Amsterdam…

Amsterdam hakkında benden de bir şeyler olsun diye bilgisayarın başına oturdum.
Ben bu şehirde çok mutlu oldum. Ünlü meydanlarında, ünlü müzelerinde dolaştım, kafelerinde oturdum, avucumda tuttuğum sımsıcak kahveleriyle hem ellerimi ısıttım hem de yüreğimi. Oturun bir kafeye, bırakın kendinizi ve seyre dalın etrafınızı. Havanın soğuğuna karşılık, kuzey insanının gülümseyen yüzü ısıtır sizi… Bu yüzdendir ki bu soğuğa rağmen Amsterdam benim yaşanabilir kentler sıralamamda ön sıralarda yer almaktadır. Bana göre şehir çok büyük olmadıkça, bir şehri tanımanın en güzel yolu yürümektir. Amsterdam da yürüme sevdalıları için güzel bir şehir.
Benim gözümle Amsterdam;

 

Sizce bu bisikletler kimleri bekler?
Kesinlikle bisiklet cenneti bir şehir. Amsterdam benim için bisiklet demek. Şehrin her tarafı bisiklet kullanıcıları için düzenlenmiş. Trafik ışıkları da bu duruma eşlik ediyorlar. Bu şehirde yapılması gerekenlerin başında bisiklet kiralamak geliyor. Bisiklet çalınmaları çok sık yaşandığı için kiralanan bisikletin aynı zamanda sigortalanması şart. Aksi durumda bir terslikle karşılaştığınızda bisikletin parasını ödemeniz gerekiyor. Doğrusu, işi şansa bırakmamak ve baştan paşa paşa sigorta parasını ödemek.
Bisikletimi iki günlük kiraladım, ben ne yapacağım diyorsanız eğer, bu sorunda düşünülmüş. Yaşadık,
öğrendik ve şaşırdık.
İşte karşımızda katlı bir bisiklet park:))
Düşünebiliyor musunuz, sadece bisiklet var bu park alanında. Tren istasyonunun yakınlarındaki bu park alanına kadar insanlar bisikletleriyle geliyorlar, bisikletlerini buraya park edip trenle işlerine gidiyorlar. Akşam iş dönüşü tekrar buradan bisikletlerini alıp evlerinin yolunu tutuyorlar. Yağmur, kar, çamur farketmiyor, herkes bisiklet üstünde bu şehirde.
Biz de bisikletlerimizi yeraltında bir parka bıraktık. Bizi şaşırtan şey park parası ödemek için gittiğimizde park parası ödenmediğini öğrenmek oldu. Vatandaşa sunulan bir hizmetmiş.:))) Allah allah, enteresan değil mi?
Alışık olmadığımız bu durum karşısında oldukça şaşırıp bu durumu Amsterdam ile ilgili güzel şeyler hanesine kaydettik. Bu şehirde insanları birileri düşünüyor ve önem veriyor.
Amsterdam…
Hal böyle olunca, sevildiğini hisseden halk mutlu. Gördüğüm kadarıyla gereksiz öfke krizlerine girmiyorlar. Şahsen tanık oldum ve deneyimledim ki gülme kasları kesinlikle çalışıyor.
Yıllar sonra gaza gelerek bisiklet sırtına çıkan ben, yolda az kalsın bisiklet kullanan bir kuzey vatandaşının üstüne çıkıyordum ki, bisiklet kullanmakta profesyonelleşmiş orta yaşlı hanım gülümseyen yüzüyle bana biraz daha çalışmamı öğütledi. Bağırmaması enteresan geldi yine bize. Eh ne yapalım dedik, bunu da Amsterdam’daki iyi şeyler hanesine not düştük.
(Kaldı ki dün kendi vatanımda yedi yaşındaki oğlumu götürdüğüm Frida sergisinde fotoğraf çektirme heyecanıyla bir kadının önüne çıkan oğlum, güzel bir azar işitti. Üstüne üstlük sinirli kadınımız serginin tersiyönde yürümekteydi. Neyse sinirimi dünde bıraktım bu konuyla ilgili.)
Kanal gezisi için bekleyen tekneler…
Dediğim gibi pedal çevirenlerin şehri burası… Etrafta bir hoşgörü rüzgarı esmekte. Ne kadar anladığımı düşünsem de bu insanları, böyle olabilmek ve bu kadar insani bir şekilde yönetilebilmek için nasıl bir eğitim aldıklarını, nasıl bir ortamda büyütüldüklerini anlayamıyorum. Amsterdam’da herkes Flemenkçenin yanında çok akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor. Yaşlı, genç, zengin, fakir herkes ulaşımını bisiklet ve toplu taşıma araçlarıyla sağlıyor. İnsanlar arasında paraya endeksli yaratılmış bir sınıf yok. Toplumda herkes birbiri karşısında eşit. Bisikletle ulaşımı sağlayabilseydik eğer kendi ülkemizde, kaçımız konforlu arabalarımızı bırakıp bisikletle ulaşımımızı sağlardık? Hâlâ denize karşı çekirdek çitliyoruz biz. Sözüm çekirdek yiyene değil elbet, çöpünü yere atana…
Bisikletin dışında, bu kuzey şehrinde ilk kez gördüğüm bir şey daha vardır ki, bu da anlatılmaya değerdir.
Kanal evleri…

 

Güzel değil mi?
Burada yaşamaya ne dersiniz?
Kanalın içinde konumlanmış evler, görmeye alışık olmayan bizler için değişik bir manzara. Pencerelerden sarkan güzelim çiçeklere baksanıza. Ya demir parmaklıklara kilitlenmiş bisiklete ne demeli?

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Amsterdam…” yazısında bir düşünce

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir