Edinburgh’a giderken özellikle görmek istediğim iki yer vardı: Biri Writers’ Museum idi. Kitapları, yazarları, kahramanları sevip de Yazarlar Müzesi ‘ne uğramadan dönmek olur mu? ”Yazarlar Müzesi”, hepimizin artık yakinen tanıdığınız Royal Mile üzerindeki bir geçidin içinde yer alıyor. İskoç halkı ve İskoç Edebiyatı için çok kıymetli üç yazarın kişisel eşyalarının, yaşamlarını gözler önüne seren fotoğrafların…
Kategori Arşivleri: İskoçya
Edinburgh’da pek meşhur bir köpek anıtı var: Greyfriars Bobby. Size günümüzden 156 yıl önce gerçekleşen bir olayı anlatmak istiyorum. Yıllar önce polis memuru John Gray’e koruma köpeği olarak Terrier cinsi bir köpek verilir. Aradan uzun bir zaman geçmeden polis memuru tüberküloza yakalanır ve ölür. Cenazesi Greyfriars Kirk, (Bu arada İskoçlar kiliseye kirk diyorlar) yani Greyfriars…
Liverpool Tren Yolculuğu… Hayatımdaki nice tren yolculuğundan sadece biri. Nedense trenle yapılan seyahatlerin her birini kalbimde ayrı bir yere koyuyorum. Çocukluğuma, o zamanlardan kalan güzel anılara, çoktan gitmiş bir insanın kokusuna metalden yapılma bu evlerin içinde ulaşıyorum. Trenler bir çeşit yuva bana. ”Liverpool’da hava kötü olacağa benziyor!” Waverly İstasyonu’ndan kalkan trenle, Liverpol tren istasyonuna doğru…
Edinburgh’da ne yenir sorusunu kime sorarsanız sorun size verecekleri cevap, ”Haggis!” olacaktır. Pek tabii, biz de Edinburgh’a kadar gitmişken Haggis’i denemeden dönmedik. ”Biz” derken, ailemizin yemek denemek konusunda açık görüşlü olan tek kişisinden bahsediyorum: Ben! Haggis’i nerede yiyeceğimizi resepsiyonda çalışan güler yüzlü kızdan öğrendik. Royal Mile üzerindeki yan yollar üstünde küçük bir restorandı gittiğimiz yer:…
Aslına bakacak olursak kale gezmekten pek haz etmeyenlerdenim. O kadar çok kale gezdim ki, artık hepsi bana aynı geliyor. Kalelerden ziyade, kalelerin içine kurulan şehirleri gezmekten hoşlanıyorum. Yüksek taş duvarlar boyunca dar sokak aralarını gezmek, bu sokakların kuytusuna yerleşmiş kafelerde soluklanmak, büyük alışveriş merkezlerinin yerleşemediği parke taşlı sokakların üstündeki küçük dükkanları varlığımla sevindirmekten keyif alıyorum….
Klasik bir pazar günü rehaveti içinde Edinburgh yazıma başlıyorum. Bu seyahatimiz de tüm diğer gezilerimiz gibi kişisel tarihimizde güzel bir iz bırakarak bitti. Şimdi İstanbul’un sıcak havasında serin İskoçya günlerini yad ederek günlük hayatımıza uyum sağlamaya çalışıyoruz. Edinburgh ve dillere destan Royal Mile Her gidenin diline doladığı ve söz ettiği Royal Mile’i biraz…
İskoçya Notları ortalıkta. Uzun zamandır hayalini kurduğumuz seyahate çıkıyoruz sonunda. Seyahatimize az bir zaman kaldı. Önüme defterimi açmamdan, orada burada dağınık duran notları toparlamamdan, otel-uçak çıktılarını dökmemden anlıyorum bunu. Bir de işten-güçten çok sıkıldım. Kim ne derse desin, İstanbul yoruyor insanı. Bu şehirde çalışıyor olmak zor geliyor bana. Trafiği bile başka bir kenara koydum artık!…