Prag…Kayıp Gölgeler Kenti..

Prag Gezi Notları tozlanmış biraz. Bu minik kente uğrayalı çok olmuş.

Geriye dönüp baktığınızda, belki de tıpkı şimdi olduğu gibi bir vesileyle eski yazılara, bitmiş gezilere, unutulmuş şehirlere denk geldiğiniz oluyor mu? Çok önceden yazılmış bir seyahatin silikleşmiş izleri arasında dolaşıyorum bugünlerde. Elbette, eskilere geri dönmemin, yıllar önce yazdığım ama yazdığımı bile unuttuğum satırların arasında dolaşmamın bir sebebi var. Blog yazmanın güzelliklerinden biri de bu bence. Buraya uğrayacağını düşündüğünüz bir arkadaş için ayağının önündeki çakıl taşlarını temizlemek, yoluna çiçekler serpmek niyetim. Misafir gelmeden önce evi hızlıca bir toparlamak gibi aynı. Yoksa çok önceden söze gelmiş kelimeleri değiştirmek değil niyetim. 😀

 

 

Prag Gezi Notları

Herkesin ruhuna hitap eden, içini okşayan, kişiyi avucunun içine alan bir kenti, sevdalısı vardır diye düşünüyorum. Ben bazen kızgın güneşten yorgun soğuk bir bira ile bazen sert rüzgarlardan bıkkın bir kahve ile gelişigüzel girdiğim bir kafede aval aval kenti izlemeyi sevenlerdenim. Ha bu arada içinden nehir geçen kentler nedense daha bir sevdiğim olmaktalar. Prag bir masal kenti sahiden. Küçük, hoş. Sanki her şey birbirinin içinde. Sokaklarında arz-ı endam ettiğim kentler arasında bana en küçük geleni. Az sonra bir tanıdığa rastlayacakmışsın hissiyatı veriyor insana.

Havaalanından çıktıktan sonra meydana vardığımızda, otelimize ulaşmak için bavullarımızı çekerek katettiğimiz yol boyunca küçük bir şehir turu yaptık bile. Otel sakin bir bölgede. Gerçi biraz şüpheyle bakıyoruz etrafa, şehirde bir karmaşa yok çünkü.

Otele eşyaları atar atmaz hemen yola düşüyoruz. Gelmeden şehri nasıl gezeceğimizi hesaplamamıza rağmen kendimizi meydanda buluyoruz. Meşhur astronomik saatin önünde. Saatin olduğu meydanda kafeler sıralanmış.


Saat 1410 yılında Charles Üniversitesinde profesör olan Hanuş Usta tarafından yapılıyor. Çanların çalmasıyla beraber saat kulesindeki iki pencere açılıyor ve İsa’nın 12 havarisi pencerenin önünden geçiş yapıyor.

Her altmış dakikada bir meşhur saatimiz etrafına yüzlerce meraklı gözü toplamayı başarıyor. Söylenenlere bakılırsa Hanuş Ustanın vermek istediği mesaj ”Herkesin birgün geldiği yere geri döneceği yani öleceği.”

Gel zaman git zaman Hanuş Ustanın ünü yayıldıkça yayılıyor, kralın ününün önüne geçmeye başlıyor ve kral saatin aynısını yapmasın diye Hanuş Ustanın gözlerine mil çektiriyor. Bunun üzerine Hanuş Usta saati bozmak için saatin mekanizmasına kendisini bırakarak intihar ediyor ve saat bozuluyor. Elli yıl boyunca saati tekrar çalıştırmayı başaramıyorlar. Sonra başka bir saat ustası geliyor ve saatimiz tekrar zamanı göstermeye başlıyor.

Saat; güneşin, ayın ve dünyanın konumlarını gösteren astronomik bir saat. Saatin dış tarafındaki rakamlar İbranice, saatin etrafında gördüğümüz dört kukla da insanlara neleri yapmamaları gerektiğini anlatıyor.

Soldan en başkaki elinde ayna tutmakta olan kukla kendini beğenmişliği sembolize ediyor, hemen yanında elinde altın torbası bulunan (Yahudi olduğu söyleniyor) cimriliği anlatmakta bizlere.

Sağ tarafta bulunan kuklalardan iskelet olanı yaşama karşı isteksizliği,son kukla (bu kuklada Türk’e benzetiliyor) ki elinde bir mandolin tutmaktadır gece hayatına ve eğlenceye düşkünlüğü anlatmaktadır.

Çok uzun anlattım değil mi? Bir de saatin altında insanlara ne yapmaları gerektiğini anlatan dört kukla var.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Prag…Kayıp Gölgeler Kenti..” yazısında 2 düşünce

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir