Isabel Allende ve Ruhlar Evi!

Tadına doyum olmaz bir kitabın son sayfasını az önce kapatmış bulunmaktayım. Çoğu okur sanıyorum bir kitabın bitişini heyecanla bekler ve son sayfaya geldiğinde içine yerleşen rahatlama duygusuyla aldığı keyfin sonunu getirir. Ne yazık ki benim kitap okuma serüvenimde son sayfalar nedense yüreğimde nedensizce kanatlanmaya başlayan göçmen kuşların çarpıntısına sahne oluyor. Zaman zaman kendimi sakinleştirmem gerekiyor bile diyebilirim. Bir telaş gelip oturuyor orta yerime. Yeni edindiğim doslarımdan ayrılmaya hazır olmadığımdan belki ya da aldığım o edebi lezzetin beni terketmesinden önce benim onu terketmek istememden olsa gerek diye düşünüyorum.

 

İlk sayfalarda kızdığım, öfkelendiğim bir karakterin son sayfalarda yüreğimi acıtmasına ne demeli? Ölmekte olan ya da ölüme yaklaşan birinin son anda yaptığı iyilikler silip götürmeli mi önceki sertlikleri?
Truebe Ailesinin bir haftadır beni kabul ettikleri bir konukluğum son buluyor böylece. Kolay değil yetmiş yıllık ömürlerine ve dört kuşak aile tarihlerine tanıklık ettim. Biraz geç tanıştığımı kabul ediyorum; lakin şimdi Clara gibi bir kadının hayatıma bu saatte girmesinin özel bir sebebi yokmuş gibi davranamam. Elbet kendisinin bir bildiği var!
Isabel Allende‘nin kalemi hep böyle mi yazar bilemem. Sadece bir kitabını okuyarak bir hükümde bulunmakta şimdilik çok erken. Yine de güzeller güzeli Rosa ile başlayan hikâyeden bu yeşil saçlı kadının hemen ayrılması ilginç geldi bana. Sonra tüm tuhaflıklarıyla Clara girdi hayatıma… Hayatına devam ederken yaşadığı tüm öykülerden öte, yaşamayanların diyarındaki öykülerin peşinde olmayı seven dalgın, kararsız, kolay gülen Clara. Allende’nin satırlarından dökülen zayıflığıyla ilgili tüm kelimelerin ötesinde çok güçlü bir kadındı o!
Hayatımda yer etmiş tüm cesur kadınları düşündüm. Bu zamanda kadın olarak çizdiğimiz, yaptığımız, dudaklarımızdan dökülen tüm söylemlerimiz dışında sessiz kalmayı ya da az konuşmayı başararak kazandığım hiçbir zaferimin olmadığını fark ettim. Oysa sesini yükseltmeden kavga edebilmek başka bir erdemdi!
Ya Clara’nın karşısında içinde bir türlü önleyemediği hırsı ve öfkesiyle duran Esteban’a ne demeli? Şüphesiz Clara’yı çok sevdi. Önce içimin kızgınlıkla parıldadığı Esteban sonunda şevkatle karışık bir acıma duygusu bıraktı bende.
Isabel Allende’nin insanı yormadan anlattığı öyküsü sayesinde Şili’de verilen iktidar savaşını, hiç ummadıkları bir şekilde gelişen darbenin bilinmeyen yönlerini anlamış oldu. Pablo Neruda herhangi bir şiiriyle yer almadıysa da kitapta, varlığı hep hissedildi. Benim için en güzeli ise Şili’li kadınları çok sevmemdi.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Isabel Allende ve Ruhlar Evi!” yazısında 13 düşünce

  1. Adsız diyor ki:

    Ben de Paula yı okuyorum, henüz bitirmedim ancak daha bitmeden bitmesinin derdi içime düştü… Ruhlar evi ni ariyorum ancak bsakisi tukenmis. Onerisi olan var mi acaba????

    • özlem öztürk diyor ki:

      ''İsabel Allende candır.'' diyenlerdenim. Sağolsun içime bu sevgiyi meşhur ''Leylak Dalı'' sokmuştur. Alışveriş listesi yazsa, onu bile okurum der. 🙂 Kitap, internette de mi yok? Şaşırdım. Hiç bir yerde yoksa bile Nadir Kitap'ta vardır. 🙂

  2. laleninbahcesi diyor ki:

    Paulayı hasta yatağına yatan kızınının baş ucunda beklerken yazmış,ben de nasıl bir tesadüfse, Nazlı ameliyat olmuştu, onun yatağının baş ucunda okudum.Sanırım 11 yıl falan önceydi. Nasıl etkilenmişsem bir daha İsabel Allende'nin sözünü bile ettirmedim. Sonra beni Leylak'ım barıştırdı…

    Ruhlar Evi üzerinden bir süre geçtikten sonra yine aynı tatda okunacak güzellikte bir kitap. Filmini ben de tekrar izlemek isterim hatta…

  3. Asli A. diyor ki:

    Kitabını okumadım ama kitaptan uyarlama filmini seyrettiğimde yaşadığım duyguyu hatırladım birden. Seyrettiğim, uzun süre etkisinden kurtulamaıdğım ve uzun süre herkese tavsiye etmekten sıkılmadığım ender fimlerdendi.. Genelde filmler hep bir eksik kalır ama ben gene de meryl streep'li, glenn close'lu, jeremy irons'lı (ve winona ryder, antonio banderas'lı) "The House of the Spirits"i şiddetle tavsiye etmek istiyorum.. Hatta ben de seyredeyim bir daha :))

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Şimdi sıra filmini izlemeye geldi. Filminin olduğunu kitabı okurken öğrendim. Nasıl farkedememişim:) Şimdi filmi bulup hemen seyretmem gerekiyor. Bu kitabın ve filmin arkasından yine Meryl Streep çıkmasına da şapka çıkarıyorum vallahi:)
      Sevgiler

  4. Leylak Dalı diyor ki:

    Isabel Allende sevgili-hatta tutkumu- bilmeyen kalmadı sanırım. Kime bu sevgiyi aşıladıysam ya da Allende'yi keşfeden birini gördüğümde çok mutlu oluyorum, sanki o kitapları ben yazmışım gibi. Hayatta en çok tanımayı istediğim ya da en azından kitaplarını kendi dilinden okumayı arzu ettiğim kişi o. Tüm külliyatını hatmettim, üzerine tez yazabilirim o derece yani:)) Ben de onu ilk Ruhlar Evi ile tanıdım, lakin Eva Luna da muhteşem bir kitaptır. Tüm kitapları güzeldir ama bu ikisinin ve anılarının yeri benim indimde bambaşkadır. Haydi Özlemcim, sen de tüm külliyatı hatmet, inan pişman olmazsan. Öperim seni. Filmini de izlemeyi unutma, çok iyi bir filmdir…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Haklısınız Leylak Dalım,
      Sizin Allende sevginizi bilmeyen kalmadı:) ama çok haklısınız, bayıldım ben de..Tanıdı çıkara çıkara okudum valla. Kitaplığımda iki tane daha var zamanında alınmış. Latin Amerika edebiyatını çok seven kocanın işi:) Biri Aşktan ve Gölgeden, diğeri yanlış hatırlamıyorsam Sonsuz Düzen. Hayat hikayesinin geçtiği kitapları okumadan önce en azından elimdekiler okusam diyorum. En büyük keyfi baklım sona bırakabilecek miyim?
      Bu arada elime Dünyanın Bütün Pastanelerini aldım:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir