Paris’in Gizli Kalmış Yerleri- Farklı bir Paris Gezisi

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri. Keşke çıkmaya ne dersiniz?

“Paris’i ilk kez ziyaret edecekler için mutlaka gidin!” denilecek yerleri hepimizi biliyoruz artık.

Azıcık toparlamak gerekirse Eyfel Kulesi’nin mutlaka tepesine çıkılmalı, Champs Elysees’nin geniş kaldırımları boyunca yürünmeli, Ladurée’de bir kahve eşliğinde birkaç makaron yenilmeli, kasa önündeki uzun kuyrukta beklenip eşe dosta götürmek üzere ince bir zevkin ürünü olan kutuların içindeki makaronlardan alınmalı, Montmartre’a ve Ressamlar Tepesi’ne çıkılıp soğan çorbası içilmeli, Sacre Couer’e girilip sonra beyaz katedralin meşhur merdivenleri önünde bir fotoğraf çektirilmeli, Notre Dame Katedrali önündeki kalabalığa karışıp Victor Hugo’yu hatırlamalı, kesinlikle Seine Nehri üzerinde bir bot turu yapılmalı, bir durakta inip diğer durakta bindiğimiz botta kendimizi şehrin sahibi hissetmeli, Sorbonne Üniversitesi’nin bulunduğu Latin Quarter civarında gezinmeli….

Paris anlatmakla bitmez tabii. İlk gidişte de yapacak çok şey vardır, sonraki gidişlerde de liste uzayıp gider; tek fark artık şehrin derinlerine doğru yol almaya başlamışsınızdır. Ve siz Paris’i sevmeye başladıkça, o da sizi sever. Kucağını açar ve sıkı sıkı sarılır size. Hiç çekinmeden söylüyorum ki tüm dünyayı gezme şansım olmadıysa da şimdiye dek dünya üzerinde en sevdiğim şehir Paris?

Paris Mon Amour

 

Ben benimle Paris’i gezmek isteyen arkadaşlarıma ya da “Paris’e gidiyorum ama farklı bir Paris yaşamak istiyorum.” diyen arkadaşlarıma benim Paris’imi anlatıyor ya da gösteriyorum.

Paris her gittiğimde bana başka kapılar açıyor, bilmediğim bir yerini gösteriyor. Bazı arkadaşlarım “Ben yemeğe-içmeye çok düşkün değilim, bana pahalı restoranlardan ya da kafelerden bahsetme. Gezilecek yerleri anlat sadece.” diyor. Ama Paris gerçeği bu değil arkadaşlar! Zaten Paris’te hiç kimse çok yemiyor; ama çok lezzetli şeyler yiyor, tadıyor. Paris’in bistrolarını, sanatçılara, yazarlara, ressamlara ev olmuş kafelerini anlatmadan ve o kafeleri yaşamadan gerçek bir Paris seyahati apmış olamayız zaten. Paris demek hayatın sokaklarda aktığı bir yaşam demek. Ben de yeme-içme olayına pek düşkün değilim. Açlığını bastırmak için yiyen tiplerdenim. Çay ya da kahvesiz yaşadığımı düşünemiyorum ama. Ne zaman bana biri, “Bir adaya düşsen yanına alacağın….” şey gibi bir soruyla yanaşsa aklımdan ilk olarak çay geçer.

Gelelim Paris’e. Paris yeme-içme olayından uzak durmaya niyet edenleri bile etkisi altına alır. O yüzden bu yazı birçok bistro ve kafe önerisi de içerecektir. Şimdiden söyleyeyim.

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri : Paris Kafeleri

Paris’in yaz kış dolu olan ve insana “hayatın doğduğumuz zamanla öldüğümüz zaman arasında yaşadığımız zaman diliminden ibaret olduğunu”hatırlatan kafe terasları. Ben Paris’e gidince hep böyle hissediyorum. İnsanoğlu dünya üzerinde küçücük bir nokta. Bir kafenin sokağa bakan terasına oturup bol köpüklü bir kahve söyleyip önünden akan yaşama bakmasından daha güzel bir şey yok. Hele yanında bir de sıcak bir sohbet varsa Paris’li olmanın ilk kuralını yerine getirmiş oluyoruz. Tatiller biraz da günlük hayatımızdaki hızımızı düşürmek için aldığımız kısa molalar değil mi? “Dünyanın en güzel kafeleri Paris’te!” diyorum. Dinleyin beni ve kendinize soluklanmak için bir fırsat verin.

Sonra Hemingway’in yazılarını yazdığı kafede kim oturmak istemez? Ya da Picasso’nun?

Simone de Beauvoir ile Sartre’in oturup birer kadeh içki içtikleri kafeye gidip, “Sahiden bu masada bir zamanlar Simone de Beauvoir da oturmuş mudur?” diye düşünmek istemez misiniz?

Sartre ve Dimone de Beauvoir Cafe de Flore’da.

Hangi kafeye gitsek? Sanatçı Kafeleri…

Ya da Closerie des Lilas‘nın önünden geçerken Hemingway’in bu kafeden içeri girecek kadar parasının olmadığını ve dışarıdan kafede ailesiyle oturan James Joyce’u seyredip iç geçirdiğini.

Hemingway, Amerikalı yazar Janet Flanner ile Les Deux Magots'da.
Hemingway, Amerikalı yazar Janet Flanner ile Les Deux Magots’da.


Benim favori Paris kafeme gelince: Lüksemburg Bahçeleri’nin karşısına denk gelen, Le Rostand. Bu anlattıklarımdan sonra biraz olsun aklınız çelinmiş olmalı.

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri : En iyi sıcak çikolata.

Tamam tatlı da yemek istemiyorsunuz. Siz de benim gibi kilonuza dikkat ediyorsunuz. Ama diğer taraftan da Paris’in en iyi sıcak çikolatası diye bilinen ve bilmem kaç yıllık tarihiyle neredeyse şehrin tarihine eş tutulan Angelina’ya gidip bir bardak sıcak çikolata içmeyeceksiniz öyle mi?

Yapmayın Allah aşkına 😀 İstanbul’a dönünce sadece lahana ile beslenirsiniz birkaç gün. Tarif isteyenler Dilara Koçak’ın Vicdan Çorbasına doğru yola çıksın. Malzemeler: …

Angelina- Paris'in en güzel sıcak çikolatası burada
Angelina- Paris’in en güzel sıcak çikolatası burada

Paris Mezarlıkları

Klişe bir şeyler istemiyorsunuz ama tam bir edebiyat tutkunusunuz. Simone de Beauvoirı seviyorsunuz ve benim gibi her sene en azından bir kitabını okuyup anlamaya çalışıyorsunuz. Sartre’ı okumak için biraz daha zamana ihtiyacınız var. Öyle olduğunu düşünüyorsunuz ve doğru zamanın gelmesini bekliyorsunuz. Diğer yandan Margueritte Duras, canınızın içi. Onda insana ait tüm kırılganlıklar ve şaşılacak kadar da kuvvet var. Susan Sontag’ın bu şehirde öldüğünü bir yerlerden duymuş muydunuz peki? O zaman Önce Cafe Le Select’te oturup bir kahve için, ardından Montparnasse Mezarlığı‘nı gezin. Küçük ama duymak isterse insana çok şey anlatacak bir mezarlık orası.

Bir de Pere Lachaise Mezarlığı var. İnsanı içine alıp, kaybolma duygusunu yaşattıracak kadar büyük bir mezarlık orası. Bizden de Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney‘in mezarları orada. Dünyaca ünlü bir çok ünlü de. Elinize bir harita almadan orada aradığınız mezarı bulmanız mümkün değil. Mezarlığa girmeden dışarıdan bir harita alın mutlaka.

Pere Lachaise Mezarlığı’ndaki en meşhur on mezarı anlattığım yazıyı okumak için BURAYA,

Çocuklarla yaptığımız Pere Lachaise yazısını okumak için de BURAYA beklerim.

Paris Kitapçıları

Kitapçıları gezin Paris’te. İrili ufaklı bir sürü kitapçı var sokakların içinde. St. Germain Bölgesi özellikle kitapçıların, kırtasiyelerin, sanat malzemeleri satan dükkanların olduğu bir cennet. Ne ararsanız var orada.

Shakespeare and Co.- Farklı bir Paris Gezisi

Sakın ama sakın St. Germain’de dolaşmadan, Lüksemburg Bahçeleri’ne doğru bir yürüyüş yapmadan, parkın sakinliğinin içinde yol almadan dönmeden Paris’ten. Yakınlardaki bir marketten yemeğini alıp öğle yemeğini parktaki demir sandalyelerden birine oturup, güvercinleri seyrederken yemek yemek bir Paris klasiği. Notre Dame Katedrali’nin çaprazındaki Shakespeare and Co,  St. Severin Kilisesi’nin yakınlarındaki Abbey Bookshop, St Germain Bölgesi’ndeki Gibert Jeune‘ler, Rivoli Caddesi’nde Librairie Galignani (Angelina’ya çok yakınsınız bu arada)

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri bol bol yürümeyi ve şehri çok ama çok sevmeyi gerektiriyor. Paris, yaklaştıkça sarılan bir sevgili. Unutmayın!

Paris Kitapçıları- Librarie Galignani
Paris Kitapçıları- Librarie Galignani

Bence Paris’te en keyifli kırtasiye alışverişi için de Marais’de bulanan alışveriş mağazası BHV‘ye gitmeniz şart. Kendinizi kaybedeceğinizin garantisini şimdiden verebilirim.

Paris’te Müze Gezmesi

Elbette Louvre Müzesi’ni gezin. Sadece çok kalabalık olacağını, temelde herkesin öncelikli ulaşmak istediği tablonun Mona Lisa olduğunu ve Mona Lisa’nın da hayallerinizde canlandırdığınız gibi büyük bir tablo olmadığını bilin. ya da bu söylediklerimi unutun ve Mona Lisa’nın karşısına geçince, tabii kalabalığı yarıp ön sıralara ulaşabilirseniz, şaşırın. 😀

 Gustav Moreau Müzesi birçoğumuzun bilmediği bir müze. Kesinlikle gidilmeye değer bir müze burası.
Gustav Moreau Müzesi birçoğumuzun bilmediği bir müze. Kesinlikle gidilmeye değer bir müze burası.

Şimdi sıra farklı bir şeylerde. Birçok kişinin (tıpkı benim gibi) gitmeyi erteledikleri bir müze Rodin Müzesi çünkü bu şehir sahiden de insanın aklını başından alıyor. Bir kafede oturayım, Paris’in sokaklarında ayaklarım beni nereye götürürse oraya gideyim dedikçe akşamı ediyor, vaktin nasıl geçtiğini bir türlü anlayamıyorsunuz. Siz benden daha akıllı davranın. İpleri elinize alın. Hem kafelerde keyif yapıp kahvenizi için, hem de cebinizdeki Paris’te yapılacaklar listesinde gittiğiniz yerlere birer birer  çarpı atın.

Victor Hugo’nun Evi- Paris

Mesela Hem Rodin Müzesi‘ni gezin heem de müzenin nefis bahçesinde kahvenizi için. Oldu mu?

İkna edebildim mi sizleri?Musee D’Orsay’ı da unutmayalım lütfen?

Şehrin en eski lokantası: Le Bouillon Chartier Paris

Size gizli bir yerden bahsettiğimi unutmayın lütfen. Şehrin tarihi iki yüz seneden eskiye dayanan bu lokantası Fransızların gittiği bir yer. Elbette şimdilerde turistler de gizli mekanı keşfetmiş. (Hepsi değil ama😀)

Lokanta sokaktan ayrılan bir pasajın içinde. Önünde uzayan sırayı görecek ve muhtemelen kaçıp gitmek isteyeceksiniz. Yapmayın. Bekleyin. Çok kısa bir sürede içeri gireceğiniz garanti. Devasa ve eski bir salonda menüsüz bir lokantada yemeğinizi yiyecek ve bir Fransız ritüeline dahil olduğunuz için mutlu olarak ayrılacaksınız oradan. Üstelik pahalı da değil.

Adres: 7 rue du Faubourg Montmartre

Adreste Montmartre yazıyor olsa da bizim bildiğimiz anlamda Montmartre’ın Sacre Coeur civarlarında lokantayı aramak yanlış olur. Grands Boulevards metro durağında metrodan inip adresi aramak en kolayı.

Elbette daha anlatacak çok şeyim var ama şimdilik bu kadar. 😍

Benim gibi Paris’i sıcacık bir palto gibi üstüne alıp sarınmak isteyenler LÜTFEN BU YAZIYA buyursun.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Paris’in Gizli Kalmış Yerleri- Farklı bir Paris Gezisi” yazısında 10 düşünce

  1. Aylin Kurhan diyor ki:

    Sevgili Özlem,
    Paris Bir Şenliktir kitabını okumaya başladım. Çok keyifli bir kitap, ama hemen bitsin istemiyorum öyle yavaş yavaş okuyorum ki hergün birkaç sayfa. Paris’e gideceğim zaman da bir kez daha okur, notlar alır senin yazılarından da yararlanarak bir program hazırlarım diye düşünüyorum. Fatih Eylül’de Parise gidecek ona yapabilirim bir güzel program sayende:))) Elimde bir de polisiye kitabı var bir de bugün Aslı Erdoğan’ın başka bir kitabını daha aldım. Kitap klübü toplantısına başka kitaplarını da okuyarak gideyim istediğimden.
    Bu arada yazmadan edemeyeceğim, senin bir yazında yada bir yorumunda tanıştığım bir yazar var Meltem GÜRLE, Birgün okuyucusu olmakla birlikte onun yazılarını atlamıştım(Ben de o gazeteden Bülent USTA yazılarını hararetle takip ederim.) Şimdi Meltem Gürle bloğunda yavaş yavaş yazılarını okuyorum. Bayıldımmmmm.
    Yeniden paris’e döneyim. Pazr günü sinema klübümüzde Paris I love you filmini izledik benim önerimle. Ben 2. veya belki 3. kez izledim yine zevkle. Paris sokaklarında senin yazılarından sonra bir de pazar dolaşmış oldum..Sevgiler Aylin…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Sevgili Aylin,
      Paris sevgisini paylaşmamız ne güzel değil mi? Paris’i Sevenler Kulübü’nü kurmak istiyorum ben de. Eylül’de bizim de Paris’te olma ihtimalimiz var. Fuar için. Bakalım. Kısmet. Okullar açılıyor aynı hafta. Durumumuz ne gösterir bilmiyorum, umut ediyorum. Meltem Gürle, canımız ciğerimiz. Öyle seviyorum. Geçen sene bir dönemini İrlanda’da, Dublin’de geçirdi Meltem Gürle. Biz İrlandaya gitmeden hemen önce yazdıklarıyla rehber oldu bana. Keşke biz yetişkinler için bir atölye yapsa da ben de koşa koşa gitsem diye hayal ediyorum. Umut dünyası işte. Ben de Bülent Usta’yı hiç okumadım. Hemen kontrol edeceğim. Eskiden, uzun yıllar önce, Enis Batur’un eski eşi, Figen Batur (Figen Hanım’ın kendi soyadını anımsayamadım ne yazık ki) Hürriyet Gazetesinde çok güzel gezi yazıları yazardı. Ben de beğenerek okudum. Eski lezzetli şeylerin hiçbiri kalmadı gibi geliyor bana. Toplum, teknolojik yenilikler, iki cümleyle herkesin her şeyi bir çırpıda anlatabiliği İnstagram sayesinde sohbet, anı havasındaki hiçbir yazıya gerek kalmadı. Kıyafet tüketmekten, bolca yemek tüketmekten ne farkı var güzellikleri de iki cümleyle tüketmenin.
      Öyle üzülüyorum bazen yitip giden şeylere.
      Bana güzel şeyler anımsatıyorsun. Teşekkürler ve bolca sevgi….

  2. pelinpembesi diyor ki:

    Sen Parisle ilgili yazdıkça anılarımız canlanıyor. Ailece
    gittiğimiz Paris seyahatimiz harikaydı. 10 gün içinde ne çok yer
    gezmiştik. Çokta para harcamıştık ne yazık ki:)
    Her yazdığını gezdik diyorum şimdi ne güzel. Yalnızca mezarlıkları
    bulamamıştık ve eşimin ne işimiz orada diye homurdanması
    yüzünden ben de pes etmiştim. Kızımla National d'histoire Naturelle müzesini
    çok beğenmiştik. Neredeyse 4 saatimiz orada geçmişti. Biz bir de Bellevide
    bölgesinde ki grafittilerin peşine düşmüştük. Edith piaf duvarlardaydı. Le Monfart tiyatrosu yakınlarında bulunan Max Poilane fırını çok tavsiye etmişlerdi. Gerçekten harikaydı. Le Procope krem brule yemeden dönmemeli. Cafe Malongo kahveleri ev için alınmalı. Rodin müzesi de favorim. Cehennem kapısının heybeti görülmeli.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Senin liste de harika. Benim hala bu anlattıklarından yapmadıklarım var. Ne güzel böyle şeyleri paylaşıp, deneyimlerimizi renklendirmemiz. 🙂
      Bu kadar senedir giderim ve her gidişimde bir sonraki seferde Le Procope'da bir yemek yiyelim derim Selçuk'a. Ama hep erteleriz. Çünkü ben oraya biraz kalabalık gitmek istiyorum. Çok sakin görünüyor ya ortam, bana da kal gelir gibi hissediyorum. Bu sene Le Procope'un olduğu o dar sokağı yenilediler. Demek istediğim acayip yerler açıldı. Çeşit çeşit restoran var şimdi. Şubat'ta kesin gideceğiz.

  3. Berfin diyor ki:

    Blog konusunda çok verimlisin bu ara. Maşallah diyeyimde Nazar değmesin? Ama konu Paris ise asla Nazar değmez, ve Paris'in senin için ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Biliyor musun 20 yil öncesi iki kez gitşitim Paris'e ve bu benim şehrim dememiştim. Ama senin yazıların beni tekrar itiyor bu şehre. Geçen Perşembe kadınlarına söz ettim. Bir hafta sonu didebiliriz dedi biri. Sanırım bunu yapacağız. Yani tren ile bir sabah gidip gece yarısı yine trenle dönmek..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Perşembe kızları ile Paris mi? Nefis. Bayıldım. Sizin Paris'in hakkını gerçekten vereceğinizden adım gibi eminim. Çok sevindim çooook. Yaşasın. Git tabii ya. Ben senin yerinde olsam kaçıp kaçıp giderim Paris'e. Nasılsa tren de var 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir