28 Gün Meydan Okuması #13

#Gün 13- Bugün görsel zevk günü. Bakmaya doyamadığım internet hesapları ile tanıştır bizi. 

Farkındaysanız hep geriden geliyorum çünkü yapmak istediklerime vaktim yetişmiyor. Sabah çok erken başlıyor tempom. Her şeyi yapmak istiyorum. Kuzey’i sabahları ben uyandırmak istiyorum. Öyle olunca sabah erken kalkıyorum. Sonra kahvaltı falan derken vakit ilerliyor. İş saati geliyor. Arabaya binip işe gidiyorum. İşe girdiğim andan itibaren tüm zaman kavramım kayboluyor çünkü akan zamana benim planlamam mümkün olmuyor. Gelenler, gidenleri yapılması gekenler, hesaplar, gidilmesi gereken müşteriler derken akşam oluyor. Ve ben akşamın nasıl olduğunu anlamıyorum. Arada ekstra bir sürü şey çıkıyor. Evin eksikleri, mutlaka benim halletmem gereken işler, Kuzey’in okulu, doktor randevuları falan filan.
 
“Bu tempomun içinde vazgeçmemeye, hayatımdan çıkarmamaya, kendimi bu keyiften mahrum etmemeye çalıştığım tek bir şey var: Yazı Evi Kızlarıyla Aynı Masanın Etrafında Toplanmak.”
 
İtiraf etmem gerekirse bu toplantıların çoğuna da bir yazı yazmadan gidiyorum. Vakit bulamıyorum. Az biraz vaktim olduğunda da durmak istiyorum sadece. Öylece oturmak, hiç düşünmemek. Yazmanın bana iyi gelen iyileştirici yanından ayrı kalmamak için bloga yazıyorum.
Akşam olunca eve geliyorum. Kuzey’le ilgili bir sürü şey oluyor. (Artık omuzlarıma ağır gelen o işlerden sıyrılmak istiyorum.) Yemeğimi yiyorum. Bir bakıyorum gece olmuş. Bir bardak çay, Selçuk’la biraz sohbet, derken uyku vakti geliyor. Mümkün olduğunca kitap okumaya çalışıyorum. Hâl böyle olunca sosyal medyayı biraz geri plana atıyorum. Sosyal medyanın gücü beni korkutuyor. Hele ki birkaç bölüm olsun Black Mirror izlemişseniz insanın aklı başından gidiyor. Elbette bana çok iyi gelen İG hesapları var. Blog sayesinde çok güzel dostlar edindim. Bu dostlarımın içine İG dostlarını da ekleyebilirim. Ama bu durum için emek gerekiyor.
İG’yi izlerken dikkatli olmaya çalışıyorum. Zamanımı fazlasıyla oraya veremiyorum çünkü o zaman bana yetmiyor. Sevdiğim dostlarımın etrafında süre gelen izlemelerim var. Yenilerini bulmak için çaba sarf etmek lazım ki o çabayı sarf edecek ne güç ne de sabır ver bende.
Çok izleyicili Türk hesaplarından genellikle kaçınıyorum. Bir süre sonra kendilerine gösterilen ilgiden ne olduklarını şaşırıp saçmalamaya başlıyorlar. Sanırım sosyal medya biraz da olsa insanın içindeki naifliği öldürüyor.
Mesela sevgili blog arkadaşım SERVER’İN İG POSTLARINI çok seviyorum. Her gün yürüdüğü bir orman var, biliyor musunuz orayı? O ormanda onunlar birlikte yürümeyi hayal ediyorum. Ne zaman o ormanı görsem içim mutlulukla doluyor. O yürürken mevsimler değişiyor ve Server’de her seferinde bana iyi gelecek birkaç cümle yazıyor postlarının altına.
Server’in İG hesabı için buraya buyurunuz: @seryal1
Sonra BAHAR AKINCI’NIN İG hesabını çok seviyorum. İçindeki iyilik yazdıklarından okunan bir insan çünkü. Herkes gezip tozmanın insana çok şey kattığını söyler ama o davranışlarıyla, insanlara olan tavırlarıyla bunu ortaya koyan bir insan. Sözleri davranışının aynısı. O yüzden onun da güzelliklerle dolu hesabını çok severek takip ediyorum.
Resim yazısı ekle
Bahar Akıncı’nın İG hesabı için buraya lütfen: @baharakinci
Bir de Patti var. İnternetin ve sosyal medyanın en güzel nimetlerinden biri. Bir insan bu kadar iyi olabilir mi sahiden biye soruyorum her seferinde. Onu hem çok seviyor, hem de bu halini, samimiyetini görünce yazdığı gibi bir insan olduğu için mutlu oluyorum. Kelimelerinin hepsinin gerçek olduğunu biliyorum.
Canım Patti Smith’in samimiyetini takip etmek için buraya: @thisispattismith

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

28 Gün Meydan Okuması #13” yazısında 5 düşünce

  1. Berfin diyor ki:

    Eve dönüyorum, kısa tatilimden. Trende giderken birikmiş yazılarını okuyorum. Bravo bu meydan okumaya bazen aksak bi şekilde, bazen peşpeşe yazılar yazıyorsun. Ayrıca makyaj blogerliğide yakışmış sana? ( bi önceki postundan sözediyorum)
    Bu postta ise fotoğrafımı görünce dikkatimi çekti yazı. Çok onur duydum efenim. İg fotoğraflarımı beğenmene. Bi gün o ormanda birlikte yürürüz bekli, belli mi olur. Yada başka yollarda, dağlarda, göllerde.
    Bi şey daha soracaktım. Fotoğraflarımdan yaptığım yılbaşı kartı bu sene sana ulaşmadı galiba değil mi?

    • özlem öztürk diyor ki:

      Sorsalar, pek kozmetik almadığımı söylerdim ama banyo tezgahı başka bir şey söyledi bana. Makyaj bloggerlığı yakıştı mı bilmiyorum ama yüzüm ve saçım temizse kendimi temiz hissediyorum. Sanırım o yüzden suratımı bolca yıkıyor, siliyor ve dezenfekte ediyorum. ?
      Onun dışında mevcut bloggerlık işim aksaya aksaya devam ediyor. Zaman yetmiyor her istediğimi yapmaya. Senin ig hesabını sahiden seviyorum. Bir de olduğun gibi olmanı, altına yazdığın muzip yazıları falan 🙂
      Evet, kartın geldi. Biraz geç geldi ama geldi 🙂 Ben bir şey demedim çünkü kafamda hep sana göndereceğim mektup vardı. Umarım onu da başaracağım bir gün. Çok öperim, çoook.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir