Hayal Kurma Durağı

Hayal kurma durağına hoş geldiniz. Bugün biraz sızlanacak, çokça da hayal kuracağız.

Blogun başına oturma sebebim Kuzey. Bana ara ara sevdiğim şeyleri anımsatıyor. Ne zamandır yazmadın?, diye sordu bu sabah laf arasında. Çok oldu dedim. En son yine onun hatırlatmasıyla yazmıştım. Sevdiğim şeyleri unuttuğum bi zaman diliminde yaşıyor; ne yazık ki son birkaç seneyi üstüne bir anlam yüklemeden tüketiyorum. Hayatımda süregelen bir durgunluk var: gün, sabah başlayıp gece bitiyor. İşle ilgili duygu ve düşüncelerimi dile getirmeyeceğim. O kısım itekleyerek ilerliyor. “Yeter mi bu kadar çalışmak yoksa devam mı?” diye soruyorum sıklıkla. Sonra Kuzey’in bir sene sonra üniversiteye gideceği geliyor aklıma. Kuzey’den boşalan koca dünyama bir de işsiz bir Özlem eklesem mi diye düşünüyorum. Her karar beni korkutuyor. Elbette en çok Kuzey’in gidecek olmasına üzülüyorum. Bir yanım bu stresli IB yılları bitecek diye seviniyor, diğer yanım Kuzey’siz kalmakla ilgili sancılar yaşıyor. Bir de şu lanet pandemi ve hayatımıza getirdikleri. Onlar yetmiyormuş gibi dile getirmek istemediğim birbirini kovalayan dertler, sıkıntılar. Bu coğrafyada güzel bir gün göremeyeceğimiz aşikâr.

Hayalimdeki Seyahatler
Hayalimdeki Seyahatler…

Başka bir yerde başka bir hayat mümkün mü?

Başka ülkelere, oradaki yaşamlara imrenmemek mümkün değil. Bu saatten sonra hayatımızı değiştirmemiz de zor. Birey olarak her zaman kendine yeten bir insan oldum. Gurur duyduğum içe dönük bir yapım var. Evet, severim içe dönüklüğümü. Kalabalıkları da severim ama ardından mutlaka kendimle kalacağım bir zamana ihtiyaç duyarım. Buna rağmen başka bir ülkeye gitmenin bana en zor gelen yanı burada akrabalık bağından daha yoğun yaşadığım arkadaşlarımdan ayrı kalmak olur. Uzun, kalabalık sofralardan, yıllar içinde ruhumuzun bir parçası olmuş olan anılarımızın her masada dile gelmesinde uzak kalmak. Yine de şu yaşımda bile hayatın o maceracı yanı ara ara ruhumu gıdıklıyor. İlber Ortaylı gibi hayatımızı nasıl yaşamalıyız diye soruyorum. Kafamda oluşan imge de hiç değişmiyor böyle anlarda.

Gözününüzü kapağınızda aklınıza gelen ilk imge ne? Nerdesiniz şu an?

Ben her zaman ılık bir hava düşlüyorum. Ne yazın göbeğinde oluyorum hayallerimde, ne de soğuk bir gecede. İlkbahar, hatta mümkünse sonbahar benim mevsimim. Üşütmeyen, aynı zamanda yürüdükçe de terletmeyen bir hava. İncecik bir bluz üstümde. Rahat ayakkabılar. Ense köküme tatlı bir rüzgâr dokunuyor ara ara. Kalabalıklardan uzak durmak istiyorum. Pandemi olabilir bunun sebebi. İnsanlarla yan yana gelmek istemiyorum. Yüksek ağaçların olduğu bir ormanda bir patikada yürüdüğümü hayal ediyorum. Adımlarımı attıkça hafifliyorum, içime mis gibi orman kokusunu çekiyorum ve düşünüyorum. Bu anın kendimden memnun olduğum bir an olduğunu düşlüyorum en çok. Kendimi, olduğum kişiyi, etrafımı, her şeyi çok seviyorum. Bu patika elbette dağların tepesine götürüyor beni. Bir dağ evinde oturup bol köpüklü bir kahve içiyorum. Kahvemin öte yanında bulunduğum dağlardan daha yüksek dağlar var. Belki konaklıyorum oturduğum bu dağ motelinde. Basit, üstünde ağaç kokusunu taşıyan bir oda kaldığım oda. Balkonunda rengarenk sardunyalar var. Beyaz yatak çarşafları, hayal bu ya mis gibi çocukluğum kokuyor. Hacı Şakir sabunlarının kokusu olabilir mi bu güzel koku?

Bu hayali düşünürken nerelere gidiyorum peki?

İsviçre olabilir belki, Almanya da! Fransa’nın kasabalarına ne dersiniz? Kendi gittiğim yerlere dönüp bakıyorum da, dünyanın bir ucundaymışım gibi hissettiğim Cabo da Roca olabilir mesela.

Ya da Etretat kıyılarında gezindiğim o güzel tatil.

Şimdilerde evde sakinliğimi korumaya çalışarak oturuyorum. Hayatıma tepeden baktığımda aksayan bir sürü şeyi görüyorum. Hayal kurmayı unutmuşum bu zamanda. Yüreğim günlük sıkıntılarla kararmış. Elimdekilere sıkı sıkıya sarılmışım. Biraz gevşetsem parmaklarımı bazı şeyler gidecek parmaklarımın arasından. Ve belki de buraya yazı olarak dökmediğim ama adını söylemeden de içten içe bildiğim o şeylerin gidişi iyi olacak. Gönül ferahlığı istiyorum; başka da bir şey değil. O gönül rahatlığı gelsin inşallah, gelmezse kötü.

Başka hayaller kurmak isteyenlere….

Canım arkadaşım, Buket’in gezilerini de hayallerini de pek severim.

Şöyle bir Afrika hayalim var mesela.

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Hayal Kurma Durağı” yazısında 6 düşünce

  1. buket diyor ki:

    aa demin yorum yazdım baktım bir yazın daha varmış. ne güzel ben
    tatildeyken iki yazı yazmışsın ve benden bile bahsetmişsin. canımm
    kocaman sarılıyorum sana 🙂

  2. esen diyor ki:

    Sondan başlayayım, parmaklarımı gevşetmiş biri olarak. Benim için sonsuz bir rahatlama ve huzur getirdi. Dilerim senin de gönlünce olsun..
    Yaz sevenlere hayret ederdim şimdilerde daha da, nasıl bir sıcak İstanbul anlatamam sana (Nerdesin şu anda bilemedim tam ama!) sıcaktan uyuyamadıkça her sabah migren ağrısıyla uyanıyorum. Ben de en çok mayıs ve eylül severim, ılık ılık, üşüdükçe ince bir hırka, bi çorap!
    Memleketin yaşanacak hali yoktu zaten yıllardır ama bu yangınlar daha da cehenneme çevirdi. Umarım çocuklarımıza, bizim yaşadığımız zamanlardaki gibi bir memlekete evrilsin. Umut hep var, bakarsın olur. Enseyi karartmayalım biz yine de..
    İşten ayrılmayı 5 yıldır düşünüp, çocuklardan sebep hep erteliyorum ben de. En yakın 2 bilemedin 3 yıl. İnşallah kısmet olsun da Yalova’ma kavuşayım temelli.
    Özlem, Kuzey’e söyle sana daha sık hatırlatsın blog yazmayı 🙂

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Esen,
      Tuhaf bir durumdayım. Bendeki bu hâllerin hepsini içinde bulunduğum jenerasyona bağlıyorum. Ya da başka bir şey onu da bilmiyorum. Ama inanılmaz bir disiplin, inanılmaz bir sorumluluk duygusu bendeki. Bolca faydasını gördüm bu halimin. Gel gör ki artık yorgunluktan başka bir şeye sebep değil bu durum. Her şeyi ben yapamam, her şeyi düzeltemem ve her şeyin mükemmel olmasını sağlayamam. Pandemi koşullarında bile hâlâ beklentilerimi yüksek tutuyorum. Oysa yeni bir dünya düzeni geliyor artık hayatlarımıza. Her şey topyekün değişecek değil elbette ama ihtiyaçlar değişiyor, jenerasyonlar ve beklentiler değişiyor.:) Kendi çocuğunda bile görüyorsun hayata bakışımızda ne çok farklılık olduğu. Velhasıl çalışmak, insanları dinlemek, çözüm bulmaya çalışmak, sürekliliğin devamı için uğraşmak, para pul işleri yoruyor beni. İşe gitmek istemiyorum diye gazlamayacağım kendimi ama önüme koyduğum bir varış noktası var ve inan ipi göğüslemek için koşuyorum.
      Hayata, hayatlarımıza gelince… Bilmiyorum ki. enseyi karartmayalım da bıktık yahu. Bir gün de güzel bir şey olsa 🙂 Kuzey hep gider, sonra da gelir diye düşünüyordum. Şimdilerde burada da yürütebileceği bir iş olmasına rağmen dönmesin diyorum. Bir nesil daha, “Ha düzeldi, ha düzeleceklerle…” geçirmesin vaktini.
      Güzel Yalova’na kavuşursun inşallah. Gönlüne göre olsun her şey. Annem Yalova’da şu an. Ben İstanbul’dayım. Bir yanım senin gönlünün olduğu yerlerde yani. Ne bileyim, belki daha sık dinlemeliyim Kuzey’i.
      Çoook öpüyıorum seni.

  3. Aylin Kurhan diyor ki:

    Özlemcim, Hayallerimizi ümitlerimizi elimizden aldılar üzerimizde tepinip duruyorlar. Bir hayal kurabilirsem o eğer şu olur yalnız: Türkiyede veya nerde olursa insanlardan uzak telefon internet falan birşey yok sadece doğa ben kitaplarım var basit doğal bir yaşam dünyada ne olup bittiğini bilmemek…

    • Özlem Öztürk diyor ki:

      Aylincim,
      Hayalin her hali güzel de hayallerimizi bile elimizden aldılar yahu bizim. Acil bir yerlere gitmem gerek gibi geliyor ama bırakıp gidersem işler nasıl olur onu da bilmiyorum. Bu aralar tuhaf bir kısır döngü içindeyim. Benim de elime ne telefonumu alasım var, ne de başka bir şey yapasım.
      Çok öpüyorum seni.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir