2019 Yazı

2019 yazı bitti bile. Hayatımın en hızlı yazlarından biriydi. Şimdi arkasından bakıyorum öylece.

Yaz mevsimi bitmek üzere. Sonbahara bir şey kalmadı. Bizim yaz da tatillerin ardından sona yaklaştı. Birkaç gün sonra okullar açılıyor. Bu seneye dair anlatacak çok şey var aslında. Şubat ayındaki Avustralya tatilini anlatamadım bile sizlere. Vakti yettiremedim. Oysa Avustralya’yı anlatmayı çok istiyorum. Hem unutmamak için hem de orayı bir de benden dinleyin diye.

2019 Yazı - Brantome

Biz bu yaz neler yaptık?

Avustralya seyahatinin ardından uzun bir müddet Kuzey ve ben evde oturduk. Okul, ödevler, sınavlar derken onun hareket edecek hali yoktu. Ben de yanındaydım. Selçuk bir fuardan diğerine oradan oraya sürüklenip durdu. Ardından Kuzey’in yurtdışındaki ilk kamp deneyimi geldi. Onunla beraber Fransa’ya Bordo’ya uçtuk. Bir araba kiraladık, onu ve arkadaşını bir gece vakti Sarlat yakınlarındaki Coly‘ye bıraktık ve biz karı koca bu sefer o bölgeyi gezmek için yola çıktık. Perigord Bölgesi deniyor dolaştığımız bölgeye. Dordogne Nehri‘nin can verdiği nefis yerlerden bahsediyorum. Yıllar önce Gezi Dergisi’nin bir sayısında denk gelmiş, yıllarca hayalini kurmuştum Dordogne Nehri civarındaki bu seyahatin. Yıllar sonra nerdeyse unuttuğum bir zaman Kuzey’in kampı oralara gitmemize vesile oldu. Bordo seyahatimizin en son kısmıydı. Daha çok küçük köylerde, kasabalarda konakladık; civarda gezindik ve sanırım ömrü hayatımızın en güzel yemeklerini yedik. Köy, kasaba meydanlarına kurulmuş pazarlar, mis gibi kokan sebzeler, meyveler, ağzınızı sulandıran yemekler, buz gibi rose şarapları ile Bordo hem gözümüze hem midemize bayram yaptırdı. Öyle ki yine gitmek, yine yemek yemek istiyoruz. 😋

2019 Yazı : Ardından baktıklarım

Sıcak, nem, hızla akan zaman, Kuzey’den ayrı kaldığımız ilk yaz…

Kuzey’in uçmaya başlayacağının ilk belirtileri bu sene kendini gösterdi. Çalışma kampı, yaz okulu, workshop’lar falan derken ondan ayrı kalmaya alışamasak da kabullenmek zorunda olduğumuzu öğrendik. Bu his bize hiç iyi gelmedi. Muhtemelen üniversite için evden uzaklaşınca evin içi tamamen boşalacak.

Sahi, biz Kuzey olmadan önce ne yapıyorduk? 😀

Bordo’yu size anlatsam bol bol yediklerimden bahsederim sanırım. Kavurucu yaz sıcağında tırmandığımız kaleler, Ortaçağ kasabaları gibi görünen yerleşimler, uzun saatler süren yemekler, hayatın akışına kendini teslim etmiş olan insanlar. Belki bu anlattıklarım başka bir yazının konusu. Kısmet deyip kendimi bir türlü bırakamadığım zamana teslim ediyorum yazıp yazmama işini.

Bu yaz okumadan, yazmadan geçti.

Bir türlü kendimde değildim bu yaz. Çok az kitap okudum, çok az film seyrettim. Kendime, içime dönüp orada bekleyen karanlığı yoklayıp durdum. Hayatın bildik sıkıntıları bahsettiklerim. Gelenler, giderken yaralayıp gidenler, uzun lafın kısası insanlık halleri. Bir zaman sonra 2019 yazına dönüp bakacağımı ve kendimi boşuna üzdüğümü göreceğimi biliyorum. Önemli olan kendimi şimdi üzmemek ama nerdee?

Uzun zamandır yazmayınca yazmayı unutuyor insan. Kelamın neresinden tutacağını bilmiyor. Eli klavyeye yakışmıyor. Benimki de o hâl. İki gün oldu Amerikadan geleli. Uzun yollar çıktı bu sene falımda. Ne güzel oldu. Chicago’ya, ardından da Boston’a gittik. En güzeli her türlü şirretliğine rağmen New York’a varmaktı. Hepimiz derin bir nefes aldık. Sevdiğimiz parklarda uzun uzun oturup piknik yaptık. Daha önce uğradığımız yerlerde yemek yedik. New York’un tıpkı bir metres gibi nasıl paramızı tükettiğini gördük. 😎 Eh, biraz kızdık.

Daha önce yazılmış ama umut ve sevgi dolu bir New York yazısı okumak isterseniz BURAYA,

New York’ta geçirdiğim bir kitapçı gününü okumak isterseniz BURAYA,

Şehrin en güzel müzesini okumak isteyenler BURAYA tıklayıversin.

Daha okuyun diyeceğim çok yazı var ama tembellikten bir türlü düzeltemedim. Bir de böylesine dağınık bir yazı yazdığım için beni affedin. 🎈

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

2019 Yazı” yazısında 14 düşünce

  1. Aylin Kurhan diyor ki:

    Sevgili Özlem,
    Hayat zor aslında en önemli mesele sağlık. İnsan hastanelere düşünce kendisinin veya yakınlarının sağlığı bozulunca sorun olarak gördüğü pek çok şey önemsizleşiyor. Aslında ülke olarak pek çok sorunumuz var kafaya takılmayacak gibi değil. Çünkü çocuklarımızın geleceği karartılıyor gün ve gün. Bunların yanında insanların attığı kazıklar, yaşattıkları hayal kırıklıkları hiç birşey. Yaşarken üzülmemek elde değil biliyorum. Ama son bir ayımı babamın rahatsızlıkları ameliyatı v.s ile çoğu hastanede geçirdiğimden emin ol çevremizdeki insanların bize yaşattıklarının ne kadar önemsiz olduğunun bugünlerde oldukça farkındayım. Sevdiklerine başta ailene çok yakınlarına sarıl sımsıkı gerisini boşver. Herkes hakettiğini yaşasın.
    Gezmek kitap okumak bunlar müthiş şeyler. Bunları yapabilmek bile mutlu olmaya yeter. Sevgiyle kal..Aylin Kurhan..

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Sevgili Aylin,
      Öncelikle çok ama çok geçmiş olsun. Umarım babacığının tüm sıkıntıları bitmiştir. Ne kadar haklısın. Sağlık her şeyin başı. Üzüldüğüm şeylere bir zaman sonra üzülmeyeceğimi biliyorum. Kendimi kaderci olarak nitelendirmesem de yaşım ilerledikçe her işte bir hayrın olduğuna tüm kalbimle inanmaya başladı. Karanlık diye gördüğüm şeyler bir zaman sonra önüme aydınlık yollar açıyor. Amma ve lakin beynim her geçen günle birlikte evrilirken kalbim ben onu ne kadar sertleştirmeye çalışırsam çalışayım hala kırılmaya, incinmeye devam ediyor. 😃
      Bir gün doğru yolu bulacağım inanıyorum. Beni en çok üzen heyecanlarımı yitiriyor olmam. Oysa kendimce hikayesi olan birkaç kitap aldım New York’tan, Elias Cannetti’nin anıları yayınlanmış, Simone’cuğumun Nelson Algren’le mektupları yeniden basılmış. Bunlar benim eski heyecanlarımdı. Pırlanta yüzük gibi paylaşırdım eskiden aldığım her bir kitabı, seyrettiğim her bir filmi. Yine öyle olsun istiyorum. Kalbimin eski ritmine geri dönmesini bekliyorum. Yine ve heyecanla.
      Çok öperim.

  2. Esin diyor ki:

    Bu yaz hepimiz için mi böyle doludizdin geçti? Aslında bir dolu şey yaşıyoruz ama!.. bence duygusal yanımızın ağırlığından olsa gerek, özellikle ilişkiler konusunda yaşadıklarımız bizi etkiliyor. İşte hepimiz hayatın içindeyiz, hepsi hayata dair şeyler…zaman üzerimizden buldozer gibi geçerken biz de değişiyoruz. O deli dolu ve coşkulu hallerimiz biraz daha durmuz, oturmuş bir ruha teslim ediyor bizi!. Yine de bir yanımızda çocuk kalbimiz bizi bırakmıyor, işte o yanımızı çok önemsiyorum ben. Sıkı sıkı tutunuyorum o naif kalbin ellerinden. Sabah sabah ne ruh hali ise bendeki de ;))

    Ama gezmek bize gerçekten çok iyi geliyor. Hele ki bazı geziler hiç unutulmuyor. Amerika seyahatin ne güzeldi. Öncesinde de şu Bordo gezisi, bence de harika bir bonus olmuş size. Fransa’nın güney kıyılarını ben de çok beğendim. İnsan beğendiği yerlere yeniden yeniden gitmek istiyor. Ve bir de senin kaleminden gezmek o yerleri nasıl güzel. Yazılarını hep severek okuyorum.

    Kuzey’in yolu açık, her şeyi gönlünce olsun. Evlatlar mutlu olunca, anne babalar da mutlu olur 🙂 Bugün günlerden Cuma! bak hep beklediğin haftasonu da geldi artık. Şimdiden keyfince güzel bir haftasonu dilerim. Sevgilerimle Özlemcim.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Çok teşekkür ederim Esin güzel dileklerin için öncelikle.
      Güzel yanlarım var elbet ama kötü yanlarım da var. Her şey çok düzgün olsun istiyorum, hemen olsun istiyorum, sonra hiçbir şey askıda kalmasın istiyorum, sabırsızım ve hırslıyım. Bu saydıklarımın hepsi yan yana gelince iş hayatı benim için hep bir meydan okuma oluyor. Kafam çoğunlukla işle dolu oluyor; Yapılacaklar, gidilecekler, yarım bırakılıp tamamlanması gerekenler, ödemeler, alacaklar, çalışanlar, kurum ve kuruluş işleri…. Güzel şeylere vakit kalmıyor işin koşturmacasından.
      En çok tatilin tadını hak ettiğim gibi çıkarmadığıma üzülüyorum. Kendi kendime işkence yapıyorum bazen.
      Son zamanlarda, kendimle başa çıkamadıkça meditasyona başladım yine. Nasıl iyi geldi anlatamam. Ama bana bu denli iyi gelen bir şeyi bile ihmal ediyorum. Kendime 20 dakika ayıracağım araya ya bir telefon konuşması giriyor, ya bir müşteri. Kapımı kapayıp yirmi dakika susabilirim ama içim elvermiyor. Hayata hep bıraktığım yerden aynı hızla dalıyorum. Bunun böyle olmaması lazım ve benim bunu tabir yerindeyse kendi kafama vura vura sokmam lazım. (Güzellikle anlamıyorum:))
      Tatiller her şeye rağmen süperdi. En güzeli birkaç gün sonra Paris’e gidiyoruz fuara. İşi tatille birleştiriyorum. Şimdilik o vakte kadar kendimi işe vermeye karar verdim. 🙂
      Gidişimi makul sebeplere bağlamaya ve vicdanımı rahatlatmaya çalışıyorum.
      Sana da nefis bir hafta sonu diler ve çook öperim.

  3. esen diyor ki:

    Hayatın akışına kendini teslim edenleri de yaz mutlaka e mi Özlem? O zaman belki sonradan üzülmeyeceklerimize, şimdi üzülmeyi bırakırız bakarsın 😉
    Ne güzel geziyorsun(uz), takip etmek de şahane 🙂

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ya Esen, benim kafa dumanlı 😀Vallahi anlamadım senin ilk cümlenin mealini.
      Bu yaz benim için sıkıntılı bir yazdı. Şiştim de şiştim. Hâlâ d şişiyorum ama geçecek biliyorum. Sadece geçerlen daraltmasına itirazım var. 🙂
      Ama mesela biraz sonra bir saatliğine işten kaçacak, çok sevdiğim bir arkadaşımla çay/ kahve bir şey içeceğim. Saçma şeyleri özlüyorum. Mesela “Ulan!” diyorum. “Yıllardır açık havada yürümedim.”
      Eee, yürü o zaman değil mi? Beni tutan ne. Şöyle cam kenarına otursam. Deli bir yağmur yağsa da seyretsem modundayım.
      Du’ bakalım! Ne yazlar, ne kışlar geçti böyle. Bu iç sıkıntım da geçer elbet hayırlısıyla.
      Çok öperim Esencim.

  4. Beyda'nın Kitaplığı diyor ki:

    Bu sene taşınma telaşından yazdan hiçbir şey anlamadım maalesef. Gezmek istediğim benimde çok yer var ama imkanlar maalesef:( Bu arada bloğunuza izleme ve mail abonelik butonu koyarsanız daha rahat takip edebiliriz:)

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Beyda,
      Blogu yapan arkadaşla konuştum. Blogun sağ köşesinde RSS işareti var. Böyle wi-fi işareti gibi turuncu bir amblem. Oradan izleyebiliyorsun. Ya da blogun adresini kopyalayıp blogger’daki izleme yerine yapıştırabiliyorsun diye biliyorum. Ama yine de maille takip butonu ekleyeceğiz. Birileri beni okuyunca mutlu oluyorum. 🙂
      Ev taşımak iyidir. Taşımak zordur ama sonraki nefis bir ferahlıktır. Umarım sana da öyle gelir.
      Sevgiler çook.

  5. elif diyor ki:

    Tuhaf bir yaz oldu, değil mi?
    Çocuklar hayatın her boşluğunu hem fiziken hem ruhen öyle bir dolduruyor ki gittiklerinde arkalarında kalan boşluk uçsuz bucaksız oluyor sanırım. Adı da var yanılmıyorsam ”Boş Yuva Sendromu”. Seni anlıyorum, bu da bir aşama; doğum, büyüme, kendi kanatları ile uçma..
    Ben de hep aynı kitapları okumak, aynı filmleri izlemek istiyorum..Ne oldu bize yahu ?

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      “Boş Yuva Sendromu”, çok fenaymış yahu. 🙂
      Alışacağız yavaş yavaş. Biz nasıl evden uçtuysak onlar da uçacak elbet ama zor.
      Bu yaz ben de işle ilgili sebeplerden dolayı zor geçti. Duygusal kopuşlar, gidişler, gelişler derken yıprandım ama onlar da olması gereken şeylerdi. Bir şeyin doğrusunu bilip de değiştiremediğim için kızıyorum kendime. Biraz daha duyarsız olsam, sadece kendimi düşünsem, duygusal yönüm kör olsa 🙂
      Olmayınca olmuyor. Eskilere, bildiklere sığınıyorum çünkü orada beni ne beklediğini biliyorum. Sevdiğim şeylere sıkı sıkı tutunuyorum. Geçmiş, yaş ilerledikçe sana sık çağırıyor insanı. Nostaljik özlemler oluyor. Hayat işte!
      Yorulduk sanırım Elif. İnşallah kısa sürede toplarız kendimizi.
      Çok öpüyorum seni.

  6. Sibel diyor ki:

    Sevgili Ozlem’cigim,

    Gececek seni daraltan seyler,sonrasindan tertemiz,uzun ferah bir nefes ve hafiflik gelecek.Bak yine de ne kadar dolu bir yaz gecirmissiniz,sizin aileye gezi ve macera cok yakisiyor.Kuzey’in delikanli olduguna belki de yakinda yuvadan ucacagina inanasim gelmiyor,ben seni okumaya basladigimda bebydi sanki.Yolu hep basarilarla dolu olsun.

    Yazilarini her zaman Ozlemle bekleyen,

    Sibel,

    kocaman oper,sarilirim,sarilirken sirtini oksarim ki gitsin icindeki sikintilar…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Evet sen beni okumaya başladığında bebeydi. Ben de annelik savaşları vermekle meşguldüm. Her şeyi başarabilirmişim gibi geliyordu o zamanlar. Şimdi de gücümden şüphem yok ama zaman hızla akıyor, başladığım her şey yarım kalıyor, en önemlisi de içimdeki yaşam enerjisi o günlerdeki gibi coşkun değil. Daha dingin. Oysa geriye dönüp bakınca ne güzel şeyler geliyor aklıma. Hatta düne bakınca bile öyle geliyor. Sanırım bugüne dair enerjimde bir sıkıntı var. Sıcaklar bunalttı beni. Ağaçların arasında olmak istiyorum. Uzun yürüyüşler falan diyeceğim ama bir de dizimde ağrı başladı nedense.
      Neyse, biliyorum her şey düzelecek. Hele rüzgarlar hafif hafif esmeye başlasın. Hele güzel bir kitap alayım elime. Sessiz sonbahar akşamları düşsün bir önüme de sen gör beni 😍

  7. Sezer Eser Perker diyor ki:

    Çok uzaklarda, yine erkenden uyanmışken, telefon ekranından blog yazılarını okumaya çalışırken sana rastlamak güzel oldu:) Hâlâ Amerika’dasın zannediyordum. Ne hoş coğrafyalara uzandın bu sene. Avustralya’yı bitirmelisin ama Bordo yazısını da bekliyorum:) Çocuğunun kendi kanatlarıyla uçmaya başlaması, yolunu çizmek için evden uzaklaşması hem gurur veriyor hem de can sıkıyor değil mi? 🙂 Neyseki kendimize özel uğraşlara sahip anne ve babalarız ancak yine de onlar olmayınca bir şeyler eksik kalıyor. Enteresan duygular. Seni çok iyi anlıyorum. Kuzey’in yolu açık olsun. Sağlıkla, huzurla, keyifle devam etsin. Sevgiler benden sana Özlem. Yolculuklarında ne anılar biriktirdin kim bilir? Merakla bekliyorum…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Sezercim,
      Bu yazın tadını alamadım bir türlü. Sahiden ne güzel yerlere gittim dönüp bakınca. Bordo’da Kuzey yoktu. Tüm yaz boyunca yoktu zaten. Hâl böyle olunca, sanki tüm yazım onu özlemekle geçmiş gibi geliyor. Alışmaya çalıştık Selçuk da ben de. Kolay olmayacak sanırım. Hem büyüyüp kendi başına ayakta kalmayı öğrendiği için mutlu oluyorsun, hem de o kanatlar senden uzaklaştığını anlattıkça korkuyorsun. Ama dediğin gibi, kendi işleri olan anne babalarız. Bir şekilde hayatı ona göre şekillendireceğiz. Bana komik gelen, sanki hayatımız hep Kuzey’le şekillenmiş gibi sudan çıkmış balığa dönmemiz. Kuzey olmadan da Selçuk’la bir şeyler yapıyorduk biz ama onlar neydi hatırlamakta güçlük çekiyoruz. 😃
      Yazmak istiyorum ama bu yaz hiç elim bir işe gitmedi. Ne okudum doğru düzgün ne yazdım. Avustralya köşede duruyor, Bordo öyle, Amerika da üstüne yığıldı. Du’ bakalım ne yapacağım. Eski alışkanlıklarımı tekrar ediyorum çoğunlukla. Bildiğim filmleri seyrediyorum. Hatta Shirley Maclaine okumak geçiyor içimden. Bildiğim sığ sularda olmak istiyorum yeniden. Böyle tuhafım işte.
      Senin Bali seyahatine bayıldım. Bizim de çok gitmek istediğimiz bir yer ama bir türlü mevsimi denk düşüremedik, araya hep başka seyahatler girdi falan. Kısmetimize düşmedi yani hala Bali.
      Peru’yu hayal ediyorum. Şimdilik hayal ediyorum.
      Belki bir vakit Selçuk’u kandırırım.
      Çok öpüyorum seni, çoook.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir