Enis Batur: Noksan

Birçoğumuz gibi güzel bir cuma günü geçirdim. Dün öğlen vakitlerinde Selçuk’la birlikte diğer tüm anne-babalar gibi okuldaydım. Kuzey, gerçek anlamda ilk karnesini aldı. 24 kişilik sınıfında karne sırası en son benim oğluma geldi. Baktım sırasında sabırsızlanarak, biraz parmağıyla oynayarak, biraz dudağıyla oynayarak kıpırdanıp duruyor. En sonunda güzel dilekler ve sıcak öpücüklerle öğretmeni karneleri dağıttı. İnsanı içini kıpır kıpır yapan bir mutluluk. Dopdolu. Artık ara ara takılsa da okumayı öğrendi benim güzel oğlum.

 

 

Elimde kapak resmini görür görmez tanıdığım, birkaç saniyeliğine o sokak arasında gezindiğim fotoğrafıyla Enis Batur’un son kitabı ”Noksan” var.  Enis Batur ‘u çok severim. Kitabı elime alır almaz, “Ne güzel bir isim!” dedim. Sanki Enis Batur’un bana söyleyecek çok şeyi varmış gibi geliyor. Bu düşüncenin ardından da şu düşünce takip ediyor ben: Paris hakkında ne anlatırsa anlatsın bana ”noksan” gelecek. Bazen söylediklerini anlamakta zorlansam da yazarın kelime oyunları hoşuma gidiyor. Çoğu zaman yazdıklarını okurken, anlamadığım kelimelerin yerine günlük dilde kullandığım eşdeğer bir kelimeyi koyuyorum. Sonra kilide soktuğum doğru anahtarsa, anahtar kilidin içinde dönmeye başlıyor. Bu kitabı da mektup, günlük niteliğinde denemelerden oluşsa da Enis Batur’u okurken söylediklerini düşünme gereği hissediyorum. Metinlerin her birinde tanımadığım yazarlarla, santçılarla tanışıyorum. Kimisi belleğimde yer ediyor, peşini bırakmıyorum; kimisi de yok olup gidiyor.
Kitabın kapak resmi Paris’in bilindik sokaklarından biri. St-Germain-des-Prês bölgesinde bulunan eski moda lambalarıyla küçük sevimli bir meydan. 6.bölgede bulunan bu meydan birçok filme de ev sahipliği yapmış.Yönetmenliğini Martin Scorsese’nin yaptığı, başrollerini Daniel Day-Lewis, Michelle Pfeiffer ve Winona Ryder’ın oynadığı Masumiyet Çağı’nın (Age of Innocence) son sahnesinin çekildiği küçük meydan bu meydan. Filme konu olan kitap, 1920 yılında Edith Wharton tarafından kaleme alınmış ve 1921 yılında Pulitzer Ödülünü kazanmış.
Nereden nerelere geldim değil mi?
İşte kitabın üstündeki fotoğrafla karşı karşıya geldiğimde de böyle oldu. Hayal dünyamda yaptığım bir yolculuktan sonra elimde kitapla kendimi kasada buldum. Unutmadan söyleyeyim o zaman, bu meydan aynı zamanda 19.yy sanatçılarından Delacroix‘yı da ağırlıyor bir müddet. Meydanın köşesinde bulunan evi şimdi bir müzeye dönüştürülmüş.

 

 

Yazarımız Enis Batur, bir süreliğini kendini yeni kitabını yazmak için olsa gerek Paris ‘e atıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi de, eşiyle birlikte bu meydanda bir daireye yerleşiyorlar Kendi kendine evde sigara içmeme kuralı koyan EB, geceyarısı giyinip kuşanıp günün son sigarasını tüttürmek için sokağa çıkıyor. Place Furstenberg‘in göbeğindeki dörtlü lambanın taş gövdesine sırtını dayayarak başlıyor sigarasını tüttürmeye.
Diyor ki kitabın bir yerinde yazar,
”Kökler korunuyorsa, kültür serpilmenin yolunu bulur. Buna karşılık, kurutulmaya görsünler, bir daha filiz veremiyorlar-zorla güzellik olmuyor.”
Bir diğer sayfada EB, yanlış anlaşılmasa herhangi bir yayıncıya Faust’un  kitaplarından oluşan 10 kitaplık bir liste sunmak istediğini belirtiyor ve şöyle dile getiriyor önermenin anlamını:

”Kimse kendisine akıl verilmesini istemez. Oysa önermek, akılsıza akıl vermeye kalkışmak değildir. Akılsız, zaten akıl verilemeyendir. Önermek, akıl edenin akıl etmeyene seslenişi. Akıl etmeyen akıllıysa, ”bunu akıl etmemiştim” diyecektir.” sözleriyle kağıda döküyor.

Bir de Tanpınar ile ilgili satırları var ki kendisinin ben çok sevdim o satırları.
EB bir gece Paris sokaklarında gezinirken bir kitabeviyle karşılaşıyor. Ne güzel bir kitabevi ismi diye düşünüyor görür görmez adını. Kitabevinin ismi ”L’Ecume des Pages”. Anlamı ”Sayfaların Köpüğü”.
Kitabevinin vitrininde ”Saatleri Ayarlama Enstitüsü”
 
Ve yazar kitabı vitrinde görür görmez çok mutlu oluyor, onca yeni çıkan kitabın arasından Tanpınar‘ın kitabının sıyrılarak vitrinde yerini almasından büyük bir mutluluk duyuyor ve sonra bu mutluluğun peşini bir sızı alıyor. 1959 yılında hayatında sadece bir defa Paris’e gelebilme şansını elde edebilmiş olan bu edebiyat adamımız, Paris’ten döndükten bir müddet sonra İstanbul’da yalnız başına ölüyor.
Acaba diyor EB, Tanpınar kitapçı vitrinlerine bakarken, tezgahlara ve raflara göz atarken, ileride bir gün kendi yazdığı kitapların aralarına yerleşeceği aklının ucuna gelmiş midir?
 ….ve içimdeki sızının nedeni bellidir diyor Enis Batur,
”Hiç değilse birazını öngörebileceği bir ufkun hiç değilse hayaletini fark edebilmiş olsaydı!”

 

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Enis Batur: Noksan” yazısında 9 düşünce

  1. YAŞAMIN KIYISINDA diyor ki:

    Sevgili Özlem,
    miniğe bir ömür boyu başarılar dilerim, ah! ne güzeldir ilk karnenin heyecanı.

    Enis Batur'u şaair olarak ben de severim ama daha çok gazete yazılarından takip ederdim. "kökler korunuyorsa kültür serpilmenin yolunu bulur" bu sözü de çok sevdim, sanırım bir daha unutmam.
    Yüreğine sağlık, sevgiler…

  2. zero diyor ki:

    Özlemcim geçenlerde geldim sayfana, okudum bu güzel yazını, ama biraz telaşlıydım yorum yazamadan çıktım. Ama hem senin yazdıkların çok güzel, hem de Enis Batur hayranlığım o kadar ileridir ki, iki satır etmeden geçemedim. YKY'nin başından ayrıldığında o kadar üzülmüştüm ki, sanki yayınevi o gün kapanmıştı benim için. Tabi ki şu an o kadar karamsar değilim ama Enis Batur'un etkisini de aramıyor değilim. ÇOk sevdiğim bir sözü vardır Batur'un özellikle bu aralar da sürekli tekrarladığım "Hafta sonları ekleriyle birlikte 5-6 gazete alıyorum, pek çok insan gibi. Eskiden, bu gazeteleri hızla katetikten sonra siyahlaşan parmaklarım yüzünden,
    hemen ellerimi yıkardım. Şimdi bu yetmiyor. Gidip bir de başımı yıkıyorum." der bir kitabında. Nasıl haklı.

    Oğlunun daha nice başarılarına tanıklık etmen dileğiyle:) sevgiler…

  3. beste diyor ki:

    Tebrikler ne uzun bir yoldan gelyor aa artik onu acik cok guzel bir dunya var kesfedecegi edebiyat dunyasi:) cok guzel yazmissin bilmedigim bir suru sey ogrendim. EB bende severim. Sevgiler

  4. macerakitabim diyor ki:

    Özlemcim,çok teşekkür ederim.Ben de seninle aynı dilekleri paylaşıyorum.Çocukların başarılarından ve sağlıklı ,mutlu olmalarından başka ne ister anne babalar di mi? inşallah hep yüzümüzü güldürürler böyle.Sevgiler

  5. özlem diyor ki:

    Oğlunu tebrik ederim Özlem'cim.Başarıları daim olsun çocuklarımızın.
    Enis Batur'u ben de severim.
    Kitabın kapağı şahane eminim kendis de öyledir.
    Kocaman sevgilerimle…

  6. macerakitabim diyor ki:

    Sevgili Leylak Dalım,
    Çok teşekkür ederim.Harıl harıl hergün kitap okuyoruz oğlanla.Takıldığı yerleri aklına geldiği gibi uyduruyor hemen yanında oturmazsam.Dilerim dilekleriniz gerçek olur da oğlanın daha günlerini hep beraber görürüz.
    Sevgiler

  7. Leylak Dalı diyor ki:

    Öncelikle oğluşu kutlamak istiyorum ilk karnesi için, tabii annesi olarak seni de, ne de olsa ilk mürüvvet:) Dilerim daha üst sınıflarda nice başarılarına tanıklık edersiniz gururla.
    Enis Batur'a gelince, ben de çok severim, bilhassa gezi kitaplarını, çoğu kişiden farklı anlatır o gittiği yerleri. onun yayın yönetmenliği zamanında YKY de ne güzel kitaplar çıkardı, şimdiki yayın politikasına akıl erdiremiyorum.
    Sayfanda gözüme çarptı okuduğun kitap, kapağı çok hoş, biraz bahsetsene "Ben Ordayken" den.
    Sevgiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir