Kategori Arşivleri: Paris

Sevdiğim Filmler – Paris’te Geceyarısı.

Paris’te Geceyarısı… Kim bilir kaçıncı kez ekranın karşısına oturuşum bu film için. Vizyona gireceği günü büyük bir heyecanla beklediğim, fragmanını defalarca internetten izlediğim, gösterime girdiği ilk günün akşamında sinema salonundaki koltuğuma gömülüp keyifle seyrettiğim bu filmin geç de olsa ben de dökümünü yapmak istedim. ”Paris’te Geceyarısı” ndan bahsediyorum elbet. Şehirlere ses olan yönetmen: Woody Allen….

Kırılan umutları yeni hayallerle onarmak

Vize çıktı, çıkacak derken stres sahibi olduk. Selçuk’la birbirimizi yiyip duruyoruz. Ben vizeciye söylenip duruyorum, o konsolosluğa. İkimizin de mırıl mırıl konuşmak için yeterli sebepleri var. Bu tatilde evde birbirimizi yemezsek iyidir.?  Tüm kalbimizle yarın vizemizi alacağımıza inanıyoruz. Bugün pasaportların vize merkezine doğru yola çıktığına dair e-posta geldi gelmesine ama ne yazık ki kurye ulaşmamış. Yarın…

Efsane Paris kitapçıları: Karşınızda Shakespeare and Company

Her Paris seyahatinde düşünmeden yaptığımız şeyler var: St. Germain sokaklarında gezinmek, farkında olmadan Cafe Le Rostand‘a gidip Lüksemburg Bahçeleri‘ne bakarak kahvemizi yudumlamak, yolumuzu Notre Dame Katedrali’ne çevirip Shakespeare and Co.‘ya gidip kitapçının sıkışık kitap raflarının arasında gezinip bir kitap almak. George Whitman’ın hikayesi Paris’e gidip de bahsettiğim bu kitabevine uğramayan yoktur sanırım. Shakespeare and Co….

Size Paris’le ilgili bir sır vereceğim

Gelelim Paris Kafelerine… Gelelim mi? Paris’in her şeyi çok güzel ama kafeleri ayrı ayrı onlarca yazı konusu. Ben Paris’e yeterince sık gitmediğimizi düşünüyorum. Selçuk, “Yok artık! Oraya gitmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Daha ne yapalım?” diyor. Haklı. Doğum günlerim, evlilik yıl dönümleri, fuarlar bizim Paris’e gitmemiz için hep bahane. Hatta kendi doğum gününde…

Mina Urgan ve Bir Paris Masalı

Mina Urgan’ın Bir Dinazorun Gezileri isimli kitabını açtığımda tam da aradığım sayfaya denk geldim. Devamlı Paris’ten, bu şehre olan tutkumdan bahsedip duruyorum. Hal böyle olunca da takılmış bir plak gibi aynı şeyleri tekrarlamaktan korkuyorum. Yine de durduramıyorum kendimi. Kitapta karşılaştığım satırlarsa içimi biraz olsun içimi rahatlattı. Mina Urgan‘da kitabın orta yerinde şöyle diyor:  “Bu kadar…

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri- Farklı bir Paris Gezisi

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri. Keşke çıkmaya ne dersiniz? “Paris’i ilk kez ziyaret edecekler için mutlaka gidin!” denilecek yerleri hepimizi biliyoruz artık. Azıcık toparlamak gerekirse Eyfel Kulesi’nin mutlaka tepesine çıkılmalı, Champs Elysees’nin geniş kaldırımları boyunca yürünmeli, Ladurée’de bir kahve eşliğinde birkaç makaron yenilmeli, kasa önündeki uzun kuyrukta beklenip eşe dosta götürmek üzere ince bir zevkin ürünü olan…

Hemingway’in izinde Paris

Hemingway’in Paris’i her Paris’e gittiğimde yaşamak için çaba sarfettiğim bir gezi rotası. Bir zamanarın peşine takılıp geçmişi adımlıyorum. Hayal kurmak benim işim. İnstagramda Paris’e gideceklere tavsiye dağıtıp duruyorum. “Özlem, Paris’te nerelere gidelim, nerelerde yiyelim?” diye soranlara da cevap veriyorum, hiçbir şey sormayanlara da. Öyle bir ruh hali içindeyim ki Paris lafını duyar duymaz hemen konuşmanın…

Alberto Manguel, Okuma Günlüğü ve Paris Yolculuğu

Paris’e giderken yanıma aldığım, Alberto Manguel ve Okuma Günlüğü isimli kitabı sehpanın üstünde duruyor. Yazar bilmem kaçıncı yaş gününde eskiden okuduğu ve hayatında yer eden on iki kitabı tekrar okuyup, notlar almaya karar veriyor. Şöyle düşünüyor: Her ay bir kitap okusam ve okuduklarım hakkında notlar alsam, bu arada gittiğim yerleri ve yaşadıklarımı da yazılarıma eklersem…