Bir bardak çay, bir de pazar…

Pazar sabahı.

Şimdilik herkes uykuda. Birazdan hem çıkardığım sesler, hem de mutfaktan yayılan ekmek kokusu uyandırır herkesi. Mutfak, uzun zamandır mabedim oldu. Evimin her köşesini seviyorum ama mutfaktayken ocaktan gelen çayı sesi, fırının tellerinin çıtır çıtır sesler çıkarması iyi geliyor ruhuma. Eskiden salonda yemek masası olarak kullandığımız masamız şimdi mutfağımızda. Misafirlerimizi de mutfakta ağırlıyoruz artık çünkü alışılageldiği gibi salonda bir masamız yok. Burada uzun saatler oturmaktan sandalyelerinin minderleri çöktü. Bu yaz gözümü karartıp kumaş seçmeli ve sandalyeleri tamire vermeliyim. Değiştirmek aklımın ucundan bile geçmiyor.

Mutfağın penceresinden bahçe gözüküyor. Bu kışı biraz hastalık havasında geçirdiğimden olsa gerek, bahçeye adımımı atmadım; zaten manolya ile şeftali ağacının dışında baharın kapıda olduğunu müjdeleyen pek bir şey yok dışarıda. Onlar da olmazsa karamsarlığa kapılacağım. Çayımı alıp bahçede oturmayı özledim. Güneş, insana rehavet verse de insanın tğm karamsarlığını alıyor elinden. Bir şey “olsa da olur, olmasa da!” gibi geliyor bana yaz gelince. Dünyanın sonuna çok uzun yıllar varmış, ben sonsuza dek yaşayacakmışım, o an bahçede güneşin altında oturmaktan daha önemli hiçbir işim olamazmış gibi hissediyorum. Kendimin o, “Hadi hayatı erteleme, bu sabah kalk ve her şeyi ardında bırak, hayallerin bir adım ötende!” tiplerinden olmadığımı biliyorum. Öyle söylendiği kadar kolay değil her şey. Söyleyenlerin ve bu işi başaranların da başka tecrübeleri var zaten. Ya bir hastalık atlatıp ölümün kıyısından dönmüş olmak gerekiyor böyle bir karar almak için, ya da çalışıp çok para kazanan ve sana da hayallerini yap diyen bir kocan olması şart. Gerçekler bunlar. İmkanların yoksa o dediklerini yapamazsın.  Zaten mutluluk da burada değil; sorun mutluluğun buradaymış gibi algılatılmasında. Sabahtan akşama spor yapan insanların da mutlu olmadığını düşünüyorum ben. Normal olabilir mi bu hâl? Bilmiyorum. Zaten pazar sabahı konumuz da bu değil.

Ben kendi mutluluk oyunlarımla meşgulüm sevgili pazar okuyucuları. Çayımı demledim, oğluma sosislerini pişirdim, yumurtaları kaynattım ve ekmeğin pişmesini bekliyorum. Ha, bu arada bitmeyen öksürüğüm için de kendime zencefilli bir çay yaptım. Bilgisayarım önümde açık ve evde de sessizlik olunca yazayım dedim. Bahar gelmiş olsaydı belki burada bile olmazdım. O zaman insanın içinde ayrı heyecanlar oluyor. Bu sabah organik pazara gidelim diye düşünmüştüm, sonra ondan da vazgeçtim. Bizim evde herkes haftanın beş günü dışarıda olunca evde pineklemeyi tercih ediyor. Dışarının keşmekeşine karışmak korkutucu geliyor.  Biraz sonra kahvaltı edecek, peşinden kahvaltı sonrasını toplayacak, ardından bir demlik daha çay demleyeceğim. Kim bilir belki günün ilerleyen saatlerinde kek yapmayı bile deneyebilirim ikindi çayının yanına. ?

Çünkü elimde öyle bir kitap var ki beni lise yıllarıma götürüyor. Onun bilgisi de başka bir blog yazısına. Happy Sunday Folks?

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Bir bardak çay, bir de pazar…” yazısında 16 düşünce

    • özlem öztürk diyor ki:

      Mutluluk bulaşıcı evet ama çok bulaşmıyor yahu 🙂 Mutlu insanları biraz daha fazla etrafta dolaştırmak lazım. 🙂 Benim yazının mutluluk sebebi de günlerden pazar olması. İş hayatı öyle stresli geçiyor ki, her Allahın günü kendime burada ne arıyorum diye soruyorum. Ama hayat işte! Böyle akıp gidiyor. Belki biz de bir gün ertelemeyi bırakır, işten ayrılır; sonra da ödenecek faturalara bakıp "Aha, iyi ki hayatımı daha fazla ertelememişim." diye mutlu oluruz. Önce o faturaları ödeyecek bir kek bulmak şartıyla elbette :))))))
      Öperim çok.

  1. serbest klavye diyor ki:

    Seyatah etmenin en güzel yanı eve dönmesiymiş insanın… Gerçekten de hayat başka yerlerde olsa da, farklı renkleri, farklı kültürleri görmeye ihtiyaç duysak da, evin yeri başka, ev sığınağımız belki de…

    • özlem öztürk diyor ki:

      Ev sığınak çünkü. Her ne kadar eşyalardan ziyade yaşayalım diyorsak da insanı mutlu eden objeler var. Kitaplarım, sehpanın üzerinde duran bardak altlığı, koltuğun üstündeki en sevdiğim yastık ve her eve ait o koku var ya… İnsanı eve çekiyor. Seyahat ne denli güzel ve hayattan alınacak derin bir nefesse, evde öylesine güzel bir yer 🙂

  2. Begonvil Sokağı diyor ki:

    Seyahat severlerin aynı zamanda sıkı bir evkolik olması tezat mı? Bence değil ama çözemiyorum, tamam belki genelleme yanlış olur ancak evde oturmak evcimenlik korkulacak bir şey değil hatta seromonisi bile var bunun, kuralsız seromoni:) Velhasıl özendirdiniz, iyi demlenmiş çay peynir ekmek en sevdiklerim. Hayat azın içindeki çokta beyhude telaşları bir bıraksak. Çok selam sevgi benden..

    • özlem öztürk diyor ki:

      Beni de şaşırtıyor biliyor musun bu hâl? Çünkü gezmeyi ne kadar seviyorsam, evimde olmayı da o kadar çok seviyorum. Sık sık aklıma bu kadar yollarda olmayı severken evimi de böyle seviyor olmamın tuhaflığı düşüyor. Ama hislerim bu. Pazar sabahlarının dinginliğini, demlenen çayı, uyku mahmurluğunu, miskinliği hepsini seviyorum. Gel gelelim her ne kadar dingin yazılar yazıyorsam da, beyhude telaşları bir kenara bırakamıyorum. Belki de içimdeki telaşı dindirmek için yazıyorumdur pazar yazılarını. Ben de bilemiyorum bazen 🙂
      Benden de en içten sevgiler 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Seviyorum ya; gerçekten seviyorum. Her Allahın günü şükrediyorum evime bakıp. İyi ki şehrin orta yerinde değilim diye düşünüyorum. Bir de bahar gelse, daha da seveceğim evimi. Bekliyorum uzun lafın kısası. Ben de sana bol keyifli zamanlar dilerim. Bu arada iyi ki uçak biletlerini almışsın. Dün Selçuk'la nisan biletlerinin fiyatlarına baktık da dudağımız uçukladı. 🙂

    • özlem öztürk diyor ki:

      Buralara bahar gelemeyecek zannımca 🙂 "Gelmeyecek mi bu bahar?" diye söylendim sabah sabah. Acele etme dedi Selçuk. Mart geçsin bi'. Nisanı bekliyorum umutla. Böyle böyle günleri eksiltiyoruz işte 🙂

  3. Çileksuyu Sibel diyor ki:

    Happy Sunday Darlinnnnnggggggg:) Severim Pazarlari,sakinligini.Ben de simdi blog yazdim,hatta yeni seriye basladim ki o kadar sevk doluyum blogcum icin.Bir de template'i degistirebilirsem daha bir blog bagimlisi olacagim.Evde olmayi cok seviyorum,Sarildim,bir an once iyiles:)

    • özlem öztürk diyor ki:

      Geldim bloga, okudum yazdıklarını. Pazar günü çalışmışsın ama olsun. Arada oluyor elbet böyle şeyler. Para kazanmanın da güzel bir yanı var hani. Çünkü bir delik kapanıyor ya da o parayla ekstra bir şey yapılıyor. Bu aralar ben de çok çalışmam gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki çok çalışmayınca hayaller de olmuyor. Neyse, yeter ki umut olsun içimizde. O olunca her şey oluyor. Blog yazmak bile içimin umutla dolmasına yetiyor. Bazen bu hâl de tuhaf geliyor bana. Ne garip insanlarız ki kitap okuyarak, blog yazarak ve yürüyerek mutlu oluyoruz. :))))
      Hep böyle olalım yahu. Hep mutlulukla çarpsın kalbimiz.
      Çok, çok öperim seni.

    • özlem öztürk diyor ki:

      Teşekkür ederim. Pazar sabahları şükür sebebi. Keşke her gün hafta sonu kıvamında olsa. Hiçbir şeyi düşünmeden, hep tatil huzurunda geçse günlerimiz. Ben de tüm iyi niyetlerimi yolluyorum size.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir