Yaşadığım şehir!

Güneşin doğuşunun keyfine varmak güzelmiş doğrusu!

2011 bizim buralardan giderken biraz ortalığı karıştırarak gitti; sanki bana bazen çok planlı olmanın işe yaramayacağını öğretir gibiydi. Eh bazı şeyler uygulamalı olunca anlamak takdir edersiniz ki daha kolay oluyor.
Sizlere Mario Levi’nin Yazı Atölyesi’ne başladığımdan bahsetmiş miydim ben?
Neredeyse ilk kur bitmek üzere! Bloga fazla yazı yükleyemem bu yüzden. Her Salı akşamı büyük bir keyifle gittiğim dersimden daha o gece yapacak olduğum ödevimin stresini ve heyecanını sırtıma yüklemiş olarak çıkıyor, tüm hafta boyunca da teslim edeceğim ödevimden başka bir şey düşünmeyerek günlerimi geçiriyorum. Bu hafta ilk defa ödev teslim etmedim; olmadı, yazacağım yazıyı doğru yere bir türlü oturtamadım ve kendimi akan -ya da akmayan mı desem- suya öylece teslim ettim. Bu durumda joker hakkımı da kullanmış olduğumdan artık daha hızlı düşünüp, daha önceden ödevimi hazırlayıp, kendime gerekli kontrolleri yapmak için zaman bırakmak gerekiyor.
İstanbul’da nedense bu sene gözüme pek güzel geliyor. Kendimi sokağa attığım an, nefes aldığımı hissediyorum. Serin hava yüzüme dokundukça, sokaklarda serserice yürümek geçiyor aklımdan. Güzel hayaller, umutlar doluyor yüreğime.
Bu sene 2102’nin bana taşıyacağını düşündüğüm keyifli günler ajandasına ”İstanbul’a Saygı” günleri koymak şart oluyor yani.:)
Şimdilik hayat beni tekrar şaşırtmaya kalkmazsa Şubat ayında Samatya’yı soran ve anlamaya çalışan gözlerle gezmeye niyetim var.
Arkası gelecek elbet!

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir