Great Ocean Road- Avustralya

Great Ocean Road seyahatimizin merakla beklenen kısmı. Avustralya bizim için başlı başına bir macera. Üstüne bir de arabayla çıkılacak bir “road trip” olunca nefesimiz kesiliyor. Ben böyleyim çünkü. En iyi ruh halim yoldaki ruh halim. Pamuk gibi oluyorum, neden yaşadığımın farkında oluyorum. Mutluluğum, başkalarının mutluluğu haline geliyor. Kendimi her daim bir trenin ya da bir arabanın içinde önümden akıp giden yola bakarken hayal ediyorum. Vadiler, sırdağlar geçiyoruz kimi zaman. Denizler, bu yolda olduğu gibi okyanuslar geliyor peşimizden. Ya da biz bir yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. Netice mutluluk, yol kenarındaki her bir cisme işlenmiş oluyor. Tek tek topluyorum onları.

Dünyanın En Etkileyici Yollarından Biri: Great Ocean Road Rotası

Biz bu yolu 2 gece 3 günde kat ettik. Kimileri iki hafta bu yol üzerinde ilerlemiş. Demem o ki, bizim kendimize çizdiğimiz yol mutlaka olması gereken yol değil elbette. Gönül isterdi ki Avustralya kıtasını keşfedeceğimiz üç ayımız olsaydı da köşe bucak her bir yeri gezseydik. Ne yazık ki bu yolu yaptıkten hemen sonra Melbourne’e tekrar geri döndük, iki gece daha konaklayıp hayatımızda hep “Ah, ne güzel bir yerdi.” diye hatırlayacağımız Tazmanya’ya doğru yola çıktık.

Biz şuralarda durarak ilerledik. İlk gün Apollo Bay’e kadar ilerledik.

Melbourne- Torquay arası: 103 km. 

Torquay- Bells Beach: 17 km.

Beach Bells- Anglesea: 12.5 km

Anglesea- Aireys Inlet (Light House)

Aireys Inlet (Light House)- Memorial Arch

Memorial Arch- Lorne

Lorne- Apollo Bay (Burada yıldızların altında konakladık)

Apollo Bay- Great Ocean National Park ( Tree Walk- Weeaproinah)

Great Ocean National Park ( Tree Walk- Weeaproinah)- Port Campbell

Port Campbell National Park alanındaki durak yerleri: 12 Apostheles ve London Arch

Port Campbell’a gelmek için rotamızdan biraz uzaklaştık çünkü konaklama yeri olarak kendimize burayı seçtik. Ertesi sabah Port Campbell’da uyanıp okyanus kıyısında şirin bir kafede kahvaltı ettik. Hayatımın en güzel kahvaltılarından biriydi bu kahvaltı. Çünkü bir daha bu deniz kıyısında bulunma şansımın olmadığını ve dünyanın bu ucunda tek seferlik bir yolculukta olduğumu biliyordum.

İkinci sabahımızda Port Campbell’dan Melbourne’e geri dönüş yoluna geçtik. Yolun her kısmı çok keyifliydi. Şimdi artık rotayı ufak ufak açıyorum. Belki birilerine faydası olur.

Great Ocean Road Gezisi başlasın 😀

Sabah araba kiralama ofisinden arabamızı tesim alıp yola çıkıyoruz. Selçuk için stresli bir durum çünkü yol boyunca bize göre ters bir trafikte (soldan akan) yol alacak. Arabada alışık olduğumuz yerlerin terine yerleşiyoruz. Yol boyunca önümüzde ilerleyecek olan Hakan’ı takip edeceğiz. Bu durum işimizi kısmen kolaylaştırıyor. Ama yine de hızla akan bir trafikte nerdeyse otuz yıllık bir alışkanlığın tersine hareket etmek zor.

İlk durağımız: Torquay.

Büyük Okyanus Yolu ‘nun (Great Ocean Road) başındayız daha. Torquay, okyanus yolu üstündeki küçük, sevimli bir kıyı kasabası. Kasabaya uğramadan yol kenarında durup okyanusa ilk merhabamızı vermek istiyoruz. O kadar heyecanlıyız ki, hemen buradaki ilk kumsalda  suya girmek istiyoruz. Rüzgâr ensemizde aman vermiyor bize. Kumsala inen yol boyunca yürüyor, ayakkabılarımızı çıkarıp kuma ayaklarımızı değdiriyor ve baika bir yerde okyanus merakımızı gidermek üzere yola düşüyoruz. Ne de olsa tatilin başındayız. O an hissettiğimiz duygu bu ve okyanusa girmek için daha çok şansımız olacak.

Torquay

İkinci Durak: Bells Beach

Dalgalı, hırçın okyanusla, sörfçülerin Avustralyasıyla ilk tanışıklığımız. Tepeden sahile inen ahşap merdivenler var. Merdivenlerin başında, kalabalığın arasında durup aşağıya, dalgalara, dalgaların arasında bir kaybolup bir açığa çıkan sörfçülere bakıyorum uzun uzun. Okyanus çocuğu olmadığımızı düünüyorum yine. Okyanus dışarıdan bile ürkütüyor beni. Sesini dinlemek, dalgaların sahile vuruşunu seyretmek çok güzel. Ruha şifa bir yer Avustralya. İnsan ömrüne ömür ekler burada.

Bells Beach

Bu arada Bells Beach, dünyanın ünlü sörf noktalarından biriymiş. 1962 yılından beri de bu kumsal sörf yarışmalarından birine ev sahipliği yapıyormuş. Ekibin büyük bir kısmı aşağıya inip dalgaları biraz daha yakınan seyretti. Ben, okyanusa biraz daha uzaktan alışmaya çalışıyorum.

Üçüncü Durak: Anglesea

Bells Beach’de biraz vakit geçirdikten sonra arabalarımıza atlayıp yol boyunca ilerliyoruz. Anglesae, bizimkilerin kendini okyanus suyuna attığı, benim gibi hanımevlatarının da suyu çok soğuk bulup kocasıyla romantik yürüyüşler yaptığı uzun mu uzun bir sahil. Bu romantik kumsal yürüyüşümüz hemen güneş yanığı olarak geri dönüyor bana. Güneş kremini yanında taşımak güneşten korunmanı sağlamıyor demek ki. Sürmek gerekiyor. Omuz başlarımda hafif sızlamalar hissedince iki kutu güneş kremi bitiriyorum ama iç işten çoktan geçmiş oluyor.

Anglesea

Dördüncü Durak: Aireys Inlet (Light House) Deniz Feneri

Great Ocean Road Yoluna düşmeden önce, “Yol üzerindeki deniz fenerine mutlaka uğrayacağız.” diye tutturmuştum. Elbette bunu sadece bir tane deniz feneri olduğunu düşünerek söylemiştim. Sonra ortaya çıktı ki benim bahsettiğim deniz feneri başka bir deniz feneri ve o feneri görmek için uzun bir yol yapmamız gerekecek ve bu mümkün değil. O yüzden benim gönlümü hoş etmek için yol üzerindeki bir deniz feneri üzerinde durduk. Hava oldukça sıcaktı. Aşağıda kuru bir toprak yol üzerinde arabaları park edip deniz fenerine doğru yürümeye başladık. Yol üzerinde dur-in- aşağı yürü- tekrar geri dön- arabaya bin şeklinde bir ritüel tutturmuştuk. Çocuklar inip inmemek üzerinde karamsar kaldılar. Güneş tepemizde kızgın bir şekilde bekliyorlar. Kuzey’cik, “Çıkıyorsun değil mi deniz fenerine?” soruma elbette diye cevap verdi. Sonradan duygusal baskı yapacağımı bildiğinden bizimle beraber yürümeye başladık. nefes nefese ağaçlıklı bir yoldan yukarı tırmandık.

Lighthouse

Yorulduk mu?

Açıkça söylemek gerekirse evet. Ama deniz fenerlerinin insanı mutlu eden bir yanı var. Yalnızlıkları, o dik duruşları başkalarına ne ifade ediyor bilmiyorum ama bana mutluluk veriyor. O yüzden deniz fenerinin dibine kadar yürüyemesem de uzaktan (gidebildiğim kadar yakınına gittim) seyretmek çok güzeldi. Avustralya’ya gidip bir deniz fenerinin kıyısına ulaştım yani.

Great Ocean Road üzerindeki beşinci durak: Memorial Arch

Burada yol kenarındaki küçük bir girintide duruyor, bol bol fotoğraf çekiyor ve Great Ocean Road üzerinde olduğumuzu resmileştiriyoruz. İlkokul yıllarından beri okuduğumuz dünyanın bir ucundaki, mevsimlerin kuzey yarım kürenin tersi olduğu, evimizde kışı yaşarken orada yazın yaşandığı güney yarım küredeyiz işte!

Great Ocean Memorial Arch

Altıncı Durak: Lorne

Acıktık. Durmak, okyanusa bakmak, soğuk birer bira içmek istiyoruz. Lorne, durmak için seçtiğimiz kasaba. Yol kenarı park edilmiş araçlarla dolu. Sahil şeridi boyunca park yeri bulamıyor; yolculuğun ilk saatlerinde “Şimdi biz bu ters trafikte nasıl geri döneceğiz?” diye stres oluyoruz. Düz istikamette hareket etmek tamam da trafikte sola dönmek, sağa dönmek, hele ki u dönüşü yapmak bizim açımızdan biraz kafa karıştırıcı.

Lorne- Yemek Molası
Lorne

Yedinci Durak: Teddy’s Look Out

Yol boyunca uğradığımız her yer tur yapan her yolcunun aslında bildiği “sightseeing” noktaları. Bizim unuttuğumuz bir şeyi anımsatılar aslına bakılacak olursa: Doğal güzellikleri. Olduğu gibi kabul edimiş ve saygı gösterilen bir doğa. Okyanus, üzerine şezlogların kurulmadığı özgür kumsalllar, yol üstündeki çalılıklara yerleştirilmiş, “Burada zehirli yılan vardır.” tabelaları, yaşamı basite indirmiş insanlar. Teddy’s Lookout, yakınlarına arabanızı çekip bir müddet yürüdükten sonra doğayı seyredebileceğiniz noktalardan biri aslında. Yol boyunca böyle bir sürü gözlem noktası var. Aralarında bazıları daha çok dillendirilmiş, daha çok göze gelmiş, daha çok öne çıkmış olsa da aslında hepsi doğanın bir parçası.

Teddy’s Lookout

Sekizinci Durak: Apollo Bay

Apolla Bay, ilk günkü Great Ocean Road Rotamızın son noktası. Burada konaklamaya karar verdiğimiz için Apollo Bay’e geliyoruz. Gün boyunca dur-kalk yapmaktan bir hayli yorulmuşuz. Önce konaklayacağımız eve geliyor ve eşyalarımızı bırakıyoruz. Yemek yesek mi yemesek mi düşünüyoruz. Sonra markete gidip bir şeyler almaya ve bahçenin, yıldızlarla bezeli gecenin tadını ıkarmaya karar veriyoruz. Avustralya’da yılanlar daha fazla dikkat edilen bir başka hayvan daha var: Örümcekler.

Apollo Bay

Mangalda pişirmelik bir şeyler ve şarap alıyoruz. Yanılmıyorsam birkaç bira, bir de gece sohbetine eşlik edecek çekirdek. Avustralya’da geçirdiğimiz en güzel gecelerden biri oluyor. Mangal ateşinde etleri pişirip şaraplarımızı yudumluyor, Güney Kutbu’nda olmanın keyfini çıkarıyoruz. Çocukluğumda tanık olduğum gökyüzü buraya taşınmış sanki. Yıldızlar birbirinin üstüne yığılmış. Şarabın da etkisiyle hülyalı gözlerle gökyüzünü izliyorum. Burada, bu gökyüzünün altında tepemde bir Kuzey Yıldızı olmadığını idrak ediyorum. Samanyolu da yok dünyanın bu tarafında. Hatta burçlar bile farklı.

Great Ocean Road üzerindeki ilk günümüz ve gecemizde derin bir mutluluk duyuyoruz. Her şeyi, tüm dertleri, tüm sıkıntıları dünyanın kuzey yarım küresinde bıraktık, güney yarım kürede uzun bir yolculuğun içindeyiz çünkü.

 

Avustralya Yolculuğu’nda konakladığımız otelleri ve diğer küçük ayrıntıları öğrenmek isteyenleri BURAYA alayım.

İlk Melbourne intibalarımı öğrenmek ve biraz da edebi Melbourne’ü tanımak için de BURAYA lütfen.

Avustralya Kafeleri için BURAYA

Melbourne’de en beğendiğim yerler için de BURAYA lütfen 🎈

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Great Ocean Road- Avustralya” yazısında 10 düşünce

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Geldi, geldi fotolar. Dün koyduğumuz zannediyordum ama koymamışım. Fotoları ekledikten sonra güncellememişim yazıyı. Yeni sitenin alt yapısına alışmaya çalışıyorum. Sanırım biraz yavaş ilerliyorum ama artık sizin RSS’lerinizde görüntüleniyorum. Tek sorunum benim sizi hala blogger’dan izliyor olmam. Onun için de bilgisayarıma bir program yüklenecek ve yakında buradan sizleri izleyebileceğim.
      Avustralya yazısının bir bölümünü yazmış olmaktan mutluyum. Ne turhaf bir şey. Bir yazı yazmanın beni bu derece rahatlatması ve huzur vermesi.
      İşte böyle, dertleşme ihtiyacındayım. Bir ara arayıp seni psikolog olarak kullanayım bari 🙂
      Çok öperim seni, çoook.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Ah, ben de. Nurşen Abla’ya da yazdım. Bir de ben sizi buradan izleyebilsem. Bilgisayarıma bir program eklenince olacakmış. Bilgisayarcı arkadaşı bekliyorum umutla 🙂
      Beni izleyebilmene çok sevindim. Fotoları eklememişim şaşkınlıktan. Şimdi ekledim. Yavaş ama emin adımlarla ilerliyorum.
      Çok öperim.

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Paris’ten yeni geldik. Üstünden bir hafta geçti ama hiç gitmemişim gibi sanki. Bu ne yahu? Avustralya özeldi ama. Geriye bakıp derin derin iç çekiyorum. En çok huzur duygusu aklıma gelen. İnsanlar mutlu. Burada yaşamaktan, kendi içimde iç sıkıntılı Özlem’i taşımaktan yoruldum. Para, pul tamam da huzurun yerini hiçbir şey dolduramıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir