Moulin Rouge

Moulin Rouge ile ilgili ne yazsam ki acaba? İlk önce şunu söylemek isterim ki Moulin Rouge benim gittiğim ilk revü. Bir de Champ Elysee üzerinde meşhur Lido var ama oraya da daha önce gitmedim.

Moulin Rouge- Paris

Paris’in Revüleri: Moulin Rouge mu Lido mu?

Bu gezimizde akşamüstü ilk gün yürüyerek Pigalle’e çıktık ve revünün karşısında korunaklı bir cafede oturup arkadaşlarımızla beraber birer kahve içtik. Gittiğimiz de günlerden Cumartesiydi. Biz kahvelerimizi yudumlarken bir Paris klasiği olarak insanlar otobüslerle gelip ya Moulin Rouge’u seyretmek için sıraya girdiler ya da tam karşısındaki yuvarlak alanda toplanarak bol bol fotoğraf çektirdiler. Biz de bir müddet gitsek mi gitmesek mi diye tartıştıktan sonra gitmeye karar vedik. Pazar günü akşam 21.00’de yer ayırtmak istediğimizde bize yer olmadığını söylediler, biz de gönülsüzce gece 23.00’e razı olmuştuk ki salı akşamı gece 23:00 de yer olduğunu istersek ona yer ayırabileceklerini söylediler. Tabii gelip gelmemek konusunda kararsız olduğumuz şov bir anda önem derecesini bizler için arttırarak hayati bir mesele halini aldı.

Pazar akşamı daha önce yemek yediğimiz Le Chat Noir restoranda yemeğimizi yedikten sonra 15 dakika kala Moulin Rouge’u seyretmek için geldiğimizde metrelerce uzanan sıra şova girme şansımızın olmadığını düşündürdü bize. Neyse sıraya girdik. Kapılar açıldıktan sonra sıra çok hızlı bir şekilde ilerledi ve adam başı 92 euro ödeyerek şampanyalı menü aldık. Şimdi gelelim şova. Dediğim gibi daha önce böyle bir şov seyretmedim (kabul ediyorum kızlar çok güzeller) ama kendi adıma seyretmesem de olurmuş. Hani benim için hayatta bir kere yapılacak bir şey listesinde olabilir ama ikinci kez gideceğimi hiç düşünmüyorum. Amma velakin çok beğenenler de var şovu.

Sadece şunu söyleyebilirim.

  • Şovu önden seyredebilmek için yemekli ya da yemeksiz menü almanız birşeyi değiştirmiyor, sıranın başında olun yeter.
  • Şampanya içilecek gibi değil. 😀

Gelelim diğer Paris yazılarına.

Paris’le ilgili bir sırrı, eski bir restoranı anlattığım yazım için bu LİNKE,

Farklı bir Paris’i deneyimlemek isteyenleri BU LİNKE beklerim.

Edebi bir Paris’in peşindeyseniz HEMİNGWAY’İN ROTASINA davetlisiniz.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Moulin Rouge” yazısında 2 düşünce

  1. Aylin Kurhan diyor ki:

    Sevgili Özlem,
    ben de Lidoya gitmiştim. Sahneye yukardan inen atlar güzel kızlar falan ama beni hiç çekmedi. Gitmesem de olurmuş. Onun yerine bir kafede barda oturup müzik dinleyip şarabımı yuvarlasam çok daha güzel. Zaten bu turistlere özel yapılan içeride şu saatten şu saate kalacaksın menü şu sadece içki alırsan şu fiyat falan türü gösterilerden hiç haz etmem. Portekizde bu tip gösteri yerlerini es geçip fado müziğini dinleyip içkimizi içebileceğimiz zaman sınırı olmayan çünkü gösteri niteliği olmayan bir bara gitmiştik. Aman ne güzeldi, yerel halkın gittiği şahane bir ortam turistik yerin fiyatının en az yarısına yiyip içme. Madritte malesef önceden de araştırmadığımız ve rastlamadığımız için flemenko gösterisi yapan ama aynı zamanda turistik olmayan bir yer bulamamış turistik olanlara da gitmemiştik. Bir daha ki sefere dedik artık..Aylin sevgiler…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ben de Barselona’da o tarz bir yere gittim. Pek beğenmedim. Öyle her şeyi deneyeyim diye de bir ısrarım yok aslında. Genelde bu tip yerlere yanımızda arkadaşlarımız falan varsa ve onlar istiyorsa gidiyoruz. Yoksa milyon yıl geçse gitmem böyle yerlere.
      Mesela Küba’da böyle bir yere gitmiştik. Hemingway’in falan gittiği bir yer. Adı El Tropicana. Orası eh biraz değişik gelmişti ama bu tip yerlerde biraz hayal arıyorsun. Bir rüyanın peşinden gidiyorsun. O yüzden o aradığını da bulamıyorsun.
      Seninle aynı fikirdeyim. Bir kafede oturup şarabımı yudumlamayı tercih ederiö.
      Ben de sevgilerimi yolluyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir