Joan Didion: Mavi Geceler

Mavi Geceler ve Joan Didion içimde bir kapıyı aralıyor. Sevdiğim kadınlar, sevdiğim cümleler ve anlatmaya dilimin yetmediği ama kalbimin olduğu gibi kabul ettiği bir naiflik…

Siz hiç mavi bir geceye eşlik ettiniz mi?

Kitap öylece duruyor; masanın üstünde. Okunacağı bir zaman var. Üstündeki kız çocuğu ona en çok ihtiyacım olduğu zamanı bekliyor. Ne zaman bilinmez? Ben de bilemem bu zamanı. Günü gelince elim gidecek, kitabı alacak ve okumaya başlayacağım. Gecenin renginden bahseden bu kitabı okumam için zamanın benim zamanımla bir olmasını beklemem gerekiyor. Elbette bu yazdığım şeylerin benim dışında geliştiğini bilmiyorum. Sonradan dile gelen büyülü cümleler gibi, bir zaman sonra, hayat bana bir yitiş daha verdikten sonra fark ediyorum. Acıyı bu kitapla parçalara ayırdığımı; ölümün de yaşamın yanında yaşadığını anlıyorum. 

Ölüm, yaşayan bir şey ve yaşamaya hep devam edecek.

Joan Didion-Mavi Geceler
Joan Didion-Mavi Geceler

Mavi Geceler….

Mavi Geceler’le ve Joan Didion’la böyle tanışıyorum ben.

Kitap onu okumam gerektiği zamanı biliyor, bekliyor. Haftasonları İstanbul-Akyazı arasında yaşadığımız, gittiğimiz ve döndüğümüz koca bir yaz; 2018 yazı. Bu yazın nemli bir dönemine Joan Didion’un kızını kaybedişinin kitabı eşlik ediyor. Kitap bir nevi ölüme yakılan bir ağıt ama ninni gibi. Ölümden bahsetmeyi sevmiyorum. Ölümleri içimde yaşıyor, hislerimi bir defterin sayfalarının arasına sıkıştırıyorum. Bazen de kendi kelimelerimin dışında başka kelimelere ihtiyaç duyuyorum. Joan Didion o kelimelerin sahibi oluyor benim için. Kızını kaybetmenin acısını kızının en mutlu olduğu zamanlardan başlayarak anlatıyor. Ona kavuştukları ilk andan yola çıkıyor, gelin olduğu gün saçını süsleyen çiçeklerden bahsediyor. Beyaz gelinlikle bir kilisenin merdivenlerinden yukarı çıkan kızının saçlarının arasına karışan çiçekler acının içinde bahar gibi tomurcuklanıyor. Mekanlar değişiyor ama kızına duyduğu sevgi hep aynı kalıyor. Bütün anne babaların bildiği bir sevgi bu. Anlatması güç. Çok güçlü, yangın gibi.

Acıyı sevgiyle süsleyerek kelimelere döküyor Joan Didion. Sevdiğim başka bir kadının, Patti Smith’in kelimelerinin izi gibi Joan Didion’un kelimeleri. Hâl böyle olunca kelimeler dört bir yanımı sarmalıyor. Tıpkı Patti gibi gün gelip yine Joan’ın kelimelerine sığınacağımı, üşüdüğümde bu kelimelerle üstümü örteceğimi biliyorum. Sevdiğim kadınların büyülü cümleleri hayatımı süslüyor ve arada tökezlediğimde sırtımı okşuyor.

Bazı kitaplar nedensiz değiyor insanın eline. Sıkı sıkı tutuyor. Güç veriyor. Sizin farkında olmadığınız bir hikâyenin köşesinden hayatınıza sızıyor, sizinle birlikte akıyor. Mavi Geceler benim için öyle bir kitap. Umarım, eğer bir gün okursanız, sizin için de böyle bir kitap olur çok sevdiğim bu kitap.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Joan Didion: Mavi Geceler” yazısında 12 düşünce

  1. Adsız diyor ki:

    Bu aralar farklı vesilelerle karşıma çıkıyor Joan Didion. Yıllardır hiç duymamışken üstüste farklı yerlerde görmek ilginç oldu, Türkçeye bir tek bu kitabı çevrilmiş sanırım. Tavsiyenle hemen alınacaklar arasına ekledim. Evdeki kitap dağı yükselmeye devam ediyor ama sonbahara çok yakışacak bir kitap gibi duruyor, önceliği ona vereceğim sanırım. Işın

    • özlem öztürk diyor ki:

      Aslında çok önceden bir kitabı daha çevrilmiş. Eşinin ölümüne dair yazdığı bir kitap. Nadir Kitap da var. Eski bir baskı. Ben ingilizcesini sipariş verdim internetten. Bu okuduğum kitabı dili öyle duruydu ki kendi dilinden de okuyabileceğimi düşündüm. Başka biri daha ilgili çekiyor bu aralar. Bu gidişimizde Paris'te Shakespeare and Co.'da gördüm. Tarihçi bir kadın. Bir de onu okuyacağım. Daha almadım kitabını ama alıp da okuyunca mutlaka yazarım. Kitabın kapağında bana seslenen biri var çünkü 🙂
      Öperim çok.

  2. Oytunla Hayat diyor ki:

    Tanımadığım bir yazar ve dolayısıyla duymadığım bir kitap…
    Ölümü anlatmak zordur, duyduğun acıyı, isyanı ya da özlemi.. Bunu anlatabilen insanlar ayrı bir değerlidir benim gözümde…
    Bir gün eminim bu kiatpla ben de yolumu kesiştiririm, hah bu Özlem'in dediği kitap işte derim… Not ettim o sebeple…

    Bugünlerde; "zamanı geldiğinde" duygusuna daha bir inanıyorum… Herşeyin bir zamanı var, hayatımıza soktuğumuz insanın, kitabın, yemenin ne biliyim bir sürü şeyin… Zamanı geldiğinde daha bir güzel oluyor sanki ♥

    Kocaman öptüm yine ben seni 😉

    • özlem öztürk diyor ki:

      Dediklerine kesinlikle katılıyorum.
      Etrafında sana ulaşmaya çalışan sesleri duymak gerekiyor aslında. Bazen hareketsiz kalmak, bazen susmak, içinden geliyorsa da coşmak.
      Bu aralar okuyamıyorum mesela. Kelimeler üstüme üstüme geliyor. En sevdiğim yazarların kurduğu cümleleri beğenmiyorum. Böyle tuhaf bir hal var üzerimde.
      Geçecek, diyorum. Geçmeyecek de ne olacak?
      Joan Didion çok nefis ama, bilesin. Kendisine kefilim 🙂
      Ben de seni çok öperim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir