Mayıs 2018

Sizin de benim gibi aklınızın dağıldığı, düşüncelerinizin birbirinden uzak köşelere savrulduğu zamanlarınız oluyor mu?

Ben bu aralar sanki başka bir alemde geziniyorum. Elime aldığım hafif doz kitapları bile bitiremiyor, en sevdiğim şehir Paris’te geçen bir hikâyenin içine dahi dalamıyor; deyim yerindeyse oturduğum yerde kayboluyorum. Tüm sevdiklerimde bir yorgunluk hali var ve etrafımdaki herkesten bir hastalık haberi geliyor. Bölük pörçük uykularımın arasında bir dalıp bir gözümü açıyor; nihayetinde sabah dayak yemişim gibi kalkıyorum yataktan. Akşam oldu mu bir koltuğa kıvrılıyor, bir bardak çay yudumluyor, dizi izliyor ya da kitabımı okuyorum. Hayat, bu aralar sessizce akıyor yanımdan. Geç gelen bahar, beni daldığım kış uykusundan uyandırmak istemiyor olabilir. ? Tüm umudumu ve yaşam enerjimi güneşin hepimizin üstünde ışıl ışıl parlayacağı günlere bağladım.
Bu arada ne yapıyorum peki?
Sakin kalıyorum arkadaşlar! Gazete haberlerine ve televizyona fazlaca bulaşmadan elimden geldiğince kitap okuyor ve her yeni sabahın daha güzel bir sabah olacağını kendime hatırlatarak yola devam ediyorum. Bugünü yaşayamayanların yaptığı şeyi yapıyorum bir de?: Geleceğe dair hayaller kuruyorum. Her akşam yatmadan önce kendimi tekrar düzene sokmam gerektiğini düşünüyorum.  Aynen şöyle diyorum kendime: “Bu sen değilsin Özlem!” Kendime olan inancımı kendi kendime tazelerken kafamın içinde Louis Armstrong mırıldanıyor:

“Heaven, I am in heaven
And my heart beats so that I can hardly speak
And I seem to find the happiness I speak
When we ‘re out together dancing, cheek to cheek.”
Ardından Ella giriyor şarkıya. Louis’nin bıraktığı yerden şarkıyı alıp benim hayallerimin yanına yanaşıyor. O an yatağın başucunda olmayan baş ucu sehpasına lanet okuyorum çünkü o sehpa orada dursa, üzerinde mutlaka bir defter olacak ve ben kalemi alıp hemen aklıma gelen düşünceleri sıralayacağım.
Gece uykuya dalmadan önce aklıma gelen düşünceleri (ki hepsi umut dolu düşünceler oluyor) bir yere yazsam, muazzam bir kitap ortaya çıkaracağıma inanıyorum. Hiç gayretsiz hem de! Ama tembellikten yataktan kalkmıyor, küllerimden doğmamla ilgili olan tüm pozitif düşüncelerimi uykuya teslim ediyorum. Bana inanmayanlar için söyleyeyim. Mutlu olma Sanatı, Ev Düzenleme Sanatı, Beş Adımda Sade Hayat gibi kitapların hepsi gece uykuya dalmadan önce bir görünüp bir kaybolan fikirlerden oluşmuştur. “Dolabındaki beş tişörtle nasıl şık görünürsün?” isimli kitabın yazarı beş parasız biridir; düzenli bir dolabın nasıl olmasını uzun uzun anlatan kimse benim gibi bir tembeldir. Falan, filan… Benim de aklımda böyle deli düşünceler işte. Gece yatmadan önce hep sabah ilk iş olarak etrafta dağınık duran kitapları toplayacağıma, yıllardır düzenlenmeyi bekleyen fotoğrafları düzenleyeceğime, alıp da bir kenara koyduğum çerçevelerin içine konulacak fotoğrafları tab ettireceğime, dağılan dolabımı toparlayıp, kullanmadığım eşyalarımı ayıracağıma dair sözler veriyorum. İç huzuruyla uykuya dalıyorum. Ardından perdenin arasından sabah güneşi gözüme doluyor ve kalkma saatimi yine kaçırdığımı, hemen işe gitmem gerektiğini fark ediyorum.
Oysa yapmam gereken çok şey var. Kafamda yapacaklarımın listesi yoksa ve ben liste maddelerimin üstüne birer birer çizik atamıyorsam ben değilim demektir. Mutsuz olurum. Elim koluma dolaşır, şapşallaşırım. Şimdiki durumum da aynı bu.

Aklıma bir sürü çıkış noktası, yüzümü gülümseten çözümler geliyor ama üstüme yapışan tembellik benimle yaşamaya alıştı ve sanırım beni seviyor. Hâl böyle olunca yapmam gereken onca şey beni bekliyor. Bir türlü başlamadığım ütülenecek eşyaların gün be artarak çamaşır sepetinden taşması gibi bir durumla karşı karşıyayım. Külotları ütülemeyi bırakmalıyım. Hatta atletleri de! Ancak böyle bir yere varabilirim. Ayrıca çarşafları kim görüyor ki?

Tarihe not: Sevgili Akıp Giden Zaman
2018 yılının mayıs ayını bitirmek üzereyiz. Kuzey, cumartesi adı değişip LGS olan sınava girecek. Sonra haziran ayı sınavları var. Önümüzde kısa da olsa bir bayram tatili var. Selçuk’un bir hafta sonra Polonya’daki bir fuara gitme durumu var. Ayak bağı olmayacağıma söz vermeme rağmen bence beni götürmek istemiyor. Ama benim bu seyahate, iki gün kaçmaya çok ihtiyacım var. Umarım bir sonraki blog yazımda Polonya’ya gittiğimi tarihe not düşebilirim. İşte böyle!

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Mayıs 2018” yazısında 15 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Şulecim Kuzey'in sınavı çok iyi değildi. Sayısal ona da zor geldi ama bir açıdan şanslı ki zaten Koç Lisesi'nde okuyor; ortaokulunda. Ve Liseye devam hakkı var. Sadece hazırlık atlama sınavı vardı bu hafta. Pazartesi, salı, çarşamba sınavlara girdi. Bugün de cevabı geldi ve artık 9.sınıf 🙂
      Mutluyuz o yüzden. An itibariyle kendimizi tatile girmiş sayıyoruz.
      Güzel dileklerin için çok teşekkür ediyorum.
      sevgiler

  1. Oytunla Hayat diyor ki:

    O Polonya'ya gidilecek bence. Madem senin ihtiyacın var kader bu sefer pembe gözlüklerini takacak bence 😉

    Kuzey'e başarılar diliyorum. İnşallah emeklerinin karşılığını alır. Çok bilinmezli bir denklemde savaştılar bu sene çocuklar. Sonuçlarını güzel alırlar inşallah. Çokça dua edeceğim size bu hafta…

    Keyifli günlerin, müjdeli haberlerin olsun canımcım ♥

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ay Allahım! böyle sevap vermeyi atladığım için çok utanıyorum. Herkes çocuğuma başarılar dilemiş ve ben karşılığında hiçbir şey yazmamışım. Gerçekten karışıktık bu aralar. LGS, ardından Kuzey'in 9.sınıf için hazırlık sınavını atlama sınavları falan derken kendimizi kaybettik. O sınav senin, bu sınav benim dolaşıp duruyoruz. Neticeler iyi. Duaların için çok teşekkür ederim.
      Polonya hayal oldu. O da gitmedi, beni de götürmedi. 🙂
      Belki de beni götürmemek için gitmedi dermişim 🙂 Duymasın.
      Neyseki Amsterdam'a gittik de bir nefes aldım ve şimdi burdayım işte 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahahaa teşekkürler. Ben sana cevap yazana kadar Kuzey'e sınava girdi; hatta sonuçlar açıklandı. Üstüne keni okulundaki hazırlık atlama sınavlarına girdi ve onlardan geçti. Bugün geldi sınav sonuçları. Artık 9.sınıf öğrencisi. En güzeli de bir anne olarak onun nihayet tatile girmesiyle ben de tatile girmiş oldum. Yani artık saat sabah 06.00'da kalkmak zorunda değilim. 🙂
      Keşke seni buraya geldiğinde görebilseydim. Bir terslik olmazsa ve biz bayramda Londra'ya gelirsek orada görüşürüz belki. Ne dersin?

  2. Çileksuyu Sibel diyor ki:

    Sen asla tembel olamazsin,icinden gelmeyince yapmayanlardansin o kadar.Hem biraz dinlensen,oylesine takilsan ne olur ki?Hos bizim gibi ruhlarda pek de pozitif etki yaratmiyor bu haller.Benim de yapmak istedgim cok sey var,bitirmem gereken bir workbook var ki,hala bir sayfasini acmadim! Bolca yuruyus yapip,dogaya hayran hayran bakmak istiyorum,tum ciceklerin agaclarin,kuslarin adini bilmek falan ama defalarca okusam arastirsam da suzgec beynimde bir iki cins kaliyor.Sonra diyorum Sibel,suzul biraz Peri gibi.Hani iNgilizlerin tabiiriyle floating as a fairy.Perilerini seviyorum:) Sarildimmmmmmmmmmmmm:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Perileri sevdiğini biliyorum. Ben de doğaya karışmak istiyorum. Haftaya bir planım var. Evden ve diğer işlerden sıyrılıp Kıyıköy'a gidelim diyorum. Tabii hafta sonu bu işi halledebilmem için hafta içi bir sürü şeyi halletmem gerekecek. Bu işlerden en sıkıcı ve zorlayıcı olan da Kuzey'e almam gereken birkaç kıyafet. Ayın on üçünde mezuniyet töreni var ve pantolon falan almam lazım. O yüzden bu hafta bu işin içinden sıyrılmak istiyorum. Elbette başarıyla. Sonra belki kısacık da olsa bir road trip'im olur. 🙂
      Kuzey sınavı atlattı. Sayısal pek iyi geçmemiş ama gittiği okula devam şansı olduğu için sıkıntı yok. Şükür o iş de bitti de kurtulduk.
      Şimdi tatili bekliyorum heyecanla. Sıkı sıkı sarılıyorum sana ben de.

  3. sonat şen diyor ki:

    Hayat o kadar hızlı akıyor ki, bence bu hıza uyum sağlamak istemediğimiz için rölantiye alıyoruz bazı şeyleri bu aralar. Bunu da kendi rutinimize uymadığı için büyük olasılık, "tembellik" diye görüyoruz. Çoğul eki kullanarak yazıyorum, çünkü gerçekten böyle hisseden ciddi bir kalabalık var etrafımda. Bazen tembellik iyidir ama. Takılma buna. Liste dışına çıkmaktan, bir-iki tane eksik kitap okuyup, bir o kadar çok film-dizi seyretmekten kime ne zarar gelir? Bence hayal kurabildiğin sürece, işler yolunda sayılır ve hayallerin her zamanki gibi çok güzel…İç çamaşırlarını ütülemeye devam edecek potansiyeli ve Selçuk'u Polonya'ya gitme konusunda ikna gücünü görüyorum sende…

    Kuzey'e bu haftasonu için bol şans diliyorum Özlem'cim. Özletme kendini böyle.

    Sevgi ve dostlukla.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Sonat'cım,
      Bak güzeller güzeli yorumuna bile pazar öğleden sonra cevap yazıyorum ancak. Hafta içi koştururken bir tülü bilgisayara başına geçemedim. Sonra LGS sınavı. Kuzey, okuduğu okulun lisesine devam edecek 🙂 Bu derdi de bir kenara koyduğumuza göre yolumuza devam edeceğiz. Bu yaz bol bol kitap okuyarak geçecek inşallah ? Dün gece arkadaşlarımızla birlikteydik. Nefis bir geceydi bana çok iyi geldi. Kuzey'i de yan komuşuya çakmıştık ? Hep beraber Galata turu yaptılar. Hâl böyle olunca ve Kuzey bir gece ve bir günlüğüne yan komşumuzun oğlu olunca biz de sabah erkenden Bağdat Caddesi'ne kahvaltıya gittik Selçuk'la. Mini bir kahvaltı ve ardından kitapçı gezmesi, biraz yürüyüş iyi geldi bana. Bir de Parisyen kitap aldım. Birkaç dergi ve Knausgaard'ın yeni çıkan kitabını… eve geldik sonra. Çay demledim. Keyif yaptım. Şimdi de bilgisayar önümde yorumlara cevap yazıyorum ve gülümsüyorum.
      Polonya işi yattı. Selçuk da gidemedi. Bayram tatilinde Amsterdam var inşallah. Dişimi sıktım. Umarım Atlas Global'den zorla aldığım biletlerde sorun çıkmaz da gidebiliriz.
      Kendimi özletmemek istiyorum aslında ama olmuyor bazen. Yazacak bir şeyim kalmamış gibi hissediyorum. Umarım kısa zamanda daha keyifli olurum ve yazarım.
      Çok öpüyorum. Sevgiler

  4. Ecehan diyor ki:

    Özlemmmm, çoook tatlısın yine, şepşeker anlatmışsın… Birçok diyebileceğim yerde kendimi de bulduğum için midir nedir pek bi hevesle ve gülümseyerek okudum… Var ol… Kuzey'e başarılar dilerim ve sana da güzel bir tatil…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Polonya işi yattı. En yakın tatil bu ayın on dördünde. Dayanmaya çalışıyorum. 🙂 Şaka bir yana, hafta içi işe gidiyorum. Ne olduğunu anlamadan kendimi cuma akşamında buluyorum. Oley, önümde kocaman bir hafta sonu var derken, "Puff!" hafta sonu da uçup gidiyor. Bana çok zaman lazım çoook 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir