Koca gözlü bir şarap bardağının ardından aklıma düşenler…

Picasso Müzesi’nin karşısında bir duvarda bekleyen küçük oğlan!
Yazma zamanım gelmiş demek; birkaç gündür bekliyordum yaz zilinin gelip kulağımın dibinde çalmasına. Geldiğimden beri bedenimle ruhum ayrı yerlerde geziniyor. Her yurt dışı dönüşümde kafamın çokça boşalmasından olsa gerek, İstanbul’a dönünce keyifle yapacağım şeyleri listelerdim.
Mesela sporu genel olarak düzenli yapmama rağmen, parklarda koşan insanları görüp, ben de artık her gün uzun yürüyüşlere çıkacağım diye, sadece kafamda olan bir listeye eklemeler yapardım. Pek tabii o listeye tik atması İstanbul dönüşüme kalır, çoğu zaman beni bekleyen hengamenin içinde başka bir şehirdeyken düşündüklerim aklıma gelirdi.
Gelirdi de ne olurdu?
Kendimi yapmayı düşünüp de yapamadıklarımdan dolayı hiç hırpalamazdım valla! Başka bir şehirde günlük sıkıntılardan uzakta olup, hayal kurmanın bünyeme iyi geldiği bilirdim; gel gör ki hayatın gerçekleri insanın yarattığı sanal listeler gibi olmuyor işte.
Yazmak da bu listenin bir köşesini tutan olmazsa olmazlardan biri işte!
Hem de baş sırada yer alanlardan.
Her gün bloga bir şeyler yazmak!
Tek şart, her yazının içten gelerek yazılması ve sunulmaya uygun değerde olması!
Makaronlar: Paris’in renkli tatları
Ev sessiz bu akşam. Koca kişisi ve oğlan tarafından terk edildim. Kuzey, amcasıyla Beşiktaş maçı izlemek üzere stadyumun yolunu tuttu. Babası maç bitiminde amcasından oğlunu teslim almak için bekliyor. Beklerken o da arkadaşlarıyla keyif yapıyor.
Ben yalnızken yapmayı düşlediklerimin telaşından ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim. Zaman benim karar verme sürecimde hızla akıp gidiyor.
Yolda eve gelirken bugün kendime üniversiteli muamelesi yapacağım dedim. Kocaman demli bir çayın yanında tost. Eve geldim. Beni hazır bekleyen bir salata buldum. Eh, şeytan da dürttü. Bir şarap açtım. Kırmızı renklisinden!
Yazmamı bekleyen bir yazım vardı. Sonunda şarabında sayesinde su gibi aktı. Okumadım tabii daha, yarın okuyacağım. Belki de hiç okumadan olduğu gibi götüreceğim onu bekleyenlere.
Paris gerilerde kaldı; benimse onunla ilgili anlatacak çok hikâyem var.

Blog yazılarımdan e-posta ile haberdar ol

Yorum yazmak için tüm yorumların altındaki alanı kullanabilirsiniz.

Koca gözlü bir şarap bardağının ardından aklıma düşenler…” yazısında 5 düşünce

  1. Berfin Yalcin diyor ki:

    Eee, şarap bu.. Keyifledirir, yazdırır, çizdirir, düşündürür.. Bende bu hafta sonu şarapla birlikte geçen haftaki İstanbul gezimi yazarım belki.. Haklısın, içten gelince taşıyor, yazıya dökülüyor..

  2. BAYKUŞ GÖZÜYLE... diyor ki:

    Dediğin gibi yazı içten geldiğinde sıcak ve samimi oluyor, her şey gibi zorlama olunca olmuyor işte:)
    O şarap eşliğinde su gibi yazdıklarını merak ettim şimdi ayrıca bana görüştüğümüzde bir yazını paylaşacağını söylemiştin hala bekliyorum;)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir