Teşekkür pazartesisi #3: Hayat, geçen hafta…

İşlerin peşinde koşarken haftanın nasıl geçtiğini anlamadım. Cumartesi bütün günüm de bahçede ot yolarak, toprağı eşeleyerek geçti, gitti. Güneş ara ara yüzünü gösterdi. Pazar sabahı erkenden kalktım, akşamdan yoğurduğum ekmeğimi fırına atayım dedim. Bir şeyler ters gitti. Hamur ne koyduğum kaptan, ne de ellerimden ayrılmak istemedi. Nereye bıraktıysam oraya yapıştı, bana ”Bugün değil! O güzel ekmeğin günü bugün değil!” diya bas bas bağırdı.
Keşke fotoğraflarını çekmiş olsaydım diyerek şöyle diyorum sizlere.
Bakırköy’den kalkıp yeğenine ders çalıştırmak için gelen görümce candır. Dün ben ot yolup, bahçede gezip dolaşırken Kuzey’e ders çalıştırdığı için hafta sonumu bana hediye etmiş oldu. İlk teşekkür ona gelsin. Umarım bu seferki Türkçe sınavından daha yüksek bir not alarak hem Kuzey hem de halası mutlu olur.
Hafta içi günlerini ne yaptığımın farkında olmadan geçirdiğimi söylemiştim. Yine de iki şey beni çok mutlu etti. Salı ve perşembe akşamları pilates dersime gittim mesela. Ne zamandır kendimi sokaklara atıp yürüyemiyorum. İki güncük de olsa spor yapabildiğim için yine de mutluyum.
Beni çok mutlu eden ikinci olaysa cuma günü işi asmam oldu. Hayırlı bir iş için işe gitmedim. Kendimi eğittim. Eğitimin şart olduğunu artık hepimiz biliyoruz, değil mi?
Yazı Evi’ne gittim ve Yeşim Cimcoz’un Arketipler çalışmasına katıldım. Hayatım boyunca katıldığım eğitimler içinde en güzellerinden biriydi. Takip eden iki eğitim daha var. Onlara da kesinlikle katılacağım. Birkaç gün önce Kuzey’e söylediğim bir cümlenin ne kadar yanlış bir cümle olduğunu fark ettim. Bundan daha da önemlisi bunu neden söylediğimi anlamam oldu. O yüzden geçen cuma günü benim için bir aydınlanma günüydü. Yaşadığım bu eğitime şükretmemem mümkün değil.
Şimdi gelelim bahçemize yeni taşınan güzelliklere:
Artık üstünde bir sürü meyvesi olan bir limon ağacımız var. Daha önce bahçeye diktirdiğim bütün turuçgiller kış mevsiminde öldükleri için bu sefer koca ağacı saksıya diktirdim. Kış geldi mi eve alacağım ağacımı.
Bu sarı ağacın ismi de laburnum. Şimdilik çok büyük sayılmaz ama kendisinden çok şey bekliyorum. Lütfen büyüsün, serpilsin, köklerini toprağa iyice geçirsin.
Geçen yaz sadece beş vişne vermekle yetinen vişnemiz bu sene daha büyük başarılara imza atacak gibi görünüyor. Zeytin ağacımız merak edenlereyse şu bilgiyi verebilirim. Bir süredir kendisinin sağlık durumundan çok memnun değildim. Rengi, yaprakları, üstünde hiç meyve olmaması beni endişelendiriyordu. Biz de doktor çağırdık. Güvelenmiş ne yazık ki. Aldığımız en güzel haber zeytinimizin yaşayacağı oldu. Bu sene meyve vermeyecekmiş. ”Olsun!” dedik. ”Buna da şükür.”
Sardunyalarım da yerini buldu. Saksılarına yerleştiler. Bir tek baharın gelmesi kaldı. Ailece onu bekliyoruz, haberi ola.
Dayanamayıp bahçedeki galalardan bir tane kestim. Her daim bahçede yaşayamıyoruz ki. Dışarıda çok rüzgar var. Şimdilik salondaki tek gala ile idare edeceğiz artık.
Sonunda bu ayın okuduğum tek kitabını bitirdim.
Kitap Kulubü için okumam gereken Selçuk Altun‘un ”Senelerce Senelerce Evveldi” isimli kitabını da bitirirsem değmeyin keyfime.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Teşekkür pazartesisi #3: Hayat, geçen hafta…” yazısında 2 düşünce

  1. Gamze Esra Ersöz diyor ki:

    Özlem şu çiçek,sebze filan yetiştirmeyi bir türlü beceremedim biliyor musun?Fesleğen ektim, geçen ay yeşerdi ondan sonra 3-4 gün geçti ve öldü.Çok üzüldüm :(Bu arada limon ağacına bayılırım, umarım çok güzel olur ve evini şenlendirir.Öpüyorum çok…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir