Düşler Ülkesinde Bir Gün

Yeni Yıl Pazarları

Blogdan bu kadar kopmak istemediğim için yazıyorum. İrlanda notlarına başlamıştım ama bir türlü toparlayamıyorum. Yaşadıklarımı alıp bir masanın önüne oturmam lazım ama ne yazık ki bu günlerde blog yazısı yazmak için masanın başına oturma fırsatı yaratamıyorum. Gezi yazısı toparlamaya çalışmanın çok zaman ve çok çaba isteyen bir yanı var. Yazıyı yazmak yetmiyor, bir de fotoğrafları düzenlemem gerekiyor. Benimse bu işin altından kalkacak derin bir nefesim ve aldığım nefesi yavaş yavaş vermeme yetecek zamanım yok. Ah bu zaman! Hep söylenip duruyorum hakkında değil mi?

Tuhaftır ki internette de gezinmiyorum. Yıllar oldu bilgisayar başından da olsa haber okumuyorum. Hepsi birbirinin aynı gazetelere bakmanın bir anlamı yok gibi geliyor. Sevdiğim yazarların yazılarına uğruyorum aklıma geldikçe. Evden işe, işten eve gidip geliyorum. Ülkede süregelen kriz havası elbette bizim işte de var. En çok duygusal yıpranmadan şikayetçiyim. Stresle başa çıkamıyorum. Üzerime yapışmış bir umutsuzluk hali var eteklerimin, elbiselerimin kıvrımlarında. Emekliliği yavaş yavaş çağırıyorum kendime. Gelmiyor. Evde olma halini hayal ediyorum. Sonra da bir korku kaplıyor içimi. İşimi çıkarırsam kendimden benden geriye ne kalır diye merak ediyorum.

Rothemberg ob der Tauber
Rothemberg ob der Tauber- Foto Credit

Avrupanın en güzel yeni yıl pazarları

Yukarıdaki fotoğraf bir hayalden ibaret. Dün bir ara Kuzey ders çalışmaktan bunalınca ve kendi köşesine çekilince, ben de apar topar mutfaktaki köşeme gittim. Buzdolabında bir poşetin içine sıkıştırılmış, biraz daha beklerse bozulacağını avaz avaz bağıran kesilmiş bal kabakları vardı. Annem güzel yapar bal kabağını. Acelecilikten ve (söylemekten artık sıkıldığım) zamansızlıktan olsa gerek annemin yaptığı gibi üzerine bir miktar şeker ekleyip kabakları kendi haline bırakmadım. Küçük bir tencereye yerleştirdiğim bal kabaklarının üstüne biraz da su ekleyip kısık ateşe teslim ettim kendilerini. Ardından da çay demledim. Çay demlenene kadar bir şeyler atıştırdım. Tatlı da akabinde oldu zaten. Hemen soğusunlar diye cam bir kaba yerleştirdim anne tatlımı. Bir bardak çayımı alıp bilgisayarın başına yerleştim. Oturmaktan artık çöken sandalyelerimizden birine yerleşince bana da bir mutluluk hissi peydah oldu. Dışarıda aydınlık bir pazar günü yaşanıyordu, evimdeydim, çayın fokurtusu kulağıma kadar geliyordu. Her şey geçiciydi ve biz ev ahalisi hayatın günlük meşguliyetlerinin peşinden koşarken bir sürü şeyden geri kalıyorduk. Güzel şeylerden bahsediyorum elbet. Bir film için sinemaya gitmek, İstanbul’un hayhuyu içinde deniz kenarında dolaşmayı unutmak, bir çay bahçesine uğramak, sonbaharın keyfini çıkarmak gibi.

Eh, okul açılınca böyle oluyor bizim evde. Başka evlerde ne yaşanıyor bilmiyorum ama biz de böyle! Sınav haftası geldi mesela ve Kuzey ders çalışmak istiyor haliyle. Başka türlüsü de mümkün değil zaten. O çalışınca biz de yakınlarında oluyoruz. Benim etrafında olmamı istiyor. Ben buralarda kalsam da Selçuk iş için bir yerlere uçup duruyor. Ve hayatımıza sabah altıda başlayıp, gece on bir, on iki gibi uykuya yenik düşüyoruz.

Hadi yeni yıl pazarlarına gidelim birkaç günlüğüne.

Dün bir bardak çay ve kabak tatlımla masaya oturunca, “Hadi kaçalım.” dedim Selçuk’a. Noel pazarlarını gezmekten çok hoşlanıyorum çünkü insanların bir vesileyle de olsa mutlu olma hallerini çok seviyorum. Işıklarla donatılmış çam ağaçları, hediyelik eşyaların satıldığı küçük kulübeler, sıcak şarabın kokusu ve hatta karlı bir kent görüntüsü beni mutlu ediyor. Fotoğraf, elbette bir fotoğraftan ibaret. Gidilen hiçbir yerde bir fotoğraf karesinin aynısını bulamayacağımızı çok iyi biliyorum. İstenmeyen her şey fotoğrafçının vizörünün dışında bir yerde kalıyor. Yine de yeni yıl ruhunda umut barındırıyor; çokça da mutluluk. Bana öyle geliyor. Etrafımdaki insanlardan öte, bu vesileyle kendime tekrar dokunabilirmişim gibi hissediyorum. Gülümsemek için bir fırsat yaratabilir, ilerde iyi ki gitmişim diyebilmek için bir anı oluşturabilirmişim gibi…

Öyle! Hayal kuruyorum işte. Oturduğum yerden, mutfaktan dışarı bakarken ve elimde bir bardak çay varken. Bana hayat eğer demli bir bardak çayım varsa hep daha kolay geliyor.

Siz ne düşünüyorsunuz yukardaki fotoğraf için? Gitmeye değmez mi?

PS 1: Sevgili arkadaşlar hâlâ bakınmaya devam ediyorum. Bu arada durmadan Harry Potter okuyorum. Geçen sene Kuzey’e 2018 senesinde Harry Potter kitaplarını okuyacağıma söz vermiştim. Şimdilerde sözümü yerine getirmek için uğraşıyorum. Hayattan, Harry Potter kitaplarından, ailece aynı hayalin içinde dolaşmaktan ve sihir dünyasından çok keyif alıyorum. Okumak çoğunlukla yazmaktan daha kolay geliyor. O yüzden, biraz da hayatın ara ara ruhumu yormasından buralara uğrayamadım. Oluyor bazen öyle; bu aralar biraz daha fazla, biliyorum.

PS  2: Arzu beni yorumunla kendime getirdin. Teşekkürler.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Düşler Ülkesinde Bir Gün” yazısında 23 düşünce

  1. şule uzundere diyor ki:

    Harry Potter'ı ben de çok severim. Lisede başlamıştım okumaya, son kitaplarını 20'li yaşlarımda bitirdim. 40'lı yaşlarıma gelince seriyi bir daha okuma hedefim var. Belki ileride çocuğumla beraber de okurum. Her yaşa, her kesime hitap eder Harry Potter.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ben sanırım çocuğumla okuma kısmına yetiştim kendi adıma. Nedense okumak hiç aklımın ucundan geçmemişti. Tuhaf geldi şimdi bu düşünce. Belki filmlerini evde sıkça seyrettiğimizden olsa gerek 🙂
      Sonra Kuzey çok ısrar etti oku diye. Bir başlayınca da devamı geldi. Üstüne üstlük çok ama çok sevdim. Bir de doğru zamanda okumuşum gibi geliyor. Yani kendi doğru zamanımda 🙂 tam da bu dünyadan biraz bunalmışken, büyülerin dünyasında yol almak iyi geldi.
      Sevgiler yolluyorum.

  2. Arzu Tırak diyor ki:

    Özlem Hanım,yine beni anlatmışsınız sanki,emeklilik ve sonrası,duygular,duygular ve bir bardak çay…Ne mutlu ki bana,.bana iyi geldiğiniz gibi ben de size iyi gelmişim.Bazen bir cümle hatta tek bir sözcük her şeyi değiştirebiliyor.Yaşasın duygular,yaşasın kitaplar ve yaşasın çay.Sevgiyle ve huzurla kalın.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Arzu Hanım, siz de hep sevgiyle ve huzurla kalın. 🙂
      Bahsetmez miyim sizden? Bana yazdığınız yoruma istinaden oturtum yazdım. Bazen hiç bir şey yapmak istemiyor canım ama bu halim de yoruyor beni. Sebep oldunuz bana. Bir iki kelam etmem için. İşten ziyade insanlar yoruyor beni. İş hayatına artık pek de tahammül edemiyorum. Ama yapacak bir şey yok. Çalışmadan da olmuyor. Sadece biraz daha iş stresimi yönetilmeyi dilerdim. İş hayatı sahiden hatayı ve yumuşaklığı kabul etmiyor. Öyle olunca edebiyatla ilgilenmek isteyen, yürümek, dinlenmek isteyen ruhum çalkalanıyor. İyi ki arada kaçabilme imkanım var da dayanabiliyorum. Yoksa ne zor burada hayat.
      Yorumunuz için tüm kalbimle teşekkür ederim. Bana nefes oldunuz.
      Sevgiler

  3. Beyaz Yakalı diyor ki:

    Zaman hepimizin ortak sorunu, elimizden akıp gidiyor. Demli bir çaya kim hayır diyebilir ki. Noel pazarları harika. Yeni bir yıla başlamanın ruhunu çok seviyorum. Hep keyifle beklerim başlangıcı. Işıl ışıllık can veriyor bana. Küçük hediyelerle mutlu etmek de cabası. Yorgunluk var ama silkinmeliyim bunu da biliyorum.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Öncelikle geç cevap için kusuruma bakmayın lütfen. Her şeyi yapmaya çalışınca ortaya böyle bir durum çıkıyor, oysa en çok evdiğim yerlerden biri blogum. Yeni yılları, yeni başlangıçları ben de seviyorum. Ne ki son zamanlarda zaman daha da hızlı akıyormuş ve ben yeni yıllar için sevinirken geçen zaman bana kahkahayla gülüyormuş gibi geliyor. Hayat güzel elbette. Bunu hiç unutmamam gerek. Demli bir çay… En sevdiğim. hep sevdim çay içmeyi, hala da her derdime devaymış gibi geliyor. Şimdiden güzel bir yıl dilerim size. Eminim aralık ayına yine kesişir yolumuz buralarda ama olsun. Yine bir telaş haliyle yazamazsam bilin istedim.
      Sevgiler yolluyorum size.

  4. Taner KOÇ diyor ki:

    Hayattan kopmalar, şişmeler, vakit ile savaşmalar maalesef ki hepsi malum orta yaş çilesiyle doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Eşim ve ben de bahsettiğiniz ruhsal yorgunlukları yaşıyoruz. Sebeplerini yazmayım, zira vaktiniz yok okumaya, onu gördüm.
    Hayran olduğum konu 2012 yılından bugüne yazıyor olmanız.Kutlarım. Muazzam bir enerji. darısı bana olsun.
    Selamlarımla,

    • özlem öztürk diyor ki:

      Darısı sizin başınıza olsun inşallah 🙂
      Yazmak iyi geliyor bana. Eminim ki size de iyi geliyordur. Yoksa yazmazdınız herhalde. İstanbul çok yorucu bir şehir; insanları da. Hiçbir şeyi beğenmeyen bir toplum olduk. Mutsuzuz. Keşke olmasak. Kendim de başa çıkamasam da güzel şeylerden bahsetmek istiyorum sadece. Ülke meselelerini oy verdiğimiz insanlar çözsün, biz de küçük dertlerimizle uğraşalım istiyorum ama olmuyor.
      Yine de sağlığımıza şükredip yola devam edeceğiz. Yol kahkahalı olsun yeter 🙂
      🙂

    • Adsız diyor ki:

      Ben de noel pazarı görmeyi çok istesem de şimdiye kadar nasip olmadı. Bildiğim kadarıyla en güzelleri Almanyada oluyormuş. Esim Pariste denk gelmişti bir kere ve cok renkli bulmuştu. Sizin bilet nereye bilmiyorum ama instagramda bol hikaye paylaşırsanız sizinle beraber gitmiş gibi oluruz:)
      Şimdiden keyifli seyahatler…
      Pınar

    • özlem öztürk diyor ki:

      Almanya çok güzel haklısın. Benim Fransa'da hoşuma gidiyor. Paristekine hiç denk gelmedim. Yeni yıl zamanında hiç Paris'te bulunmadım. Kasabalar daha ışıltılı oluyor gibi geliyor bana. Geçen sene gittiğimiz Ribeauville masal gibiydi mesela. Bu sene de gitmek isterdim. Öyle sevmiştim. Bu tip yerlerdeki tek sıkıntı çok kalabalık oluyor. Yemek yemek için restoran bile kalmıyor:)
      Hikaye paylaşsam ne güzel olur di mi? Ama gidince biraz kendi keyfime düşüyorum sanki. 🙂 Bu sefer paylaşırım inşallah.

  5. pelinpembesi diyor ki:

    Arkadaşları kızımı Hermione ya benzettiklerinden daha bir ilgisi
    arttı bizimkininde. Ergenlik son sürat tam da modaya uygun gidiyor bizim
    evde. Hep canımı sıkan,dudaklarını büze büze foto çeken kızlar var ya
    tam onlardan oldu Pelin. Ders çalış çalış diyen bir anneyim sonra da
    amaan bu saçma dünya da ülkede okuyup adam olsa ne olacak deyip
    yelkenleri suya indiren de benim. Ev sıkıntıları, iş sıkıntıları,
    ülke sıkıntıları say say bitmez özlem hepinizde farklı şekillerde
    var.iyi ki şurada okuduğum zaman mutlu olduğum bir kaç blog var
    diyorum, siz yazdıkça neşeleniyorum. yazmayanları geri
    döndürmek için de çabalıyorum sonra da üzülüyorum. hep
    yazsak ömrümüzün sonuna kadar

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ne güzel bir dilek "hep yazmak".
      Kuzey küçükken aynı Harry Potter'a benzerdi. Öyle yuvarlak gözlükler, ela gözler, düz saçlar. Yurtdışında Harry Potter derdi görenler. O da bu sebepten sever bu kitapları ve filmleri. En sevdiği karakter Harry mi bilmiyorum ama 🙂 Farklı olmayı seviyorlar bu yaşta biliyorsun. Bizimkinde ergenlik ara ara tavan yapsa da, genel olarak yumuşak huylu bir çocuk. Elbette biraz daha uzaklaşıyor bizden yaşı ilerledikçe ama hala, "Beni bugün çok öpmedin sen."diyen bir çocuk. Beraber ders çalışıyoruz 🙂
      Ama çok bunaldık. O da ben de! Bu ne ya diyip duruyorum. Bana sanki lisede üniversite seviyesinde ders yapıyorlarmış gibi geliyor. 9 çok ağır bence.
      Bu kızlar neden dudaklarını büzüyorlar bilmem ama hepsi aynı 🙂 Telaşa kapılmadan geçmesini bekle 🙂
      Çocuklar bizim yapacak bir şey yok. Bir gün tanıdık olduğumuz hallerine geri dönecekler emin ol. İki sene beklemek lazım sadece.
      Çok öpüyorum seni, çooook 🙂

  6. sezer eser perker diyor ki:

    İnan sana "Nerelerdesin?" diye yazmak üzereydim ki sesini duyurdun:) Evin huzuru ayrı güzeldir, bunu en iyi anlatanlardan birisin ve Harry Potter kitapları öyle bir bağlar ki zaten bırakıp çıkası gelmez insanın:)
    Sevgiler Özlem…

  7. Oytunla Hayat diyor ki:

    Bak çay konusunda sana tamamiyle katılıyorum…Çayın fokurdadığı bir evdeysem huzurla dolabiliyorum yeni bir meteor yağmuruna kadar tabi ki..

    Madem gitmek dedin, hayal dedin… Dün akşam dağın başına gittim mesela ben… Ufacık bir tahta kulübe ve çok güzel yanan bir şöminesi vardı… Önünde ayı postu yoktu ama :))) Bir sürü kitap ve filmle gittim oraya… Kah büzülerek film izledim, kah çayımın eşliğinde kitabımı okuyarak… Arada etrafta dolandım… Çeşit çeşit yaprak, kozalak topladım… Tek başıma, kendimle bir sürü muhasebe yaptım… Bunu hayal ettim işte ben… Nasıl bunaldıysam artık… Dağın başında tek başıma olmaya ve ayılara yem olmaya razıyım Özlem, anla halimi :)))

    Öpüyorum seni çok ♥

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahaha:)
      Durum şu ki, modern dünya yoruyor insanı. Okulu ele alalım mesela. Yahu, kolay değil bu çocukların bu kadar dersle tek başına başa çıkması. Benimki tek çocuk, hani hep yanında olmamdan dolayı beni yanında istiyor olabilir ama zor be Şebocum. Kuzey 9.sınıfta şu an. Fiziği, Kimyası, Biyolojisi derken kendini şaşırdı zavallı. Ee, bunun matematiği var. İngilizceden devamlı yazılacak makalesi var derken biz büyüklerin zamansızlığından çocuk da şikayet etmeye başladı. Nasıl bir eğitim sistemiyle ortaokuldan başlıyor çocuklar at gibi koşturmaya. Bırak ucunu desen, ee sonrasında ne olacak? Çocuk da başarılı olmak istiyor. Velhasıl bana geldiler. Sabah altıda kalk, gecenin köründe yat; iş desen bin tane problem, ülke gündemi hiç dinmiyor zaten…Offf ki off haldeyim. Hayatım geçiyor, ben ne yapıyorum kardeşim ruh halindeyim.
      Noel marketleri için bu sıkıntının içinde bileti aldım. Umarım bir telaşla aldığım biletler Kuzey'in sınavlarına falan denk gelmez. Almanya, Fransa olmadı. Uçak fiyatları uçmuş. Ben de Budapeşteye aldım biletleri. Rahatladım.
      Kendime hayal edecek bir şey verdim. Hayırlısıyla gideceğiz inşallah.
      🙂
      Halini anlıyorum ve seni çook öpüyorum.

  8. Gülşah Şahin diyor ki:

    Selam Özlem'cim.
    Zamansızlık benimde en büyük sıkıntım. Da az uyuyup daha çok uyanık kalmak istesem de bizim evde de yatış ve kalkış saati sizde ki gibi. Kız erken yatıyor lakin sabah erken kalkacağım için bende ın bir en geç onbir buçuk gibi yatıyorum .. Tatili bekliyorum ki geceleri daha uzun oturayım.
    Ah hayal kurmak Çok severim hele sihirli dünyaları, kitapları ve filmleri çok severim En azından izlerken beni çok mutlu ediyor Henüz Harry Potter kitabı okumadım ama izledim filmlerini Hemde severek.

    Öperim çok iyi haftalar canım ? ?

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ne yazdan memnunum son zamanlarda ne kıştan. Kendimi hiçbir mevsime, hiçbir aya sığdıramıyorum. Hayat akıp gidiyor; bense sabah erkenden kalkıp dayanabildiğim kadar geceye dayanmaya çalışıyorum. Kuzey'le ders çalışıyoruz çoğunlukla işten sonra. Bana ihtiyaç duyuyor. Ben de onunla olmaktan mutlu oluyorum açıkçası. Daha ne kadar bana ihtiyaç duyacak ki zaten? En fazla bir sene daha. Lise de bitecek, sonra üniversite ve yüzünü ancak tatillerde göreceğiz.
      Bir yanım bunu diyor. Diğer yanım gecenin bir yarısı olup da yine kendim için bir şey yapmadığımı fark ettiğimde telaşa kapılıyor.
      Yazmak iyi geldi azıcık olsa da. Yorumun da iyi geldi. Çok teşekkür ederim.
      Öpüyorum çok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir