Seyahat Notları: Dublin ve gizli bir hikâye

Dün gece yine uyuyamadım.  Sabah şiş gözlerle kalkıp bilgisayarı açtım. Bir bardak çayı bile çekmedi canım. İçimden Meltem Gürle okumak geldi. Eskiden nefis bir blogu vardı. Ne zaman içim çekilse oraya kaçtığımı hatırlıyorum. Sonra sanırım kitap çıkardığından ve oradaki yazılarını da kitapta derlediğinden olsa gerek, benim gibi okuyucularına blogunun kapılarını kapattı. Şimdilerde güncel yazılarını okumak istersek BirGünde yazdığı yazılarına konuk olmak gerekiyor. Meltem Gürle bir süredir Dublin’de yaşıyor. Yazdıklarından oraya bir burs sebebiyle gittiğini, gitme sebebi her ne ise orada onu yaparken de İrlanda’nın havasına, suyuna, yazarına, şairine değindiğini görüyoruz.

Meltem Gürle sanki dokunduğu her şeyi güzelleştiriyor.

Sanırım Meltem Gürle gözü neye değse güzelleştiren insanlardan. Bir yazısında her gün gittiği bir kafeden bahsetmiş; adını vermemiş kafenin. Bir yazısında da her perşembe 17.30’da uğradığı Dublin’in Güzel Sanatlar Müzesi National Gallery’nin 20 numaraları salonuna gidip seyrettiği bir tablodan bahsetmiş. Tahta bir dolabın içinde saklanan bu tablo İrlandalı ressam Frederic William Burton’a aitmiş ve her hafta sadece birkaç saatliğine görücü karşısına çıkıyormuş. Tablonun hikâyesi de ismi de Meltem Hoca’nın yazısının içinde saklı.

Rutine aşık biri olarak her perşembe peşine takılacağım bir şeyim olsun isterdim. Bir tablonun önüne geçip beklemek, üzerine nice anlamlar yüklemek ve yanından ayrılırken bir sonraki hafta orada olacağımı bilerek sessiz adımlarla uzaklaşmak. 

Geç gelen ve bana kendini bir türlü sevdiremeyen bu yaza dair güzel bir şeyler bulmak istiyorum; ince ruhlu şeyler… Naif cümlelerle dolu kitaplar okumak, beni bulutların ötesine taşıyacak şarkılar dinlemek gibi; dingin, sakin, rehavet dolu… Yaz sabahlarının bildiğimiz yaz sabahları gibi olmaması şaşırtıyor beni. Tıpkı kar yağışının haberini veren kış gecelerinin sabahı gibi uyanıyorum bu yaz her sabaha. Pencereyi açıp dışarıda aydınlık bir gün var mı diye merakla bakıyorum. Bazen umulmadık bir rüzgâr çıkıyor karşıma, bazen de geceden beri fikrini değiştirmeyen nemli bir bir loşluk. Her birimiz bu yaza başka bir köşeden bakıyor bizim evde. Hayat olması gerektiği gibi akarken biz hayatımıza giren boşlukları sevgi ile doldurmaya çalışıyoruz.

Kısa bir tatilden yeni döndük. Hiç aklımızda yokken sıcak bir köşeye Atina’ya kaçtık. Selçuk’la benim için kısa bir ara oldu bu gidiş, Kuzey’e yetmedi. “Dört gün, üstelik bunun sadece iki günü denizin içinde geçmişse deniz tatili sayılmaz bu.” dedi. Haklıydı aslında ama bu sefer böyle oldu. Hayal kurmaktan vazgeçmeyen birer anne ve babası var bu çocuğun. Denizin olduğu başka bir yere gideriz belki yine aklımıza eserse bir sabah. Ben aklımı biraz dolduran,  biraz da boşaltan bu birkaç günlük Atina seyahatine müteşekkirim çünkü. Şimdi bayrama kadar çalışma vakti. ?

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Seyahat Notları: Dublin ve gizli bir hikâye” yazısında 14 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      İstanbul'da sabahların sağı solu belli değil. İstanbul işte. Bu yaz böyle geçti. Başka yazları hayal ediyorum. Ne sıcağından ne de yağmurundan bir şey anladım bu sene. Sabah işe gidiyorum, akşam olunca eve geliyorum. Olmadık bir yaz rutini içindeyim. Dört gözle bayram tatilini bekliyorum. 🙂

  1. İzler ve Yansımalar diyor ki:

    Bu yaz, sanırım pek çoğumuz için 'ağır' geçen bir yaz olarak anılacak. Sıcaklık kadar, aşırı nem bünyemizi de ruhumuzu da daralttı! Bu yüzden geceleri kesintisiz uyuyamıyoruz. Meltem Gürle daha önce tanışmadığım bir yazar. Demek ki şimdi Dublin'de yaşıyor. Turist olmak gibi değil bir başka ülkede; başka bir göğün altında yaşamak!. Kültüre, sanata, doğaya değer veren ülkelerden biri İrlanda. Bizim ise hasret kaldığımız şeyler. Frederic William Burton'un bu ilginç tablosunun hikâyesini merak ettim şimdi, verdiğin linki hemen ziyaret ediyorum Özlemcim. Atina seyahatiniz de çok iyi olmuş. Fırsatını buldukça, bazen de böyle programsız kaçmak lâzım:) ve hep okumak, yazmak, yeni yolculukların hayallerini kurmak lâzım 😉 Sevgilerimle…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Esincim,
      Meltem Gürle Boğaziçi Üniversitesinin efsane İngilizce hocalarından biri. Ne yazık ki ben kendisini orada tanımadım. Şans eseri denk geldim bloguna, yazdıklarına. Nefis şeyler. Çok ama çok seversin sen. Sonra blogunu izleyicilere kapadı. Orada yazdığı yazılarını da Kırmızı Kazak adlı kitabında topladığından dolayı olsa gerek. Mutlaka okumalısın o kitabı. Kısa kısa ama ruha çok iyi gelen yazılar. İnsanda yazma isteği uyandırıyor; bir de ben de yazabilirim hali. Yazıların özünde insana iyi gelen, güç veren bir şeyler var. Yıllardır BirGün'de yazıyordu zaten. Şimdi Dublin'deymiş ve bir evde pansiyoner olarak kalıyormuş. Yine çok güzel yazılar yazıyor ve ruhlara usul usul akıyor. Bu yaz bizim için büyük bir kaybın yaşandığı bir yaz oldu. Hastalık hali, endişeler, üzüntüler, sarıp sarmalamalar derken bir güneşli, bir yağmurlu aktı gitti. Hâlâ sürükleniyoruz; ama ruhumuzu dinliyor ve iyi olmaya çalışıyoruz. Usul usul kendini belli eden bir sızıyla iyiyiz de aslında.
      Dediğin gibi okuyor, yazmaya çalışıyor ama yazamıyor ve hayaller kurmaya çalışıyoruz. Bayramda şu çok beklenen İngiltere-İrlanda seyahati var.
      Bakalım.
      Çok öpüyorum seni çookk.

    • İzler ve Yansımalar diyor ki:

      @Özlemcim, uzun zamandır yazmıyordun, doğrusu ben de seni merak etmeye başlamıştım. Hatta sık sık sayfana gelip bakıyordum. Sonra Sezer'in sayfasında yorumunu görünce nedenini öğrendim. Hayat böyle bir şeymiş işte. Bize her çeşit duyguyu yaşatıyor. Sevinçler kadar, endişeler, kederlere de gebeyiz. İnsanın sevdiklerini vakitli/vakitsiz kaybetme korkusu ruhunda ince bir sızı bırakıyor. Şifalar, sabırlar… diliyorum. Bu yüzden sevdiklerimizle birlikte geçirdiğimiz ve el ayak tutarken gezebildiğimiz her an çok ama çok kıymetli. Misafiriz hepimiz! dünya, hepimizin evi. Bir gün o bizi bırakmasa da! hoş bu gidişle o da bizi hızlı bir şekilde terk edecek gibi görünüyor! ama biz onu mutlak bırakacağız!. Gezip görmek, bir o kadar da öğretiyor hepimize. İnsan, üzülüyor, ülkemizin gittikçe bilinçsizleşen, çirkinleşen yüzüne!.Ne boş ve ne gereksiz şeylerle boşa harcanan zamanlar!.Bu yüzden öncelikle çokça okumak, fırsat buldukça gezmek bizim gibi düşünen yüreklere iyi geliyor. Bir de yazmak tabi ki! Ruhumuz ferahlıyor. Aksi taktirde yaşamın gerçek yüzü oldukça ağır. Bir de bu yaz da üstelik daha da ağır! O zaman kendi dünyalarımızı güzelleştirmek kalıyor geriye. Biz güzel olunca, güzel bakınca hayata, bu sinerji de yayılır… İçinde sevgi barındıran pozitif duyguların gücüne inanıyorum. Çünkü hepimizin dileğidir; dünya daha güzel, daha yaşanır bir yer olsun. İstediğimiz budur bizim.

      Gördüğün gibi bu sabah 'güneş' gibi bir esin var :))) dışarda desen, deli dalgalar! toz bulutları havada uçuyor. Yazmak da bizi rahatlatıyor :)))

      Akşam sayfanda verdiğin linki okudum ve Meltem Gürle'nin kalemini çok beğendim. Kendimi o ruha oldukça yakın hissettim, bir an Londra'da yaşadığım günler geldi gözümün önüne. Ve tabi bu yüzden yeni tatil destinasyonlarınız beni de çok heyecanlandırdı. Uzun zaman oldu İngiltere'ye gitmeyeli! özlediğim yerler. Bu defa tatil dönüşü, senin o duygu yüklü yazılarını merakla bekliyor olacağım. Şimdiden iyi seyahatler diliyorum. Ben de seni çok öpüyorum. Sevgilerimle.♥

    • özlem öztürk diyor ki:

      Meltem Gürle'yi sevmene sevindim öncelikle. Sevdiklerimi, herkes sevsin istiyorum. Bu yaz böyle bir yazdı işte. Gidenlerin acısı bir yana, eksiklikleri koyuyor insana. Bir daha hiçbir şeyi aynı olmayacağını bilmek, onca güzel kelimelerin sahibi bir insanın bir daha kimsenin yüzünü güldüremeyeceğini fark etmek… Güzel insanların yeri doldurulamıyor. Kalplere dokunabilmek güzel elbette. Zaten hayatın sonunda da başka bir şey kalmıyor elde. Bunun dışında yazı nerdeyse bitirmişiz gibi hissediyorum. Ağustos'un peşinden okulların açılacağını bilmek hepimizi ürkütüyor 🙂 Aynı tempoya girmek, bir seneyi daha o sınav vardı, bu sınav vardı derken tüketmek 🙂 Oğlan boyumu çoktan geçti 🙂 Böyle hızlı büyüyünce insan ister istemez zamanın hızı karşısında dehşete düşüyor. .
      İngiltere-İrlanda uzun zamandır hayali kurulan bir seyahat. Ailece gitmek için sabırsızlanıyoruz. Sonbaharla birlikte ruhumun da tazeleneceğime karşı umudum var 🙂
      Çok öpüyorum seni, çook.

  2. Isin diyor ki:

    Merak etmeye başlamıştım Özlemciğim, yazıp halini hatrını sormayı düşünüyordum. İyi olduğuna çok sevindim. Bugün Remzi Cafe’de aklımdan geçtin sık sık, kulakların çınladı mı ?
    Meltem Gürle’yi ben de çok severim ama ne zamandır yazılarını okumuyordum. Ben de takip edeyim Birgün’den. Dublin’i onun gözlerinden görmenin tadına doyulmaz. Çok gitmek istediğim bir yer İrlanda, seneye inşallah.
    Atina insana iyi gelen bir şehir, umarım sana da iyi gelmiştir.

    Öpüyorum çok

    • özlem öztürk diyor ki:

      Bu yaza uyum sağlayamadım bir türlü. Bulunduğum yere kök salmışım gibi hissetsem de öte yandan bedenim ve ruhum yalpalıyor. Atina azıcık iyi geldi. Buradan uzaklaşmak, denize karşı iki gün de olsa kitap okumak… Yazma hissi geldi biraz. Yazamamak kötü. İG ruhuma uymuyor bu aralar. Ondan yokum. Sadece buraya yazmaya razıyım, ama? :=)
      Bayramda bir seyahat var. Uzun zamandır beklenen, üstüne kafa yorulan. Bana çok iyi geleceğini şimdiden hissediyorum. Oradan oraya koşturup duracağız. İngiltere, ardından İrlanda. Serinlikler içinde hoş bir seyahat olacak gibi geliyor. İrlanda özellikle heyecanlandırıyor beni.
      Ben de seni çok öpüyorum. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir