28 Gün Meydan Okuması #1-2-3

Ezgissimo’nun Meydan Okuması- Gün #1-2-3

Avustralya’dan döner dönmez kısmetimde bir meydan okumaya katılmak varmış. Yorgunum elbette. Bu halimi lügatimden uzak tutmaya çalışsam da uçuşu sadece 19 saat süren, ara beklemesi ve havaalanı geliş gidişleriyle bir günü kolaylıkla tamamlayıp, ertesi güne sarkan bir yol halinden bahsediyorum. Bir de saat farkı var elbette. Ev ahalisi olarak iki gündür akşam 9’a kadar dayanmaya çalışıp sonra tavuk gibi yatağa düşüyoruz. Sabah 6’da da cin gibi ayaktayız. 

Gün #1- Bu neyden okumayı neden kabul ettim?

Neden etmeyeyim? Nefis! Bir kere tanıştığım ilk günden beri enerjisine hayran olduğum, pırıl pırıl Ezgicik başlatmış bu meydan okumayı. ? Avustralya seyahatinin son günlerinde canım Sibel de gördüm. “Şubat ayında her gün yazacağım.” deyince heyecanlandım. Daha önce de Sibel’le kendi kendimize meydan okuduğumuz olmuştu. Bunca uzaktayken bile kalbimiz hep birlikte çarpıyor onunla. ❤️ Aklım kaldı yani. Aklımda Avustralya seyahatini yazmak var ama bundan da eksik kalmak istemedim. Bir kere yazmayı çok seviyorum. Yarım kalan bir sürü başlangıçlarım var ve an itibariyle de bir türlü odaklanamıyorum. Yazınca iyi oluyorum, hayata daha güzel bakıyorum, kalbimin ritmi düzeliyor, şu hayatta sanki kendim için bir şey yapmışım gibi hissediyorum. Herkesin iyileşme yöntemi başka. Kafamın dingin olması için yazmam bir gereklilik. Listedeki sorulara bakmadım bile. O kadar heyecanlandım.
Ben bu blogu açalı çok uzun zaman olmuş. Blogu ilk açtığım günü dün gibi hatırlıyorum. Nasıl mutluydum. Öylesine mutluydum ki bunu daha önce neden akıl edemediğime üzüldüğümü anımsıyorum. Çok renkli zamanlardı. Benim başımda kavak yelleri esiyordu. Bir yazı yazıyor, ardından birileri yorum yazsın diye hevesle bekliyordum. Çok sonraları gelmişti o ilk yorum. Şimdilerde o heyecanım yok. Yaşlandım sanırım. ? Hayat daha hızlı akıyormuş ve ben çaresiz duruyormuşum gibi geliyor. Bilgisayarın başına oturmak zor geliyor. Sanal dünya öyle hızlı ilerliyor ve tüketiyor ki bu dünyanın içinde ben kendimi tüketeyim istemiyorum. Böyle bir hâl var üstümde. Ama üstümdeki o yorgunluğu atmaya çalışıyorum. Yediğim tek bir kurabiyeden de, okuduğum tek bir satırdan da daha çok zevk almaya çalışıyorum. O sebepten bu ay ben de yazmaya çalışacağım. Sanırım şubat ayını da yazarken tüketeceğim. ?
P.S: Bir de bu ay şöyle bir şey yapacağım. Meydan okuma etkinliğine katılan herkesin bloguna uğrayıp bir merhaba diyeceğim.

Gün #2- Bugün benim doğum günüm olsa, bana ne alınsa mutlu olurum?

Beni yoran tek şey iş. İnsan ilişkileri, kriz ortamında çalışıyor olmak, her gün alacak/verecek hesabının köşesinde durmak, rakamlara bakmak, parayı yönetmeye çalışmak, falan filan… O yüzden uzun zamandan beri, hayalini kurduğum gibi sağlıkla ve kafaca dingin olarak işi bırakmak istiyorum. Bir şeyi hunca tekrar etmekten de korkuyorum ama öyle! Sanırım en büyük istediğim bu. Bugün benim doğum günüm değil ama bu düşünce samimiyetle benim ilerideki 4-5 yıl için en büyük hayalim, en büyük ikramiyem.  ? Biliyorum, bu cevap tam bugüne uygun değil ama öyle.
Bugün benim doğum günüm olsa, en çok bana Paris bileti hediye edilmesinden mutlu olurum. Geride bıraktıklarım için hiçbir sorumluluk hissi duymadan sık sık Paris’e gitmek, kafelerde oturmak, müzelerde gezmek, leziz yemekler yemek. Evet, evet! benim hediyem bu. Sağolasın Ezgi. Bak sabah sabah yüzümü güldürdün. Bana kombine Paris bileti alın lütfen. Bir de ev istiyorum ama. Zamanın öyle bol olsun ki Paris’te, geri dönüş gününü düşünerek ayaklarıma kara sular inene kadar yürümeyeyim, kiraladığım evde geç sabah kahvaltıları yapayım. Yoruldum mu eve gidip, “Aman nasıl olsa, daha geride çok günüm var. Bugünü de pencere kenarında oturup Paris günlüğümü yazayım.” diyecek kadar zamanım, iç huzurum olsun.
Evet, evet! Doğum günü hediyem bu. Paris ❤️

Gün #3- Bizim evde her daim pişen yemek ne ki?

Bak bu zor soru işte. Bizim evde yemek işi pek benim üstümde değil. Çok yıllar önce yapıyordum ama Kuzey doğduktan sonra o işi hep üstümden alacak birileri oldu. Şükürler olsun. En başından beri Kuzey’ciğime bakan, bizi kollayan bir ciciannemiz vardı. Şimdilerde kendisi annemiz gibi oldu. Kuzey’in gelişiminde öyle büyük emekleri var ki ona hep gönülden teşekkür ediyorum. O bizimle birlikteyken bize de nefis yemekler yapardı. Selçuk’un favorisi ciciannemizin yaptığı kızartmalardı. Ondan daha güzel kızartma yapan insan tanımadığım ben bu hayatta. Ben ciciannenin her yemeğini çok severek yerim. Sanırım yemeklerinden çok yemekle birlikte sunduğu anne şefkatinden kaynaklanıyor bu. Kedi gibi ona sığınmayı çok seviyorum. Bir de yaptığı her yemeği öve öve sofraya koyması var ki yeme de yanında yat durumu var. ? Yemeğin kendinden çok ciciannenin yaptığı yemeklerin hikayesini seviyorum.
Bir de Selçuk’un annesi var. Onun da varlığına şükürler olsun. Şimdilerde annemiz bizimle. Evimiz neşe, huzur ve yemek dolu. Hiç durmadan pişiriyor Perihan Anne. O bizimleyken ben hep rejimdeyim. Çünkü kendime bir sınır koymazsam, beynimi diyet yaptığım fikrine kilitlemezsem vay halime. Pazar öğleden sonra evimize döndüğümüzde anneciğimizin bizi sevgi ve yemeklerle karşıladı. Mutfak masasının üstünde sırf tatlı kategorisinden kabak tatlısı, üzümlü kek ve bir tepsi şekerpare vardı. Herkes için ayrı bir tatlı. Perihan Anne hangi yemeği güzel yapar sorusunun cevabına gelirsek bunun tek bir cevabı var: Her şey. Kendisi bu dünyaya insanları doyurmak için gelmiş.
Peki ben ne yaparım bizim evde? Angarya yemekler.
Ama bizimkilere sorarsanız en güzel yaptığım şey pilav. Pilavın tarifini vermiyorum arkadaşlar. Pilavın tarifi mi olur Allah aşkına? Onlar bilmiyorlar ama tek kandırmacam içindeki et suyu ve pilavı azıcık lapa yapmam. Kendim tane tane pilavı sevmediğim için öyle pilav yapmıyorum. Bizimkiler de benim yaptığım ve sıcak sıcak önlerine koyduğum pilava bayılıyorum. her seferinde pilavı önlerine onlar çok açken sürüyorum. Böylece şanım sürüyor.
Bir de ekmek yapıyorum. Çok güzel ekmekler yapıyorum ama ? Dünyanın en güzel ekmekleri bence bizim evde pişiyor. Çünkü ekmeklerin içine yaparken hep Fransız şarkıları katıyorum. Sabrımı deniyorum her bir ekmekte. Kendime şaşırıyorum ve ekmek yaptığım zamanlarda kendimi daha çok seviyorum.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

28 Gün Meydan Okuması #1-2-3” yazısında 27 düşünce

  1. ezgi diyor ki:

    Ne iyi yaptın da katıldın, çok mutlu oldum.. Evet benim de amacaım yazarak geçsin gitsin günler 🙂
    Ama güzel oluyor, yazdıkça iyileşiyoruz gibi, farklı bir noktaya götürüyor meydan okuma..

    Param olsun sana bilet alayım, şöylee güzelce gez Paris'te ama bana da bi kart atarsın artık :))

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahaha 🙂 Atmam mı kart?
      Umarım herkese gönlündekiler nasip olur. Öyle diliyorum hep. Paris, en huzur bulduğum yer. Pek tabii, her seferinde turist mutluluğu ile geziyoruz şehri. Belki de ondandır bu mutluluğum. Emeklilikte artık ne yapacaksak. Sağlık olsun da, gerisi kolay.
      Çok öperim Ezgicim. Çok tatlısın, çoook.

  2. sezer eser perker diyor ki:

    Ezgi'nin Şubat ayı meydan okumasına katılmadım ama okumasını çok sevdim:) Özellikle bugün o kadar katılım var ki oku oku bitmedi. Şubat ayı buralarda keyifli geçecek anlaşılan:)
    Doğum gününde ya da farklı bir günde, dilerim Paris'te bir evin olur Özlem. Sevgiler benden sana…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ben de katıldım katılmasına ama gel gör ki her gün yazamadım. Her şeyi yapmak istiyorum, heves ediyorum, bloga yazmaktan çok mutlu oluyorum ama çok işim oluyor. Sabah altıda Kuzey'i okula göndermek için kalkıyorum, sonra zaman akıp gidiyor. İşe gidince bir şeyler yazarım diyorum ama kapıdan içeri adımımı atmamla sorunlar başlıyor. İş, gelen giden, yapmam gerekenler derken akşam oluyor. Sonra eve gel. Yemek ye, Kuzey'le ilgilen. Yine bitti gün. Keşke diyorum vakit daha yavaş ilerlese ama nerde?
      Buna da şükür. Paris için olsun, insanın istediği diğer dilekleri için emekliliği beklemesi çok tuhaf geliyor bana. Ama sanırım başka da yapacak bir şey yok. Umarım o gün geldiğinde hayallerimi gerçekleştirecek param ve sağlığım olur. Hiçbir şey hep birlikte olmuyor çünkü.
      Çok teşekkürler güzel dileklerin için. Sevgiler benden de sana.

  3. Adsız diyor ki:

    Fotoğrafınıza bayıldım. Paris sana sen Paris’e çok yakışıyorsun Özlem. Özlemişim bu tip yazılarını. Avustralya gezisinin iyi geçmesine çok sevindim. Eminim çok da güzel yazarsın ama ben sanırım en çok Paris yazılarını seviyorum.
    Işın

    • özlem öztürk diyor ki:

      Işın, hoş geldin. Çok özlemişim seni.
      Her nereye gidersem gideyim Paris hep içimde. En sevdiğim şehir. Küçükken falan söyleselerdi, hani bir şehir olacak ve sen onu çok seveceksin deselerdi, hayatta inanmazdım. Ama Paris benim şehrim ve çok seviyorum. Sen böyle yazınca sadece Paris'ten bahsettiğim yazılar yazmak istedim yine.
      Çok öpüyorum seni.
      Sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Her yemeği güzel yapar mıyım bilmiyorum. 🙂 Aslına bakarsan yemek yapma işinden pek hoşlanmıyorum. Mutfakta mutlu olan, kendini bulan çok insan var biliyorum ama ben o insan değilim. En çok çay demlemek için giriyorum mutfağa. Onun dışında bir tostla yaşarım gibi geliyor. 🙂
      ben de sevgilerimi yolluyorum.
      Yorum için, buraya sık sık geldiğin için çok teşekkürler

  4. Ecehan diyor ki:

    Hep derim ya, yaptığın o ekmeklerin kokusu her zaman burnuma burnuma gelir gerçekten. Ekmek deyince üstatlardansın, Allah için. Bak epeydir ya yapmadın ya resim koymadın, aklıma gelmişken hatırlatayım.
    Güzel gezmelerini takdir ve sevgiyle izliyorum biliyorsun. Hep böyle sağlıcakla ve keyifle gezin inşallah.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hahaha, ekmek yapılmaz olur mu bizim evde? Dışardan çok az ekmek alıyoruz ama ben son zamanlarda fotoğraf koymadım. Yapayım da koyayım bari. Ama hamaratlığa gelince, senin eline su dökmem mümkün değil. Yaptığın yemeklere bakıp enerjine ve üşenmezliğine şapka çıkartıyorum. Maşallah Ecehancım.
      🙂
      Güzel dileklerin için de çok teşekkür ederim. Gezdik, geldik. Yorucuydu ama nefisti. Unutulmaz bir seyahat oldu.

  5. Leylak Dalı diyor ki:

    Çok minicik isteklerim olacak 🙂 Şu Paris bileti 2 kişilik olsun, ben de geleyim seninle. Ne gezeriz ama, mokunu çıkarırız gezmenin 🙂
    Bir porsiyon kabak tatlısı alayım ayrıca 🙂
    Bir de bana da ekmek yap, hiç ekmek yapanım olmadı 🙁
    (Dünyaya beleşçiliğe gelmişim be 🙂
    Şu meydan okumaya ben de mi başlasam k?

    • özlem öztürk diyor ki:

      Seninle Paris nefis olur bir kere. Her zaman seve seve giderim. Bir de ekmek dediğin nedir ki? Biz devamlı yapıyoruz artık. Sana da yaparım. Mis gibi. Tereyağı da çıkarırım yanına. ohhh, bir de çay. gelsene hemen.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Evet, formülü açıklıyorum: Paris dileğini her gün dile getirmek zorundasın. 🙂 Bak gör, nasıl olacak? Biliyorsun, Paris her zaman iyi fikir. Bu sene evren benim başka dileklerimi duyuyor sanırım. Korkuyorum çok sevdiğim Paris'ime kavuşamayacağım diye. Hep birlikte hayallerimiz gerçek olur inşallah.

  6. Esen Can diyor ki:

    Son cümleye bayıldım, ben de kendimi en çok aşure yaptığım zamanlarda seviyorum. Hele ki, herkes de bayılıyorsa aşureme 🙂
    Ne güzel yazmışsınız, böyle üç günü birden okuyunca çok güzel oldu 🙂
    Çok sevgiler, hayaller gerçeğe ersin dileyeyim bir de..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Hemen koşup geldim size. Ne güzel bir yazı yazmışsınız. O yazıyı okuduktan sonra sizi aşure yaparken hayal ettim. Çok yakıştı size bir tencere başında aşurenin malzemelerini karmak. İnsanın kendini bir haliyle sevmesi ne güzel. Bazen daha çok halimi sevmek istiyorum. 🙂 Bunun için biraz çaba harcaman gerek tabii .
      Çok sevgiler yolluyorum size.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir