Şöyle bir hayalim var.

Günlük hayatımda cebimde hayallerle geziyorum. Biraz ata sporu gibi bizim evde hayal kurmak. Sanırım onlarsız yaşamıyorum, hayaller olmadan amaçsız hissediyoruz kendimizi.

Paul Auster ve Sunset Park

Sunset Park’ta kitabın kahramanı Miles kendine sorar: Bunca yıldır uzak durmuşken neden tam da bu dönemde New York’a geri dönüyordur?

Çünkü bu seçimi kendisi yapmamıştır. Onun yerine bu seçimi başkası yapmıştır. Yeni bir zar atılmış, siyah madeni makineden yeni bir loto bileti çıkmıştır. Şans oyunlarıyla, rastlantılarla ve bitip tükenmez bir kargaşayla dolu dünyada talihin yeni bir cilvesinden başka bir şey değildir olanlar.

Hayaller…

Siz de rastlantılara inanır mısınız?

Kendi hikâyemin kahramanı olan ben, rastlantılarla ilgili bir kafa karışıklığı içindeyim.

Paul Auster kitaplarından birini elime almışsam ve okumak için huzurlu bir köşe arıyorsam işler biraz karışık demektir. Kendisi yakın dostum olur. Hiç tanışmadık şimdiye kadar. Belki duymuşsunuzdur, bizim ülkemiz gibi demokratik olmayan ülkelere gelmeyi reddediyor kendisi. İyi de yapıyor bence.

Kısa bir süre sonra kısmetse New York’ta olacağız. Brooklyn taraflarına geçmeyi, sokaklarında dolaşmayı ve kafelerinde oturmayı düşünüyoruz.

Sunset Park’ı tam da bu zaman okumamın kendime göre belli sebepleri var. Bir kere kitap Brooklyn’de geçiyor. Paul Auster da burada yaşıyor zaten. Evrene, -eğer beni duymaya niyeti varsa-, bir mesaj gönderiyorum. Elimde Paul Auster kitabı ortalık da dolaşıp duruyorum. Kitabın satır aralarında gizli rastlantılara övgü niteliğindeki tüm metinlerin altını çiziyorum.

Hayaller kuruyor ve belki Paul Auster’a rastlamanın hayatımın güzel rastlantılarından biri olacağına inanıyorum.

Rastlantıların hayatımızı şekillendirdiğine inanan Paul Auster’a küçücük bir mesaj yolluyorum: Brooklyn’de bir kafede karşılaşsak ne güzel olur.

Hadi söyleyin bakalım bana, çok sevdiğiniz bir yazar öyle aniden, apansız karşınıza çıksa ne yaparsınız?

Ben bir şey yapamam. Evet, yapamam.

Gidip de ne dersin ki sabah kahvesini almakla meşgul bir insana?

Paul Auster hayaliyle dolu bir başka yazımı okumak için BURAYA tıklayın lütfen!

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Şöyle bir hayalim var.” yazısında 7 düşünce

  1. Aylin Kurhan diyor ki:

    Sevgili Özlem, benim tunalıda yürürken karşıma Buket Uzuner çıkmıştı. Kendisini de kitaplarını da severim. Sıcacık bir kadındır buna güvenerek yanına gittim.Çünkü kitabını sevdiğin bir yazarın kendisini sevmeme ihtimalin de çoktur ve ben yazarları sanatçıları tanımak istemem. Tanışlığım sevdiğim eserleriyle sınırlı kalsın isterim, hayal kırıklığına uğramaktan korkarım. Neyse yanına yaklaşıp kendimi tanıttım, biraz sohbet ettik. Biraz ayak üstü biraz da yolda azıcık yürüyüşüne eşlik ederek. Kendisi bir dönem Ankara’da yaşadığı için şehri hep sevdiğini söyledi. Yaşadığı eve gittiğini bahçesindeki ağaca sarıldığını anlattı. Böyle birşeyler konuştuk…. Dediğim gibi normalde pek heveslenmiyorum karşılaşmalara, kitap imzalatmak gibi bir alışkanlığım da yok. Bazen söyleşilere gidiyorum, çıkışta kitap imzalatma kuyruğuna falan girmeyip ayrılıyorum. Cumartesi günü Mine Söğüt’ün Ankara’da Mülkiyeliler Birliğinde söyleşisi olacak. Kısmetse gideceğim. Müsait olanları beklerim. Sevgiyle kal.. Aylin..

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Aylin,
      Blog yenilenme aşamasında. Bu yazı önceden yazdığım bir yazıydı. Ya taslaklar arasına sıkışıp kalmıştı, ya da bir şekilde ön sayfada yeni yazılmış gibi kendine yer buldu. Ben de rastlantıların gücüne, her şeyin bir sebebi olduğuna inandığımdan yazıyı olduğu yerde bıraktım. Sanki dün yazmışım da birkaç güne kadar New York’ta olacakmışız gibi oldu. 🙂
      Ama gitmeden önceki düşüncelerimi, Brooklyn gezisini ince ince planladığımı, trenden indikten sonra meraklı meraklı etrafa bakındığımı ve hemen istasyonun karşısındaki meydanda bir “Farmers Market” kurulduğunu gördüğümü hatırlıyorum. Nefis bir elma suyu içtiktik.
      Ben de seninle aynı şeyi düşünüyorum. Ben de sevdiğim yazarların yanına pek gitmeme taraftarıyım. Bir yazarın yazdığı satırlara sevda duymak, kendisine duymaktan daha anlamlı. Kaldı ki Paul Auster, demokrasi olmadığını düşündüğünden Türkiye’ye gelmeyi reddeden bir yazar.
      Yine de kitap raflarının arasında gezinirken bir kitabın üstüne eğilmiş bir Paul Auster hayallerimin baş köşesinde. Umarım uzunca yaşar, daha nice kitaplar bırakır bu dünyaya. Ursula’nın aramızdan ayrılıp gitmesini hala kabul edememiş bir hayalperest var burada.
      Mine Söğüt söyleşi eminim çok güzel geçecektir. Sanat, ruha gıda tek şey bence. İnsan sanatsal bir organizasyondan çıkınca hafiflemiş hissediyor kendini.
      Sevgiler yolluyorum sana ve yorumun için çok teşekkür ediyorum.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Bana da öyle geliyor. Zaten sadece bir hayal olarak kaldı. Blogda Brooklyn gezimizi anlattım mı blmiyorum. Anlatmak istediğim çok şey oluyor ama ben yetişemiyorum. Unutuyorum, yazamıyorum. Gittiğimizde Brooklyn’de gezinmiş, Paul Auster’ın kahvaltısını yaptığı yerlere uğramış, kitapçıda dolaşmıştık.
      🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir