Bu senenin kitabını şimdiden ilan etmek için çok mu erken acaba?
Kitabevinin rafında duran kitaba bir çok defa elim gidiyor, alıp almamak konusunda kararsız kalıyorum. Beni böyle bir kararsızlığın pençesine düşüren sebep ortada: Çok satanlar rafında durması! Uzun bir flört dönemi yaşıyoruz işin doğrusu. İsmi bir şehir bilmecesi vaat eden bu kitaba daha fazla karşı koyamıyorum. Aramızda geçenler bununla da kalmıyor. Birbirimizi tanımak için bakışıp duruyoruz. Mikonos’a giderken yanıma aldığım birkaç kitabın yanına yerleştiriyorum onu da. Yol hali; belli mi olur?
Lizbona Gece Treni okuduğum en güzel kitaplardan biri.
Masmavi denize doğru açıyorum kitabın ilk sayfasını. Bir anda karar veriyorum: ‘Lizbon’a Gece Treni‘ burada okunmayacak. Yanımda buraya ait olduğunu düşündüğüm başka hikâyeler olsa da, bu kitabın bu adaya ait olmadığını düşünüyorum. Sanki onun sayfalarının arasında burada dolaşırsam kulağıma fısıldayacaklarını duyamayacağım. Denizin, güneşin, sarı sıcak yuvarlağa ıslık çalan rüzgârın sesi dokunmamalı bu yaralı sese. Odamdaki koltuğumda buluşmalıyız onunla; aklımı çelecek, beni ondan ayıracak başka bir ruh dolaşmamalı etrafımızda.
Yalnız bir ruha eşlik etmek üzere çıkıyorum Gregorius‘la yolculuğa.
Tınısını duyduğu tek bir Portekizce kelimenin ardından bir şehre sürüklenen bir adamın yolculuğu Lizbon’a gece treni. Giyinmeyi bilmese de, akademik bir kariyerin peşinden yıllarca gitmiş antik diller öğretmeni bu adam, bir kitapçıda denk geldiği bir kitabın yazarının peşine düşmek için çıkıyor yola. Aslında kalabalıklar içinde bile yalnızken bu sefer tek başına çıktığı yolculukta kalabalıklara karışabilmeyi öğreniyor. Üstüne oturmuş kendine güvensizliğin ve güya başarısızlığın aksine gözümde nasıl da kahraman bir adam!
Lizbona Gece Treni ‘ni sonradan tekrar tekrar okuyorum.
Lizbona Gece Treni dışardan çok içeriye doğru bir yolculuk…
Bern’den yola çıkıp, gece treniyle varılan bir Lizbon yolculuğu bir şehre yapılan bir yol hikâyesinden çok, aslında kendimize doğru ilerlediğimiz içsel bir yolculuk.
Kitabın bir yerinde şöyle soruyor Prado;”Yolculuk etmeyen insanlara neden acırız? Dıştan genişleyemeyecekleri için içlerinde de yayılıp genişleyemezler de ondan; kendilerini çoğaltamazlar, böylece kendi içlerinde kapsamlı gezilere çıkamazlar, başka kim ve ne olabileceklerini keşfetme fırsatından yoksun kalırlar.”
Kitabın satırlarında gezinirken zaman zaman şehirler arasında yol alan bir gece treninin tekdüze tıkırtısı eşlik etse de yolculuğa, umulmadık bir anda çantasını dahi masanın üzerinde bırakarak, bir kelimenin tınısının peşine yola düşen Gregorius beni kendine hayran bırakıyor. Çoğumuzun kelimelerin peşinde çok kez yolculuk yaptığını bildiğimden olsa gerek, çok anlamlı geliyor iki şehrin arasında yol alan Gregorius.
Erken ya da değil, ‘Lizbon’a Gece Treni’ benim için bu senenin şimdiden en güzel kitabı! Biliyorum ki çok uzak olmayan bir gelecekte yine sayfaları arasında kendimi aramaya devam edeceğim. Bir gün yolum Gregorius’un dolaştığı sokaklara düşerse de, bana rehberlik yapacağını biliyorum.
…klasik normların dışında olsa da, Gregorius harika bir yol arkadaşı.
Ah Özlem, bugünlerde yine Lizbona Gece Trenini düşünüp duruyorum. Çünkü 2 kez okuduğum kitabı bir arkadaşıma da önerdim ve o okuyunca kitap hakkında konuşmaya başladık. Benim de yeniden okuyasım geldi. İçinde içe doğru o kadar muhteşem bir yolculuk var ki. Sen de sayfanda yorum yazarken zorlanmışsındır. Hangisi ni yazsak başka şeyler eksik kalıyor. Kitaptan bir bölüm mesela: “hepimiz küçük parçalardan oluşuruz, bu parçalar öyle şekilsiz, öyle farklıdırlar birbirlerinden, her biri canının istediğini yapar; bu yüzden kendimizle kendimiz arasındaki farklılıklar, kendimizle başkaları arasındaki kadardır.” veya “kendi ruhundaki hareketleri izleyemeyenler mutlaka mutsuz olurlar,” nefessiz duraksız okunmayacak, bir kez okunmakla yetinilmeyecek bir roman. Çevirmenine de saygı duruşunda bulunmadan geçemiyeceğim. İlknur Özdemir, sadece bir çevirmen olarak değil gölge yazar kimliğiyle de saygı duruşunu fazlasıyla hak ediyor.
Aylin bu kadar eski bir yazıyı nasıl buldun da geldin buralara?
Lizbon’a Gece Treni çok güzel, çok derin bir kitap. Belki yaşla birlikte kitaptan alacaklarımız da değişir gün be gün. Benim elimden üç kez geçti bu kitap. İlk okuman bir rastlandıydı, sonra Lizbon’a gideceğim diye okuyup uçağı kaçırdım. Ardından da Lizbon yolculuğu öncesinde tekrar okudum. Şimdi sen hatırlatınca tekrar okumak istedim. Pascal Mercier’nin bu muhteşem kitabından sonra okuduğum hiçbir kitabında aynı lezzeti, keyfi alamadım. Yazar da yazının nirvanasına ulaşmıştı belli ki.
Şimdi bu yaşımda, bu yaşadıklarımızdan sonra içimde Gregorius’un bıkkınlığı var. Birinin peşine takılıp kendimden kaçmak, düşünmeden gitmek istiyorum. Bu yılgınlığım korkutuyor belli. Yalnız kalma isteğim romantizmin ötesinde bir yerlerde. Kendi ruhundaki hareketleri izleyenler de mi mutsuz oluyor acaba? Bilmiyorum. Bak sen bir kitabın peşine düşünce, ben de eski yazılarımdan birinin peşine düştüm. 😍
ahhh fena halde istiyorum ben bu kitabı..Bengillerden bu kitap, hissettim derinden..
Bence de öyle:) Yollayayım hemen! Adresi rica edeyim mail kutusuna:) Bu aralar küçük mutluluklara çok ihtiyaç var değil mi?
Şaka değil, adresi yollarsanız mutlu olurum:) Evde hazır paketinde bu kitap duruyor:)
Sevgiler
Seninki de çok güzel bir tanımlama gibi geldi şimdi:) Evet, fazlasıyla doyurucu:) Çok keyifli…
Sevgiler
Ne güzel bir tanıştırma bu böyle… Fazlasıyla doyurucu bir öğün gibi geldi bana, dolu, lezzetli ve sıcak. Alınmalı, okunmalı.
Teşekkürler 🙂
Hayat yaşadığımızşey değildir, hayat hayal ettiğimizi yaşadığımız şeydir.. bu da benim için okunmuş ve çizilmiş bir satır.. gerisi zaten emeğine yüreğine paylaşımına sağlık..
seni görmek ne güzel:) Romanları çok sevmezsin bilirsin ama emin ol çok severek okuyacağın bir kitap bu:)
Sevgiler
kitabı bilmem şu an ama tanıtım harika olmuş , elinize sağlık 🙂
ve tabii en kısa sürede okunacak 😉
Teşekkür ederim, ne hoş sözler bunlar, sizin de ellerinize sağlık:)
Sevgiler
Off Özlem Hanım öyle bir anlatmışsınız ki elimdekiler bitene kadar kitap almayacağım diyorum ama bunu da çok merak ettim doğrusu. Neyse elimdekiler en azından yarılasın ilk siparişimde sepetimde olacak gibi duruyor:)
Sevgilerle..
Umarım pişman etmem kimsecikleri:) Okuyun, sonra siz de bir yazın, merak ediyorum, bakalım sizde ne gibi hisler bırakacak?
Sevgiler
Sırada okunmayı bekleyen birçok kitap olmasına rağmen hemen okumayı kafaya koymuş bulunuyorum.
Teşekkürler.
Sevgilerimle…
Benim listede almış başını gidiyor ama her seferinde bu kitaplar bitmeden başka kitap almayacağım desem de, yine bir kitap alarak çıkıyorum kitapçılardan.
Lizbon'a gitmek için bir sebep oldu:)
sevgiler
Aynı şekilde, çok satanlar bölümünde olması engelledi bu kitabı almamı. Fikrim değişti şimdi:)
Aynı önyargı demek ki:) Sezer okuduktan sonra eşime de zorla okuttum. Bitirdiğinde de beğendin değil mi harikaydı diye bir de baskı kurdum:) Umarım beğenirsin:)
Özlemcim daha önce de bu kitapla ilgili tavsiyen olmuştu bana.Yayının en başında aynı benim duygularımı yazmışsın çünkü ben de bu kitapla platonik bir aşk yaşıyorum, hem çok popüler geliyor hem de beni mıknatıs gibi çekiyor.
Almamamın sebebi biraz da elimde okunacak kitaplara öncelik vermem ama ilk kitap siparişimde baş sırada olacağı kesinleşti, okuyunca da mutlaka paylaşacağım…
Güzel paylaşımın, kitap hakkındaki düşüncelerin için çok teşekkürler…
Bana da yol arkadaşı olur mu Gregorius;)))
Ahahaha, şekerim Sittirella face sayfama bir bakıver:))
Görünmüyor duvarın şekerim 🙂
Ama, kıskançlığın tutmuştur kesin, benden önce okursun 🙂
Neyse, Harry okuduğun günleri de görücez işşallaaa :)))
Sanırım Leylak Dalı bir masaya oturmuştu ve elinde bu kitap vardı. Yoksa kitabın yarısına gelmiş mi ne?
Almak gerekiyor bu kitabı, bunca övgünden sonra 🙂
Elimi çabuk tutayım, yoksa bu kıskanç Leylak Dalı sırf benden önce okumuş olmak için okuduğu kitabı bırakır, gider bunu alır 🙂
Eheheheh
mesaj alındı… Geçen siparişte bayabi düşünüp sonra vaz geçmiştim. Sonra twitter yıkıldı bununla…
Hemen şimdi sipariş ediyorum:))
Twitter 'ı takip etmiyorum ben yahu:) Demek öyle! Mutlaka okumalısın Lale abla, seveceğine eminim:)
Ahh Özlem'cim bilsen ne çok elim gitti geldi de almadım bu kitabı. Şimdi mutlaka okuyacağım şahane anlatmışsın. Çok yaz kitabı değil ama sanki, eylüle saklasam nasıl olur acaba?
Yaz kitaplarına haksızlık olmasın ama kesinlikle değil. Bazı paragrafları dönüp dönüp tekrar okudum. Arada durup bir cümleyi okuduktan sonra hayallere daldım. Çok beğendim çok, mutlaka okumanı isterim:)
Öpüyorum
Bu arada Eylül bu kitaba çok yakışır!
Ben de öyle düşündüm eylülde alacağım söz, zaten bu güzel anlatımdan sonra almazsam, okumazsam yazık olur :))
Ben de çok öptüm:)