29.İstanbul Kitap Fuarı

Biraz önce yollamak üzere yazmış olduğum postu yanlışlıkla basılan bir ”delete’ tuşu sayesinde silmiş bulunmaktayım. İkinci kere aynı konu ile yazılmaya çalışılan bir yazı nasıl bir tat verir bilemesem de, sanki bana tekrar tekrar ısıtılan yemek tadı verirmiş gibi gelmekte. Kitapsever herkes tarafından bilindiği üzere 29. İstanbul Kitap Fuarı başlamıştır efendim.

Sevenlere, o kadar yolu göze alıp gidebileceklere hayırlı olsun. Doğan Hızlan bugün Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısında, fuarın ilk açıldığı günden bugüne kadar çok yol katettiğini söylemiş ve uluslararası hale gelen fuarımızdan bahsetmiş. Benimse naçizane fikrim fuarın geldiği nokta konusunda kendisiyle aynı yerde olsa da, fuar alanının konumlandığı yer açısından aynı duygu ve düşünceleri taşımamaktayım. İşimden dolayı teknik ve sektörel konularla ilgili fuarlara gitmek zorunda olan bünyem, zorunluluk dışında neredeyse Edirne sınırında konumlanan fuarlara gitmekte çok zorlanıyor. Tüyap fuar alanına gitmek benim için eve 21.00 den önce dönememek (iyimser bir tahmin) ve oğluma bakacak birini organize  etmekle eş anlam taşıyor. Bence ulaşım açısından daha anlamlı olabilecek yerlerde de bir fuar alanı olmalı. Sıkışıkta olsa ben fuarın Taksim’de yapıldığı günleri daha çok seviyordum. Fuar alanının dışında döne döne, zikzaklar çize çize ilerleyen kuyruklar bile çok keyifliydi bence. Sene boyunca fuardan kitap alabilmek o keyfi yaşayabilmek için az az para biriktirmeye çalışırdım. (Fuarda kitaplar daha mı ucuz olurdu onu da hatırlamıyorum ama)

Tabii bunları yazıyorum çünkü bugün için fuara gitme şansım yok. Dün akşam içinde kaldığımız olağanüstü trafikten sonra bugün her birimiz başka bir koltukta kaykılmış kahvelerimiz, bilgisayarlarımız  ve sükun içindeki evimizde sessizliğin keyfini yaşamaktayız. Bağdat Caddesi girişinde her zaman gittiğimiz, hem kitap alışverişi yapıp hem de keyifle çayımızı yudumladığımız Remzi Kitabevine ait kafede bile dün inanılmaz bir gürültü hakimdi. Çıktığımızda ”ben çok yoruldum burada bugün!” cümlesi döküldü dudaklarımdan.

Şimdi gelelim içimi yakan konuya:)
Efendim bugün Kitap Fuarında Karadeniz Salonunda saat 14.30-15.30 arasında Doğan Kitap’ın düzenlediği ”Bir Kenti Yazmak” konulu bir söyleşi var. Konuşmacılar: Nedim Gürsel, Mario Levi, Rüknü Özkök.

Şimdi Nedim Gürsel oldu mu benim için akan sular duruyor. İçim kan ağlıyor. Burada ki söyleşiye katılamamanın verdiği can havliyle şöyle bir google’da aratayım bakalım belki başka bir yerlerde bir imza günü söyleşi vardır belki diyorum ki heyhat yine geç kaldığımı görüyorum. Geçen hafta itibariyle her ayın üçüncü perşembesi Pera Palas Otelde yapılması kararlaştırılan ”Pera Palace Perşembe Buluşmaları”nın ilkinin 21 Ekim’de yapıldığını ve ilk buluşmada Nedim Gürsel’in son çıkan kitabı ”Derin Anadolu”nun okumasını yaptığını görüyorum. Eh bu saatten sonra yapılacak bir şey yok artık. Bundan sonrası için önümüze bakmamız gerek. Bir sonraki Pera Palace buluşması Mario Levi ile ve katılım ücretsiz. Sadece arayıp yer ayırtmak gerekiyor. Mario Levi’yi kaçırmayacağım inşallah:)))

Ben fuara şimdilik gidemiyorum gibi gözüküyorum ama gidebilecek olanların keyifli yazılarını okumak için merakla beklemekteyim.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

29.İstanbul Kitap Fuarı” yazısında 5 düşünce

  1. Aslı diyor ki:

    Ne bahtsızım ki hiç fuar zamanında İstanbul'da olamadım =( Öyle istiyorum ki orada kendimi saatlerce kaybetmeyi! Ve şimdi bu yorumu yazarken gözüme sağdaki Değirmenimden Mektuplar takıldı, son 2 yıldır öğrencilerimden adını en çok duyduğum kitap, paylaşılamıyor, hepsi çok beğenerek okuyor bu kitabı. Benim de aklıma düştü şimdi, çocuklardan fırsat bulabilirsem ben de okuyayım =)) Bir de dün bloguma gelen güzel bir kitap mimi bana seni düşündürdü ve sana göndermek istedim, eğer fırsatın olursa yazacaklarını merak ediyorum =) GÖz atmak istersen burada : http://kafdagininardindan.blogspot.com/2010/11/yanlsamalar-kitab-paul-auster.html

  2. zero diyor ki:

    Ah ah şu kitap fuarı olayı bir yara resmen yürekte… Ben de merak ediyorum Nedim Gürsel'in bu kitabını. Onun sesinden dinlemek de hoş olurdu doğrusu:)

  3. macerakitabim diyor ki:

    Leylak Ablacım,
    Nasıl severek okurum Nedim Gürsel'i..Çok gözümü karartsam giderdim biliyorum ama işte nedense yapamadım.Belki önceden farkedebilseydim imza gününü ve söyleşiyi olabilirdi ama planlayamadım bir türlü..Kısmet belki başka bir güne:)ama Nedim Gürsel ile iki imza günü güzelmiş doğrusu:)
    Dizinizdeki ağrılar geçsin seneye beraber gidelim Kitap fuarına..
    Size de keyifli pazarlar..

  4. Leylak Dalı diyor ki:

    Özlemcim,
    Derin Anadolu'ya kitapçıda görür görmez aşık olup aldım. Nedim Gürsel'e gelince, okuyucusuyla bu kadar dostluk kurabilen, böyle komplekssiz ve hoşsohbet bir yazar az gördüm. İki imza gününe katıldım ve şansıma (aslında çok üzücü bir durum) önündeki kuyruk neredeyse sıfırdı ve uzun uzun söyleştik. Onun için keşke kaçırmasaydın deyip seni bir kere daha üzeyim:))) Her neyse şu ara Mario Levi'yi okuyorum: "İçimdeki İstanbul Fotoğrafları". Orada yaşamayan ama İstanbul'a aşık biri olarak büyük keyifle okuyorum kitabı, sana da öneririm hem kitabı hem de Mario Levi söyleşisini. Kitap fuarı konusunda çok haklısın, cehennemin dibine konuşlandırıp insnları yormak niye ki. Herşeye yer bulunuyor, kitap sürgün. Ama içimde yine de uhderi, bir gün katılabilmeyi umuyorum.
    Dizindeki ağrılar nedeniyle eve hapsolmuş Leylak abladan keyifli bir Pazar dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir