Kategori Arşivleri: Paris

Hayali Yolculuklar

Hayali Yolculuklarım, şehirler, geçmiş yolculuklar

Hayali yolculuklar yapmaya ne dersiniz? Bir şehirden diğerine, bildik bir hikâyeden başka bir hikayeye. Elimizde bir kadeh şarap. Keyfimiz yerinde. Tatildeyiz blog dostları…Düşlerimizin ardı tasasız anlarla dolu. Kendimi sıklıkla eski, güzel günleri hayal ederken buluyorum. Seyahat ettiğimiz günlerden bahsediyorum. Sıklıkla uçak firmalarının sitelerinde gezinir, ucuz uçak bileti peşinde koşar, bir şey yakaladığımı düşündüğümde de olurunu…

Rodin Müzesi- Paris

Sevgili Paris

Nerede kalmıştık? Biraz sohbete, aklıma gelenlere, ebedi sevgili Paris ‘ten bahsetmeye ne dersiniz? Nostaljik Radyo yine yayında.😍 En son nerede kaldığımızı hatırlamıyorum. Taslaklarıma bakınca yazmak için nice girişimlerde bulunduğumu ama hepsini yarım bıraktığımı görüyorum. Her sabah uyandığıma şükretmekle yetiniyorum. Yıllar yıllar önce bir arkadaşımla birlikte tenis dersleri almaya karar vermiştik. O zamanlar gittiğimiz spor kulübünde…

LeBonGeorges Paris

Paris Bistroları- Le Bon Georges

Paris Bistroları… Nerede yesek? Hangisi daha güzel? Son Paris seyahatine çıkmadan üç yerde yemek yeme planı yapmıştım. Bunlardan bir tanesi Montparnasse’da bulunan La Closerie des Lilas‘ydı. Burası vakti zamanında Hemingway, Picasso, Cezanne, Apollinaire, Henry Miller, Rimbau, Modigliani ve Sartre’ın sıkça gittiği bir restoranmış. Bahsettiğim zamanlarda Paris’in çok ucuz olduğunu, hatta sırf bu yüzden daha rahat…

coffeetime paris

Yolda olmak ve Paris’ten haberler 🇫🇷

Bir trenin insanı taşıdığı bir garda onu neler bekler? Yolda olmak ve bu duygunun dayanılmaz hafifliği. Ne güzel bir soru değil mi? Sorunun cevabını düşünürken bile gülümsemeye başlıyorum. Aklıma devasa bir gara yanaşmış onlarca tren, bavullarını sürükleyerek uzaklaşan insanlar, kokularıyla insanı cezbeden irili ufaklı küçük yemek kabinleri, elinde bir sosisliyle geçen biri, alt katı işaret…

Paris, Ecekent

Paris, Ecekent… Paris’ten Frankfurt’a. Her sene hayatımın bir parçası haline gelen şubat yolculukları. Frankfurt’tan Paris’e tren yolculukları… Seyşeller’e bu kadar çamur attıktan sonra biraz vicdan azabı çekiyorum. Ama hissettiklerimi söyleme duygusu vicdan azabı hissetmemden daha ağır basıyor. Netice itibariyle benim tatilim, benim Seyşellerim diyor olayı kapatıyorum; yine de bir ara Seyşeller’de denk geldiğimiz Türkçe konuşan…

Gün 15- Cuma, Hayaller Paris, Gerçekler Sancaktepe!

Blog yazmak mı? Dün blog yazmayı unuttum. Gece gözümü kapadığım an bu gerçekle yüz yüze geldim. Bir vicdan azabı içimi kapladı ama çok yorgundum. Kalkıp yazsam da sadece yazmış olmak için yazacaktım ve o da bana tat vermeyecekti. “İyisi mi,” dedim “Uyu Özlem!” Shakespeare and Company-Paris Kasım Yağmuru- İzlanda’dan bir Kitap Şimdi buradayım. Tilkinin dönüp…

Gün 9- Cumartesi, Yorgunum Paris…

Pariste geziyordum, yazamadım. Suçsuzum. Gün 8 diye bir başlık atmanın o gün yazamadıysan bir anlamı yok. Sonuçta 21 gün aksatmadan bloga yazı yazacağım diye meydan okumuştum; olmadı. Geçerli bir sebebim var, Paristeydim. Sabah 05.00’de kalkıp, gece 23.30 da otel odasına girdik. Bitmiştim. Yatağa kıvrıldığım gibi uyudum.  Gelelim bugüne. Kim bilir Pariste kaçıncı kez bulunuyorum. Yine…

Paris, Mon Amour

Paris, Mon Amour… Bu kadar sık Paris’e gidince Paris otel seçimlerimiz de artık klasikleşti. Salı gecesi Paris’ten döndük dönmesine de benim ruhum orada kaldı. Hava ne çok sıcaktı ne de çok soğuktu. Eylül aylarında Paris ara ara yazdan kalma günleri saklayıp benim gibi “Paris, Paris!” diye inleyen nevrotik şehir severlerin önüne atar ya, bu sefer…