstanbul’dayım. Aylardır heyecanla beklediğim seyahat uçup gidiverdi. Lizbon’u da Porto’yu da çok sevdim. Çok şükrediyorum görebildiğim için. Hayatımda ilk kez bir ülkede bu kadar çok kitapçı gördüm. Uzun uzun gezemesem de hepsi çok sevdim. Sokaklar, pastaneler, yemekler… Değişik bir ülke Portekiz, çok iyi korunmuş, bütün değerlerine sahip çıkılmış. Bir kez daha Türk şehirleri için üzüldüm.
    Umarım ailedeki sağlık problemleri bir nebze çözülmüştür. Tekrar görüşmek dileğiyle,

    • özlem öztürk diyor ki:

      Kendi şehirlerimize üzülmek ne yazık ki her seyahat sonrası bir klasiğim olmaya başladı. Avrupa ülkelerindeki parkları görüp de kahrolmamak mümkün mü mesela. Çok yorucu geliyor İstanbul'da, İstanbullu da. Sinir küpü gibi herkes. Tamam hayat çok zor falan diyip hak veriyordum insanlara ama artık bu konuyla ilgili düşüncem netleşti. Sinirliyiz, küstahız, hadsisiz; bunun da tek sebebi eğitimsizlik. Bu kanımı kendi adıma netleştirdikten sonra da umutsuzluğum iyice arttı. Bu insanlardan bir halt olmaz çünkü eğitim olmayınca olmuyor. Hangi ülkeye gitsen her köşe başında kitapçı görüyorsun. Büyük kitapçıların yanında öyle çok bağımsız kitapçı da var ki. Biz de D&R vardı (bence beş para etmez bir kitapçı ama mecburiyetten gidiyoruz), yetmedi gitti mesela internetten satış yapan İdefix'i satın aldı. Al birini, vur ötekine. Her şey tekelleşiyor ülkede. Remzi Kitabevine gitmeye bu sebepten devam ediyorum. 🙂
      Gelelim keyifli konulara,
      Ben de tekrar güzel buluşmamız için teşekkür ederim. Seni tanımak çok güzeldi. Seyahatinin keyifli geçmesine de çok sevindim. Ah, tatilin kötüsü olur mu? (Belki de olur ) Tatile giderken günler geçmek bilmiyor, tatildeyse uçup gidiyor. Buna rağmen yeni bir tatili hayal etmek, heyecanlanmak, bunun için planlar yapmak da ayrı bir keyif. Bu tatil bittiyse yenilerine doğru yol alırız biz de: ) Sağlık durumları iyi. İlgine çok teşekkür ederim.
      Sevgiler

  2. şule uzundere diyor ki:

    Anna Karenina çok güzel bir kitaptır. Üniversite yıllarımda üç cilt olarak okumuştum. Sana da sadeleştirilmemiş, tam metin çevirisini okumanı öneririm. Bazı yayınevleri klasikleri kuşa çeviriyor kısaltarak.

    Bende de rüya konusunda birçok kere şöyle oldu: Çok ilginç, güzel, değişik vb. bir rüya görüyorum. Sabah bunu birine anlatmalıyım diyorum. Sabaha rüyadan aklımda hiçbir şey kalmamış oluyor. O zaman çok canım sıkılıyor. Rüya defteri tutan insanlar olduğunu biliyor muydun? Üşenmesem belki ben de tutardım.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Anna Karenina'yı geçen sene uzunca bir zaman internette gezindikten sonra Yordam Yayınları'nın çevirisinden okumaya karar verdim. Umarım doğru bir karar vermişimdir. Paul Auster'ın kitabı bitmek üzere. Çok güzel bir okuma oldu. Severek, her satırından zevk alarak okudum. Umuyorum ki Anna Karenina'da öyle keyifli bir okuma olacak. 🙂 Gece yatmadan aklıma gelenleri yazamıyorum ben. Tembelliğe baksana. Gece yarısında uyandığımı ve rüyamda gördüklerimi yazdığımı hayal bile edemedim. 🙂

  3. pelinpembesi diyor ki:

    Haftasonu bloglara bakamıyorum genelde. Bugün birşeyler yazdın mı diye bakınca
    bu yazını da okumadığımı gördüm. Bizden bahsetmişsin, Sibel öncü oldu ben de
    çok sevdim. hem haftalık bir değerlendirme gibi oluyor, o hafta ne olmuş ne bitmiş. Hoşuma gidiyor hem de güzel yönlerini çıkarıyorum hayatın. yoksa her gün ettiğimiz kavgaları mı anlatsam, ergen krizleriyle başedemeyip benim ağlama krizlerine kapılmamı mı, ya da her gün ağrıyan midemi ve doktor doktor gezmemi mi , ya da ağrılara dayanamayarak tekrar ağlama krizlerimi mi?
    özlemcim yapı olarak zaten tutarsız ve dayanıksız hatta ölümcül karamsarım aslında. şu blog , yazmak, çizdiğim pembe dünya olmasa hiç katlanamazdım zaten

    • özlem öztürk diyor ki:

      Seni öyle iyi anlıyorum ki. Şu ergenlik fena bir şey. Senin durumunun benden daha fena olduğunu biliyorum. Kız çocuk enne ile daha fazla uğraşıyor ne yazık ki. Kuzey bana karşı daha ılımlı olsa da bizde de benzer şeyler oluyor elbette. Bazen koluna dokunuyorum, kolunu çekiyor mesela. İster istemez yaralanıyorsun. Ya da bitmeyen okul, ödev ve play station kavgalarımız. Geçen gün,kalben söylemediğini bilsem de, bir kızgınlık anında "Benim hayatımı mahvettin."dedi. Hayatını mahvetmediğimi, onun da bunu gerçekten söylemediğini biliyorum ama ağladım ben de. Bir şekilde fazla bulaşmadan bu dönemi atlatmak lazım. Sen de biraz daha uzak durmayı dene. (Naçizane bir öneri.) Çünkü ara ara ben öyle yapıyorum. Akşam spora ya da masaja gidiyorum. Ya da bir arkadaşımla buluşuyorum. OLmadı işten geç çıkıyorum. Kendime bir şey hediye etmeye çalışıyorum böyle zamanlarda. Hâl böyle olunca aramız biraz soğuyor, yokluğumu fark ediyor. en son çabalarım da sosyal aktivite yapıp, onu internetten uzak tutmak üzerine. Tiyatro, sinema, dizi izliyorum beraber. Tabii bizimkinin bir Teog beklentisi olmadığı için bunları yapabiliyorum.
      Ah canım Buketim. Nasıl üzüldüğünü anlıyorum. İnsanın tanıdığı çocuk sanki bir süreliğine bir yere gidiyor. İyi haber, ergenliği atlatmış anneler söylüyor, o çocuk bir müddet sonra geri geliyor. Geçecek yani.
      Ben senin blogunu okumaktan çok keyif alıyorum. Hayatın pozitif yönlerini görmeye çalışmanı da hep takdir ediyorum. Ben de senin gibi karamsar bir insanım. Blogum kendimi şarj ettiğim, pozitif insanlarla yenilendiğim, yazarak kendimi iyileştirdiğim bir yer. Yoksa neden yogaya gideyim, neden yazı evinde huzur bulmaya çalışayım? En azından kendimizi bilip daha iyiolmak için elimizden geleni yapıyoruz.
      Ben seni çok seviyorum. Bunu bilesin. 🙂

  4. özlem öztürk diyor ki:

    Şebnem aynı Kuzey gibi düşünüyorum: Bence iki gün iş/okul, beş gün tatil olmalı. Çok ütopik bir şeyin peşinde olduğumuzu biliyorum ama hayali bile güzel oluyor. Bir de sahiden bana, "Al sana bilmem ne kadar tatil, bakalım konuşup durduğun gibi her gün blog yazıp, yürüyüş yapabilecek misin?" diye bir şans verse, ne yaparım diye de merak etmiyor değilim. Çünkü hafta sonları her şeye maydanoz olup, telaştan bir şey yapamıyorum. 🙂
    O unuttuğum cümleleri yazsaydım çok güzel bir kitap çıkardı. Bunu böyle düşünmek çok hoşuma gidiyor 🙂
    Ben de sana çok güzel bir hafta sonu dilerim.

  5. Oytunla Hayat diyor ki:

    Bak bir tanıdık his daha :)) Bazen öyle birşey oluyor ki kafamda yazıyorum tüm noktalama işaretlerine kadar ve şahane bir yazı oluyor. Yarın, akşam, az sonra gibi cümlelerle iteliyorum ve sonuç unutuyorum :)))
    O yazıyı birgün yazarsam şayet kesin dünyanın sonu gelecek :)))

    Cumaları ben de seviyorum çoğunlukla Cumartesi çalışmama rağmen. Ruhum öğrencilik günlerinden kalma alışkanlığına devam ediyor sanırım.

    Mutlu bir hafta sonu diliyorum sana ve aile bireylerine de geçmiş olsun diyorum :)))) Tatilin de tatili kavramını anlamışlardır inşallah 😉

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir