2014 yazı!

Liseye başladığım yıllardı; öyle hatırlıyorum. Tarihleri bir türlü kafamda tam anlamıyla oturması gereken yerlere oturtamıyorum. İnsanın hayatını gerçek anlamda şekillendirdiğine inandığım okul yıllarımla ilgili net tarihler koyamıyorum sayfamın sağ üst köşesine.
Yuvarlak bir tabağın içinde liseden mezun olduğum yılın yaşında gülümsediğim bir tabağa kopyalanmış fotoğrafın altında okulun adı ve mezun olduğum yıl yazıyor: 1992-1993 Mezunları.

Demek ki 1989 yılı liseye yeni başladım bir zamana denk düşüyor.
ne kadar sert öğretmenler denk gelirse gelsin Türkçe dersini çok seviyorum. Ardından İngilizce geliyor çünkü İngilizce derslerinde kitap okuyoruz. Dilbilgisini bir yana bırakırsam, -ki o da beni sıkmıyor-, İngiliz Edebiyatı’nın artık klasik olmuş kitaplarını okumak çok hoşuma gidiyor.

Robinson Crusoe’nun kısaltılmış halini ilk olarak İngilizce olarak okuduğum dün gibi aklımda. Sonra Neşeli Günler -The Sound of Music- unutamadıklarımın arasında var. Captain von Trapp’ın ne zaman yumuşayıp, aşka teslim olacağını merak edip durur, yeşil dağların eteklerinde çocuklarla beraber ben de hoplayıp zıplardım.

Anlatmaya devam etsem, birçok kitabın adı geçer bu sayfada. Bir kısmını hâlâ sakladığımı da itiraf etmem gerek.

1989 yılıyla Robin Williams‘ın unutamadığım filmi yüzünden aklımda: Ölü Ozanlar Derneği.
Filmle ilgili bir ödev hazırlamıştım. Videoya taktığım filmi defalarca seyrettim. Jenerik yazıları geçerken defalarca durdurup, filmin şarkılarının isimlerini yazdım.

Çok seyredilen filmler gibi anlamını kaybetmek bir yana, her seferinde daha çok etkiledi film beni.

Belki kendimi bulmaya çalıştığım zamanın çizgisinde ufak bir nokta olduğundan film de öğrenciler de yaşamı kuralların ötesine taşımayı öğreten Mr. Keating de unutulmaz anılarımın içine yerleşti.
Benim Robin Williams’ım bu filmle doğdu. Eminim ki pek çoklarının aklına kazınmış, ”Günü Yakalamak” deyimi bu yılların izi olarak kaldı üzerimde.

Günü yakalamayı o zaman ne kadar becerdiğimi hatırlamıyorum. Neşeden önce öfke duyduğum, kendimi anlatmaya çalışıp başaramadığım yıllardı. Lise yıllarından sonra uzun zaman sakin olmayı öğrenmeye çalışarak geçirdim yıllarımı.
Yapmak istediklerim ve hayallerimle karşı karşıya duran öyle çok şey vardı ki hayatımda. Bir de kadere inanın ya da inanmayın, yolumu belirleyen umulmadık gelişmeler oldu.

Öldürmeyen acılar, güçlendiriyor. Bu esnada bazı köşeleri törpülüyor, bazı köşeleri keskinleştiriyor.

Robin Williams’ı sonraki yıllarda da merakla ve çocukluğa dokunuyormuşum gibi izledim. Bir filmi hariç her filmini sevdim. Umutsuzluk yokmuş gibiydi kitabında. Tanımadan sevdiğim insanlardandı. Zaman zaman bir yerlerde okuduğum içki problemlerini de zaten yaşaması gerekiyordu; vicdanlı insanlar her daim acı çekerdi.

2014 yılı benim kişisel tarihimde Robin Williams’ın çekip gittiği yıl olarak kalacak; biliyorum!
Keşke her bir birey birazcık başka yaşamlara ucundan dokunabilse!
Çocuklukta kazanılan hiçbir zafer unutulmuyor büyüyünce.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

2014 yazı!” yazısında bir düşünce

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir