YOLCULUĞUN EN GÜZEL HALİ: AMALFİ

Amalfi’den Merhaba… Amalfi Gezi Notları anılarla birlikte blogda.

Amalfi‘de otobüsten Kuzey’le midemizi tutarak indik. Otobüslerin hatırı sayılır bir kalabalık yarattığı meydanda küçük, yeşil alanı çevreleyen korkuluklara dayanıp derin derin soluk aldık. Ayaklarımızın yere basması harikaydı. Kıvrılarak ilerleyen ve her yeni dönemeçte kornaya basan bir otobüsün içinde değildik artık!

O an, yemin ederim mutluluğun tekrar yazıldığı güzel anlardan biriydi.

Bir kere sabahtan beri devam eden yolculuğumuzun sonunda varmak istediğimiz yere varmıştık. Procida Adası’nda kaçış misali başlayan yolculuğumuzda önce deniz otobüsü ile Napoli’ye varmış, indiğimiz yerden bu sefer bizi Sorrento’ya götürecek başka bir deniz otobüsüne koşa koşa yetişmiştik. Böyle yapmakla ne iyi bir şey yaptığımızı sonradan anladık. Tüm yolu otobüsle gelmemek çok akıllıca olmuş. Sorrento’da da indiğimiz yerden bir minibüse binmiş, tren istasyonuna ulaşmış ve oradan bizi Amalfi’ye götürecek otobüse binmiştik.

Amalfi Yolculuğu

Amalfi’ye gidecek diğer yolcular tren bağlantısı ile bu otobüse yetişecek olduklarından otobüse bindiğimizde otobüs boştu. Trenin gelmesiyle birlikte araç kısa zamanda doldu ve yola çıktık. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktu. Tek şeritli bir yolda kıvrıla kıvrıla ilerliyorduk. Yolun karşısının görünmediği her dönüşte şoför kornaya basıyor, hızını kesmeden yola devam ediyordu. Midemi ağzımda taşıyor gibiydim ve Kuzey de benimle aynı durumdaydı. Bir yandan ona, ”İleriye bak, başka bir şey düşün!” diye akıl veriyor, diğer yandan da bir türlü bitmek bilmeyen yola içimden küfürler edip duruyordum. Koca otobüste bir Kuzey, bir ben ve bir de yan koltukta oturan İngiliz kadın bu durumdaydı. Otobüs bir yerleşim yerine vardığında içim umutla dolmuş olsa da vardığımız yerin dillere destan Positano olduğunu öğrendim. Buradan ayrıldıktan sonra da uzunca bir süre yolculuğumuza devam ettik.

Bana çok uzun gelen bir zamanın sonunda Amalfi’ye vardık. Sanırım Amalfi’yi her hatırladığımda yol boyunca midemle verdiğim savaş aklıma gelecek. İndiğimiz yerde biraz soluklandıktan sonra kısacık bir yürüyüşten sonra kasabanın meydanına girdik.

Amalfi
Amalfi

Küçük bir alanın ortasında havaya serin esintiler dağıtan bir çeşme ve etrafında çok güzel gözüken kafeler vardı. Amalfi’ye ilk görüşte aşık oldum, olduk.

İtiraf ediyorum ki elimizde bavulla kiralamış olduğumuz apartman dairesini bir müddet aradık. Oysa meydana çok yakın bir yerdeymiş. Konforlu ama aydınlık diye tanımlayamayacağım bir daireydi. Meydandan yukarı doğru uzanan yol boyunca sıralanmış binaların birindeydi. Binalar birbirine yapışıktı ve aralarında dar merdivenler vardı. Bu sebepten dairelerin odalarında dışarıyı seyredebilecek geniş pencereler yoktu. Tatilimiz boyunca bu dairede keyifle konakladık. Aynı tatilciler gibi sabah canımızın istediği saatte uyanıyor, aşağı inip kafamıza göre bir yerde kahvaltımızı ediyor, acele etmeden keyif çayımızı da içiyor ve denize gidiyorduk. Amalfi’de kaldığımız üç gün boyunca denize girmek için civardan fazla uzaklaşmadık.

Roma’da güneşin altında kavrulmuş, Procida Adası’nda varoluşumuzu sorgulamış ve uzun bir yolculuktan sonra denize, meydanı olan tipik bir İtalyan kasabasına ulaşmıştık.

Amalfi
Amalfi

Amalfi küçük meydanı ve civardaki plajlara sıcak bir İtalyan.

Amalfi
Amalfi’nin küçük ama nefes aldıran meydanı.

Mutluluğun tanımı hepimizin bildiği şeylerdi işte: Telaşsız bir meydan, ağır ilerleyen zaman, akşamın serinliğinde sizi şişlemek için bekleyen sivri sinekler ve İtalyan kahvesi…

Amalfi Meydandaki Katedral
Amalfi Meydandaki Katedral
Amalfi Meydanındaki Çeşme
Amalfi Meydanındaki Çeşme

Amalfi’de Yemek

Gittiğimiz ilk günün akşamında limon ağaçlarının süslediği bir bahçenin içinde pizza yedik. Meydandan yukarı çıkan yol üzerinde yürüyüş yaptık, deniz kenarında iyot kokusunu içimize çektik ve ertesi gün gitmeyi hedeflediğimiz Atrani plajına doğru yürüyerek mesafeyi kafamızda canlandırmaya çalıştık. Otobüse binmektense yürümeye razıydım.

Amalfi'de ilk akşam yemeğimiz
Amalfi’de ilk akşam yemeğimiz

Şimdi bu yazıyı yazarken evimde oturuyorum. Mutfaktayım. Nedense bizim evde yaşam buradan akıyor, buradan kendine bir yol buluyor. Ağustos’un ortalarındayız ve havada birkaç gündür çok küçük esintiler var. 2015 yazını da ileride hatırlamak üzere geride bırakmak üzereyiz. Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki İtalya’nın güneyine doğru gittiğimiz sekiz günlük tur boyunca en beğendiğim yer Amalfi oldu. Yine gitsem orada konaklar, günlerimi de miskinlik yaparak Atrani plajında geçirir, Atrani’nin küçük meydanında bulunan bakkaldan ve yaşlı teyzeden ekmeğimin arasına peynir kestiririm.

Amalfi Plajları
Amalfi Plajları

Yine Amalfi’ye gitmek isterim.

Balayına gitseydim belki romantik diye tanımlayabileceğim bu kasabayı kendi koşullarımın içinde romantik diye tanımlayamam. Benim için Amalfi tipik İtalyan. Daha önceki seyahatlerimin birinde, Toskana’yı gezerken hissettiklerimin aynını burası için de hissettim: Samimi.

Positano gibi devamlı üstünde şık bir kıyafetle dolaşmıyor Amalfi. Ortasına kafelerini topladığı meydanıyla bildik bir İtalyan gibi davranıyor. Pizza ve makarnadan yayılan sarımsak kokusu kahvenin kokusuna karışıyor. Yoldan geçenler dükkan sahiplerine selam veriyor, çocukların başlarını okşuyor. Plajda üstünde takılarıyla gezinen, iki saatte bir bikinisini değiştiren kadınlar da yok etrafta. Atrani plajı, Amalfi’nin merkezindeki geniş plaja oranla daha sakin. Çocuklu aileler her yerde. Kaldı ki çocukların olmadığı bir deniz kenarını düşünmek bile istemem. Bangır bangır çalan bir müzik yerine kumdan kaleler yaparken bağıran çocukları isterim ben.

"<yoastmark

Amalfi Yeme-İçme Rehberi

Küçük bir kasaba Amalfi. Öyle yazıldığı gibi klişe cümlelere de gerek yok açıkçası. Birçok yerde yazdığı gibi Amalfi sokaklarında kaybolmak mümkün değil mesela. Konakladığımız üç gün boyunca her akşam aynı pastaneye gittik. Çayını, tatlılarını ve çalışanlarını öyle sevdik ki başka bir yerde çayımızı içmeyi düşünmedik. Yemek yediğimiz her yer güzeldi ve yediğimiz yemeklerin hepsi lezzetliydi.

Atrani’de denize girdiğimiz günün akşamında yemeğimizi Atrani’de meydanda Restaurant Savo’da yedik. Rezervasyon yaptırırsanız yemeğinizi restoranın terasında yiyebilirsiniz. Bizim gibi rezervasyon yaptırmadan giderseniz içeride yemek durumunda kalırsınız. Bu restoranda yediğimiz yemekleri çok lezzetli bulduk. Herkes büyük bir keyifle tabağındakileri silip süpürdü. Yemeğin en güzel kısmı neydi derseniz size hiç tereddütsüz yediğimiz tatlı olduğunu söylerim. Ricotto peyniriyle yapılan ve armutlu dondurma ile servis edilen tatlı yediğim tatlılar içinde en güzel ikinci tatlı olarak yerini aldı.

Amalfi için nerede yiyelim diye bir liste yapmak gerekir mi diye bana sorarsanız, buna pek de gerek yok derim. Bizim yaptığımız gibi siz de menüye, restoranlarda yemek yiyenlerin önündeki tabaklara bakarak verin kararınızı.

Elbette, tavsiyeye açığız; amma ve lakin kendi kitabımızı da kendimiz yazalım değil mi?

Bu seyahata dair başka bir gezi güncesini okumak isterseniz Procida Adası ve Positano için bu yazıya tıklayın lütfen.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

YOLCULUĞUN EN GÜZEL HALİ: AMALFİ” yazısında 4 düşünce

  1. TUĞBA'NIN DÜNYASI diyor ki:

    Canım;
    Böyle ufak yerlere kimileri rağbet etmez ama bana da cazip geliyor. Samimiyet bence çok önemli ve gerekli de. Gittiğim yerlerde sanki oradan biriymiş gibi hissetmeyi severim, yabancı olduğumu her an yüzüme vurmalarından nefret ederim. Büyük yerler insan ister istemez öyle hissediyor ne yazık ki. Hep aynı yerlerde yemek yemek güne başlamak ve devam etmek bana koymazdı. Ayrıca kırmızı sevimli şemsiyeli plajına da bayıldım:) Böyle ufak yerlerin hissiyatı başka oluyor. Çok kokoş çok resmi ortamlar bizi geriyor, yani yiğitle ben de eminim buraya bayılırdık…
    İyi ki yazdın, biz de aklımızın bir köşeciğine yazalım.
    Öpüldün
    Sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      İnsanların, özellikle de bizim toplumumuzun şekilciliğe bu kadar önem vermesine sinir oluyorum. Denize giderken bile gereksiz bir süslenme durumu var. Tanıdıklarım da var ayrıca. Sekiz tane mayo, akşam giymek için çeşit çeşit ayakkabılar, çantalar falan. Üstelik ben tüm çocukluğumun yazlıkta geçirdim. Şunun için söylüyorum bunu. Sen de İzmir'li olduğuna göre aynıdır durum. Akşam olunca denizden çıkar ve eve gidersin. Herkes duşunu alır, yemeğini yer, sonra da süslenir ve günün o tüm pespaye halinden kurtulursun. Ben bunu da çok severim ve çok yaptım böyle. Ama yazlıktır orası. Kurulu düzenin içinde çok zor gelmez bunlar. Ama gidilen tatillere bu kadar ağır yüklerle gidilmesini anlamıyorum ben. Denize bile girmekten korkuyor insanlar saçları bozulacak diye. Çeşit çeşit güneş kremleri falan 🙂
      Amalfi'ye gidenler çok havalı anlatıyorlar orayı. Ben öyle hissetmedim. Küçük, sakin bir yer. Toskana'da bir kasaba gibi aynı. Kafamı dinledim. Mesela sonraki durağımız Positano için öyle hiddetmedim. Üstüne kibir yapışmıştı oranın. Tabii ben böyle diyorum ya şimdi, çok kişi de oranın havasını güzel bulur. Benim ruhuma mütevazi yerler iyi geliyor. Çay bahçeleri, pastaneler, köşedeki bakkaldan içine peynir koydurulan ekmekler, derme çatma bir plaj büfesinden alınan çay…

      Ben de seni çok ama çok öpüyorum.

  2. Gamze Esra Ersöz diyor ki:

    Ne güzel koşturmasız rahat günler geçirmişsiniz.Mide bulantısı çok fenadır bilirim. Fethiye'de Kelebekler Vadisi'ne giderken deniz tutmuştu beni (ki hiç tutmaz) karaya çıktığımda acayip mutlu olmuştum 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Mide bulantısından nefret ederim. Diyeceksin ki kim sever? Bu sebepten 2. çocuğu yapmadım valla. O kadar gözümü korkutur. İnsanın tüm keyfini kaçırıyor. Midesi sağlam insanlara nasıl gıpta ederim bir bilsen.
      Bu arada nasıl aynı yerlere gitmiş, farklı zamanlarda aynı yerlerde bulunmuşuz. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir