Kategori Arşivleri: Almanya

İçimden Geçenler

İçimden Geçenler, Yolculuklara Dair Kısa Notlar

İçimden geçenler… Söz veriyorum yazı biter bitmez bir daha okumadan yayınlayacağım. 😄  Bu senenin payıma düşen tatillerinden geriye birkaç gün kaldı. Hatırlarsanız bu blogda daha çok gezdiğim yerleri paylaşırdım. Blogun adına bir gezi blogu diyemiyorum. Gezi blogu dediğin şey daha başka bir şey sanki. Ben gittiğim yerlerle ilgili hayal kırıklıkları da paylaşıyor, sevdiğim yerlere de…

Frankfurt-Hauptbahnhof

Corona Günleri 4- Frankfurt Gezisi

14 Şubat’ta Paris’ten döndük. Hayatımın birçok 14 Şubat’ını Selçuk’tan ayrı geçirdim. Sevgilisiyle geçirebilsin diye! Ne de olsa karısıyım. Şaka bir yana, şubat ayının üstüne çok şey yüklenen o gününde genellikle ya Almanya’dan dönen bir uçağın içinde olurdum ya da Almanya’da bir otel odasında. Şubat ayının ilk haftasından ikinci haftasının sonuna uzanan bu zaman dilimi bizim…

Frankfurt Yolculuğu – Goethe Evi

Franfurt için “En keyifli gezi destinasyonlarımdan biri!” cümlesini kurmam mümkün değil. Ama orayı da benim için güzelleştiren bir sebep var: Goethe Evi Eski Şehir Meydanı’nda (Romer) dolanmanın ve nehir kıyısındaki hoş bir gezintinin dışında Frankfurt’ta yapılacak pek bir bir şey yok. Kimileri şimdi bana “Yapma yahu!” diyebilir ama benim gerçeğim bu. Elbette klasik müzik eserlerinin…

Bir tatlının aşkına Almanya: Apple Strudel

Seyahatten bahsetmeyince bu blogda bir şeyler eksiliyormuş gibi geliyor. Zaman zaman da eski günlere dönmek, anılar denizinde kaybolmak ve geçmiş güzel çocukluktan konuşmak, anlatmak istiyorum. Canım ne istiyorsa, vakit neyi elveriyorsa öyle yani? Kalbim her daim “Seyahat, seyahat!” diye atıp duruyor ama. Mesela iş yerinde çalışıyorken aklıma geçen haftaki yolculuğumuz geliyor. Önce Paris, ardından dört…

Leipzig küçük bir şehir ama içi müzik dolu!

En son Leipzig Garı’nda kaldığımızı hatırlıyorum. Beni büyüleyen garı uzun uzadıya seyrettiğim daha dün gibi aklımda; zaten bu ayrıntıyı unutacağım kadar uzun bir zaman geçmedi üzerinden. Gardan çıkmadan önce ortalık yerde duran danışma ofisindeki yaşlı hanımın yanına yanaşıyorum. Avrupa kentlerinin hepsinde kolaylıkla ulaşılabilen şu harita olayının hastasıyım. Unutmadan söyleyeyim ki, bu seyahatten dönüşümde Atatürk Havalimanı’nda…

Leipzig garında bir garip yolcu…

Tren istasyonunda indiğimizde başımı hemen yörüngesinin etrafında gezdirmeye başladım. Etrafın kalabalığının nasıl da tüm dünyamı güzelleştirdiğini düşünüp, bir kez daha kendime hayretleri içimde baktım. Trene binenler, trenden inenler, beklediğine kavuşanlar, hayal kırıklığına gebe duranlar, etrafı saran mis gibi kahve kokuları, kendi etraflarında kim bilir kaçıncı turunu tamamlayan sosisler, misler gibi iştahımı kabartan vanilya kokulu donutlar……

Sonu belli bir tren yolculuğu…

Sabahın köründe telefonun alarmının sesiyle gözümü zorlukla açıyorum. Yorgunluk üstüne yorgunluk eklemek konusunda kendime rakip tanımıyorum. Hani kendime yapacağımı yapıyorum da, benim yaptığım işkencelere kocamda katlanmak zorunda kalıyor ya, sabrı için kendisini tebrik ediyorum. Bence bu dünyada kendisini sınamasının bir yolu bu diye düşünüyorum. Frankfurt’tayız. Her sene fuar nedeniyle mutlaka ziyaret ediyoruz bu şehri ve…

Apfelwein Klaus,bir güzel restorant…

Birden fazla uğradığı şehirlerde insanı ayakları hep aynı yerlere götürüyor gibi geliyor bana.Yılların ritmine alışmış cefakar bacaklar,alışıldık adımlarla sizi alıp götürüyor aynı bilindik yerlere.İşte sanırım bu sebeptendir ki benim de Frankfurt’a her gittiğimde soluklandığım yerler hemen hemen aynıdır.Eğer şansım varsa ve daha önce gittiğim bir yerde keyifle tekrarlayabiliyorsam yediğim yemeğin aynını,sanki gelip geçen bir yolcu…