Paris Mon Amour: Paris’le ilk tanışma

Paris’e ilk gidişim eşimin bana hazırladığı bir sürpriz organizasyonla olmuştu.  Güzel organize edilmiş bir sürprizdi. Gare de Est’de şirin, küçük bir otelde kalmıştık. Bu otel aklımda hep çok özel bir otel olarak kaldı. Hatta şu ünlü Bourne filmlerinin ilkinde Jason Bourne otelin önünde durunca çok sevinmiştim. Otellerle ilgili herkesin farklı standartları vardır. Benim standartlarım içinde otel odasının büyük olması çok önemli bir kriter değil açıkçası. Bu otelde kaldığımız oda bir çatı katıydı ve karşımızda tüm ihtişamıyla Sacre Coeur duruyordu.

Sacre Couer Kilisesinin benim penceremin tam karşısında duruyor olması benim için aradığım işaretti. Evet, Paris’le ilk tanışmam güzel olacaktı, bunu hissetmiştim. İlk görüşte aşık olmuştum Paris’e ve sonra da bu tanışıklığa istinaden hiçbir fırsatı kaçırmaz oldum Paris’i görmek için.

Paris’te metro ulaşımının en ucuz yolu nedir?

Biz her Paris seyahatimizde bir metro istasyonuna girer girmez ”karne” adı verilen 10’lu metro biletlerinden alıyoruz. Böylesi tek tek bilet almaktan daha ucuza geliyor. Sizlere de tavsiye edilir.

Paris’e ilk kez gidecekler için gezecek çok yer vardır. Bence ilk gidişler hep çok turistik olur. Benim de ilk gidişim öyle olmuştu. Elimde gezdikçe check edilecek uzun bir listem vardı. Eiffel Kulesi, Champ Elysees, Notre Dame Katedrali, Sacre Coeur, Louvre Müzesi, D’orsay Müzesi, Moulin Rouge…

Yukarıdaki listenin hepsinin hakkını verdim. Champ Elysees’de elim kocamın elinde saatlerce yürüdüm, asansöre biniş kuyruğunun uzunluğundan dolayı yükseklik korkum olmasına rağmen Eiffel’in tepesine çıktım. Paris’i Eiffel’in tepesinden kuşbakışı seyrettim. Seine Nehrinin kıyısında romantik yürüyüşler yaptım ve nehrin kenarına sıralanmış kitapçılarda saatler geçirdim. Lüksemburg Bahçeleri’nde yürüdüm, dinlendim, Paris havasını kokladım. Otel odamın penceresinden seyrettiğim Sacre Coeur’e gittim, sonradan yıllardan beri orada durmak için belediyeden özel izni olduğunu öğrendiğim tekerlekli sandalyede oturup, metal bir zincire yün dolayarak köpek anahtarlıklar yapan Parizyenden bir anahtarlık aldım.

(Sonra ki her gidişimde adamcağız hep orada yerinde durmaktaydı.)

Louvre Müzesinde saatler geçirdim. Paris benim için masal gibiydi.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir