Bir çelincın peşinden koşarken: 8

Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız? demiş Saçaklı 8. meydan okuma gününde 🙂

Ben neden herkesin güldüğü şeylere gülemiyorum diye kendime çok kez sormuşumdur. Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı benim de. Bakın yetenek diyorum çünkü öyle büyük bir şey benim için her şeyde gülünecek bir şey bulabilmek ve gülmeye yatkın olabilmek. 
 
* Benim yüzüm en çok havaalanlarında gülüyor; yani yola çıkma anını, bir seyahate başlamayı çok seviyorum ya sanırım ondan daha havaalanındayken yüzüm gülmeye başlıyor. 
* Mesela Paris’e gittiysek eğer, uçaktan inip de Orly’nin resmen sidik kokan tuvaletine girdiğim an doğru yerde olduğumu anlayıp hemen gülmeye başlıyorum. (Son seferimizde havaalanı ciddi bir yenilenmeden geçirilmiş, tuvalet kokmuyordu, üzüldüm mesela)
* Kalabalık tren garları, trenler, durulan her bir istasyon, istasyon yalnızları… Gözlerim biraz hüzünle parlıyor ama içimde bir yer çok mutlu oluyor. Tren rayların üstünde ilerledikçe dışarıdan akan görüntüler, ılık ılık yağan yağmur, camdaki buğu… Vallahi çok seviyorum.

 

 

* Klişe olmasın diye yazmıyorum elbet ama beni en çok güldüren, her daim kalbimde kelebekler uçurtan biri var: Kuzey!  Onu gördüğüm her an (beni sinirlendirdiği çoğu zaman hariç) yüzüm gülüyor. Hatta kendimi tutamayıp kahkaha atıyorum. ”Ulan ne güzel kokuyorsun sen!” diyerek kokluyorum bir de!
 

 

* Kitaplar, kitapçılar, kitap okuyan insanlar… Kitap okuyan insanları koruyalım, sevgiyle kucaklayalım ve bu insanların kıymetini bilelim lütfen. Yaşadığımız ülkede bu tip gün geçtikçe azalıyor çünkü!
* Çay. Kesinlikle her seferinde bana mutluluk vermiştir. Tüm dertlerime iyi gelir, kederi elinin tersiyle bir kenara iter, insanı anne kucaklaması gibi garip bir şeyle sarıp sarmalar. Benden söylemesi. Denenmiş bilgidir. 

 

 

* Çayı aldatıyor gibi olabilirim ama kahve de yüzümü güldürür benim. Sokaklara yayılan kahve kokusuna, kahve kokusuna karışan ekmek kokusuna dayanamam. Bir koklayın yeni pişmiş bir ekmeği, bakın nasıl güleceksiniz. 
* Adile Naşit’li Türk filmlerinin hepsine bayılırım. Canım Adile Teyzem benim! Gece yatmadan okuduğum her duada hala adını geçiririm desem, inanır mısınız? Nurlar içinde uyusun. 
* Sokaklarda aylaklık etmek, yürümekten ayaklarımın ağrıması… En sevdiğim şeylerden biridir. Kendi halime, kendimle zorumun ne olduğuna salak gibi hem kızıp hem gülerim.
* Yazdığım zaman yüzüm güler. Ağaçta meyve gördüm mü yüzüm güler. Çiçekler her daim içimi huzurla doldurur.
* Saflıklara çok gülerim bir de. Hani biraz saf insanlar vardır ya onlara çok gülerim. Hala saf insanların aramızda olması beni çok ama çok sevindirir, umutla dolar içim. 
* Makarnayı ekmekle yiyen korkusuz insanlar bir de beni çok güldürür. Ne tuhaf değil mi? 
* Daha bir sürü şeye gülerim elbet. Ama ” Güldür Güldür Şov, Yok Bilmem ne Yetenek Yarışması, Ekrandaki skeçler” onlar hiç güldürmez işte beni. Niye bilmiyorum?
 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Bir çelincın peşinden koşarken: 8” yazısında bir düşünce

  1. ELİF sarı diyor ki:

    Güldür güldür'DEKİ EŞOFMANLI ŞEVKET HOCA ya gülüyorum , onun dışında çay, kahve, hava alanları, eski türk filmleri (neşeli günler ), aylaklık, yazmak ve okumak kısımlarda tıpkısının aynısıyız Özlem !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir