Liste 33 ve Liste 34- Lider olduğum alanlar ve beni heyecanlandıran şeyler…

52 Liste Projesi

Liste 33 ve Liste 34- Lider olduğum alanlar ve beni heyecanlandıran şeyler…

Liste 33’le başlayayım yazıma ?



Bir kere içimde bir liderlik özelliği barındırdığıma inanmıyorum. Olmasını da istemezdim açıkçası. Öyle bir yaşa geldim ki (yaşlanmaktan dem vurmak değil niyetim) kendimden başka bir şeyi düşünmez oldum. Sadece kendi isteklerimi yönetir, kendi söylediklerimi duyabilir ve gerçekten dilediğim şeyleri yaşayabilirsem benden mutlusu olmaz bu vakitten sonra. Birilerini yönetme hırsım var mıydı bilmiyorum ama oturduğum yerden baktığımda bugünümde bu hiç mi hiç önemli değil. Açık bir itirafta bulunursam da şunu söyleybilirim ki liderlerden de pek haz etmem. Hele yüzyılımızın çakma liderlerini düşünecek olursak yaşamın günlük keyiflerini yaşayayım yeter bana.

Türk insanının tuhaf bir havaya girme hali var açıkçası. Mütevazi bir gönülle başladığı keyif işleri bile biraz ilgi görse hemen değişiveriyor. Birçok blog yazarı başka bloglar tarafından okunmak istiyor. Kim istemez ki? Sonuçta yazmanın bir sebebi var. Ama kendilerine siz hangi blogları takip ediyorsunuz diye sorduklarında cevap olarak hiçbir blogu takip etmediklerini söylüyorlar. Şaşıp kalıyorum elbette. Soruyu kendilerine yönelten de, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyemiyor. Bu hallerimizi görünce neden ekran karşısındaki yöneticilerimize moderatörlerin, “Eee, Sayın Bilmemneyimiz. Böyle diyorsunuz ama üç gün önce böyle demiştiniz?” diye sormamasını daha iyi anlıyorum. Toplum büyükten küçüğe aynı da biz halimizi görmek istemiyoruz.

Sonuç olarak lafımın geldiği yer şurası: Demek ki bu yukarıda anlattığım kişilerde liderlik özelliği var. İçten gelen bir şey yani. Kendini sevmek, kendini çok ama çok önemli hissetmek, bir şeyi isterken utanmamak, kendini dünyanın merkezi zannetmek…. İyisi mi kalsın. Ben bu vatandaş halimle kalmaktan pek memnunum.

Şimdi daha keyifli bir şeyden bahsedeceğim: Beni heyecanlandıran şeylerden ?

 

Öncelikle bu listeyi bu cuma gününden yazarak uyanıklık yapmaya çalışıyorum. (Yazıyı yayınlamam tembel bir pazar gününü bulmuş olabilir ama ne yapalım hayat böyle akıyor işte.) Liste aslında pazartesi gününün listesi ama birazcık öne geçmek istiyorum. Bir sonraki haftamın seyahat öncesini olduğundan yoğun geçeceğini biliyor ve yine vicdan azabı çekmemek için haftanın son iş gününde bu yazıyı da araya sıkıştırmak istiyorum. Lider olmasam da arada Türk uyanıklığı sergileyebiliyorum görüldüğü üzere.
Çok sevdiğim yazarların yeni çıkan kitapları beni çok heyecanlandırır.
 
Nereye gidersem gideyim mutlaka kitapçıları gezerim. Kapıdan içeri girer girmez insanın burnuna çarpan kitap kokusundan daha güzel bir koku olmadığını düşünüyorum. Anneliğimin en beğendiğim kısmı da bu: Şimdilik okumaktan çok keyif alan ve bunun değerini bilen bir oğlum var. Yoksa yemekmiş, yok saatlerce oyunmuş, sakin annelikmiş bunların hepsinden sınıfta kalmış biriyim. ?
Dün arabayla Kadıköy’den eve doğru yolculuk yaparken Kuzey okumaktan ne denli keyif aldığından ve kitap kahramanlarının filmlerdeki kahramanlardan her zaman daha güzel olduğundan bahsediyordu. Çok severek onlarca kez seyrettiği Harry Potter’ı şimdilerde kitaptan okuyor ve kitapta yazan ne çok güzel ayrıntının filmlerde ele alınmadığından dert yanıyordu. Harry’nın kötü kalpli teyzesi için şöyle dedi bana: Aslında Petunya Teyze’nin kalbinin derinliklerinde sevgi varmış anne. Keşke filmde de bunu görebilseydik.
İnanın araba kullanmasam kalkıp sarılırdım oğluma. Ne kadar severek izlesek de filmleri, bir kitabın tek satırında bulduğumuz sevgi kırıntılarını film karelerinde bulamıyoruz ne yazık ki. Keşke okullar onlarca formül yerine kelimelerin büyüsüne kapılan çocuklar yetiştirse.
Benim sevdiğim yazarlarıma gelecek olursak ?
Nedim Gürsel’in yeni çıkmış bir kitabı heyecanlandırıyor beni. Arada çıkardığı bazı kitaplar beni hayal kırıklığına uğratmış olsa da içimde yanan sevdiğim yazarlara ait ateşi söndürmemek istiyorum. Pascal Mercier’i, Karl Ove Knaussgard’ı da severek okuyorum. En son okuduğum İflah Olmaz Optimistler Kulübü’nün yazarı Jean-Michel Guenassia’yı çok sevdim mesela. Türkçe’ye çevrilmiş yeni bir kitabını raflarda görsem çok ama çok heyecanlanırım kesinlikle. Geçen hafta bir solukta okuduğum Woolf’un İzinde adlı kitabın yazarı Ertuğ Uçar’ın kalemini de pek beğendim.Program yapmak, kendime çeki düzen vermek, evdeki fazlalıkları ayıklayıp ferahlamak….


Şimdi yaptığım gibi listelerden bahdesiyorum size çoğu zaman. Benim için liste yapmak çok doğal bir durum. Kafamı hafifleten, önümde uzanan sisli bulutları açan, yolumu netleştiren ve nihayetinde de enerji veren. Liste yapmanın binbir sebebi var. Alışveriş listesi yapmaktansa seyahat listesi yapmayı tercih ederim. Gidilecek destinasyon, kaçırmak istemediğim kitapçı adresleri, sevdiğim filmlerde izlediğim ve bir gün gitmeyi aklıma koyduğum kafeler, yan gelip yatılacak parklar… Bunlardan daha güzel listeler düşünemiyorum ben. Kendimle ilgili aldığım kararlar, defterime renkli kalemlerle düştüğüm notlar, motive edici küçük anımsatmalar da beni heyecanlandırır. Selçuk her ne kadar bir alışveriş canavarı olmam için beni arkamdan iteklese de övünerek söylüyorum ki bir alışveriş canavarı değilim. Dükkanların rafları arasında gezinirken içime ateş basıyor. Gerekenin dışında bir şey almaktan hoşlanmıyorum. Dolabımı azaltma durumuna gelecek olursak; azaltmakta zorlanıyorum ama yapınca rahatlıyor, ferahlıyor ve gülümsüyorum.?

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Liste 33 ve Liste 34- Lider olduğum alanlar ve beni heyecanlandıran şeyler…” yazısında 6 düşünce

  1. pelinpembesi diyor ki:

    Lider özelliği olduğunu söyleyince ebeveynler bile nasıl mutlu
    oluyorlar bilsen. milletçe hep yönetilenden çok yöneten olmak istiyoruz. ruhumuzda
    kitleleri gütme duygusu var belki de ama toplum olarakta ne kadar
    sağlıklıyız bilmem. lider olmakta istemem iyi ki -bu bir olağan güdü belki de-
    yok ben de.onca insanla uğraş off bana göre hiç değil. kimseyle ne
    uğraşmak istiyorum ne iletişimde olmak. çok yönetilen bir insan da değilim
    valla nedir şu dünyada ki konumum ben de anlamadım 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Bence liderlik anlayışını karıştırıyoruz biraz. Çocuğu zorbalıkla birilerinin üstünde hüküm sürüyor, ailelerin hoşun gidiyor. Eee, öyle görmüşüz tabii ki. Normal zannediyoruz. Yoksa iyi anlamda liderlik yok biz de. O yüzden aynı dediğin gibi ben de pek iletişimde olmak istemiyorum kimseyle. Arkadaş gruplarımızda var bile böyle insanlar. Liderlik değil tabii bu; sadece kendi istediğini baskı kurarak yaptırma yolu. Ben uzak duruyorum böylelerinden. Eskiden yapamazdım. Şimdi hiç umrumda değil. Ben kimseyi yönetmeyeyim, kimse de beni yönetmesin 🙂

  2. Arzu sarıyer diyor ki:

    Hayranlıkla okudum yine listelerinize…İderlik bölümüne de çok beğendim.Türk insanının geneli lider olma yarışında.Az çok okuyoruz; bu yazın dünyasında daha farklı boyutlarda.Biz okurlar sayesinde popüler oluyorlar.Blog yazarlığından kitap yazarlığına geçenleri özellikle izliyorum.Öncelikle kitaplarını alıyor ,okuyor ,yorumluyorum.Sosyal medyada da gösteriyorum;dönüp küçük bir teşekkürü zor ediyorlar?Ünlü değiliz ya…Kocaman neyse…Çok selam ve sevgiler

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ben şöyle düşünüyorum artık: Elbette herkes kitap çıkarabilir ama ben herkesin kitabını okumak zorunda değilim. Ve yazdıkları üzgünüm ama hiçbir şeye benzemeyenler de var. İlla ki beğenmediğim bir şeyi beğenmişim gibi sunmak zorunda mıyım? Beğendiğim şeyi sonuna kadar takdir ederim ama beğenmediğim bir şeyi de sırf birileri bunu istiyor diye yapmıyorum. Kibarlıktan öte, kendime yalan söylüyormuşum gibi hissediyorum. Çoğu birkaç bin izleyiciyi bulunca ne olduğunu şaşırıyor. O izleyicileri de nasıl bulduklarını hepimiz biliyoruz. İG'den iki çekiliş yapıp, takip şartı koyunca hemen artıyor izleyici sayısı. Peki çok mu önemli? Gerçek izleyici, kaliteli izleyici olmadıktan sonra iki hediyeye ruhunu satan izleyiciyi ben ne yapayım? Kendilerini kandırıyorlar, havaya giriyorlar, herkesin kendi bloglarını okumasını isteyip, kendileri kimseciklerin blogunu okumuyorlar. O kadar kibirliler ve kendilerini havalı zannediyorlar ki bunu da açık açık söylüyorlar: Ben hiçbir blogu takip etmiyorum.
      Ben de bu insanlara yolunuz açık olsun diyorum.
      Size teşekkür etmediklerine eminim. Çünkü kendileri Kaf Dağı'nda ikamet ediyor.
      Nazik yorumunuz için çok ama çok teşekkür ederim. Ben de sizin gibi zaman zaman kalbimin kırıldığını hissediyorum. İnsanız işte. Ne kadar ben bunun için yazmıyoruz desek de içimizdeki kalp biraz özen, biraz da okşanmak istiyor.
      Bizim gibilere huzur diliyorum ben. Okuma dolu keyifli saatler, demini almış çaylar, kokusu vazodan yayılan çiçekler. Sevgiyle sarılıyorum size.

  3. Berfin diyor ki:

    İstikrarlı bir şekilde bu 52 haftalık listeyi yapmanı alkışlıyorum. Bu arada 33 hafta geçmiş. Yani çoğu gitmiş azı kalmış. Önümüzün kış olmasını anımsattı? neyse arada sonbahar var daha?

    Bayram öncesi yolculuk var yani yine? Yolculuk nereye bacım? Bern geziniz yatım kaldı bence. Bi ara düşünseniz diyorum??

    • özlem öztürk diyor ki:

      Bayram öncesi yolculuk var, elbette İngiltere vizemiz çıkarsa. Çalışıp çalışıp vizeye yatırım yapıyoruz. Bıktım vize parası vermekten. Süper devlet olduğumuzdan her yere istediğimiz gibi girip çıkıyoruz şükür. 🙂 Bu akşam evrene açık açık bir mesaj vermek için oturup bavulumuzu hazırlayacağım. 🙂
      Ne kadar disiplinli olduğumu görüyorsun değil mi? Her hafta listemi yazıyorum. Daha çok yamak istiyorum aslında. Ama çok sık yazı koyarsam da yazdığım yazı okunmuyor. O zaman da boşa yazmış gibi hissediyorum. Böyle garip bir durum yani. Gelmek istiyorum aslında Bern'e ama nasıl gelirim onu bilmiyorum.Şimdi İngiltere var, peşinden ekim ayından üç günlük bir Paris kaçamağı, ondan sonraki hafta da evdeki yardımcımız evleniyor. Düğününe Tiflis'e gitmek istiyoruz. Okullar da açılıyor bu arada. Biraz çalışmam gerekecek gibi görünüyor. Yani zor. Ama yine de umut dünyası, belli olmaz 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir